Pislik değiş tokuşu, öyle mi?... Ama eğer bütün pislikler birbirine benziyorsa, ki bu doğru değil, bir şey fark etmez, zaman zaman pislik değiştirmek iyidir. Korkarım Godot çoktan burda. Onu bile getirtebilirler.
yani şimdi ne diyorum
biri ırkçılık yapıyorsa ırkçıdır (hiç hoş değil)
biri insansızlık yapıyorsa insan değildir (hâşâ hayvandan) "üst boyut düşünebiliriz."
biri.... (devam eder ölüme kadar)vb.
tabi tabi bunlar öznellik barındırmıyor
bir de şey vardır kitap okuyan ve çay uzatan
muhakkak 'iyileşmiştir, iyidir' yok öyle bişi
aman diyim kanma kardeşim. şiire dair olanı
da mı eklesem acaba..?
(dış güçlerin işi hep)
not: cümlelerim devrilmiş olabilirler, mümkündür.
NEDEN DEDELER HAVA SOĞUK DA OLSA PARKLARDA OTURUR, BİLİR MİSİNİZ?
Bir çoğunun eşi ölmüştür.
Tek başına yemeğini yapacak, çayını demleyecek durumda değildir.
Gelininin yada damadının yanına sığınmıştır.
Bedeni ve ruhu artık gerilemeye başlamıştır.
Uzuvları görevini yapamaz hale gelmiştir.
Dermansız, çaresiz, mahzundur.
Yürekleri yumuşamış,
Baharda on ilkeye uymak iyidir. Birincisi kuzuların zıplayışını seyredeceksin. İkincisi, çılgınlar gibi sevecek, yüksek mağaralarda, ormanlık derelerde ya da pınar başlarında ağız tadıyla sevişeceksin. Üçüncüsü, güneşi ilk gören koyak çİmenlerinin üzerinde uyuyacaksın. Dördüncüsü, yüksek bir zirvede oturacak, dağların ardından güneşin doğuşunu seyrederken çay İçeceksin. Beşincisi, ay ışığı altında yürürken türkü söyleyeceksin. Altıncısı, hasmın seni elek-velek ararken dağların ya da ormanların zulasında kitap okuyacaksın. Yedinçisi, Donkişot gibi cüretli serüvenlere gireceksin. Sekizincisi, geniş kalabalıklarda kıyasıya tartışacak ve kahkahalar atacaksın. Dokuzuncusu, olmayacak hayaller kuracak, coşkun bir ruhla yürürken hayatın emirlerine uyacaksın. Onuncusu, gözlerini geleceğe yani yüz yıl, bin yıl ötesine dikeceksin.
Muzaffer Oruçoğlu-Tohum
Bir süre sarsılıyor, kendinle kalmanın çaresizliğini hissediyorsun. Bunları neden yaşıyorum diyorsun. Bu yabancılıkları, çaresizlikleri. Bu soruyu sormakta da haklısın. Kendini bazen çok güçsüz, korunmasız ve kimsesiz bulmakta da. Aynalara bile bakmak istememekte de. İnsan dünyadan koptukça kendine yaklaştı. Beklentilerini azalttıkça, öz kimliğine
Birçoğunun eşi ölmüştür.
Tek başına yemeğini yapacak, çayını demleyecek durumda değildir.
Gelininin yada damadının yanına sığınmıştır.
Bedeni ve ruhu artık gerilemeye başlamıştır. Uzuvları görevini yapamaz hale gelmiştir.
Dermansız, çaresiz, mahsundur.
Yürekleri yumuşamış, gözyaşı gözünün kenarında hazır bekler, gurbetten geleni görse o yaşı
Önce bir sandalye çekip, öfkeden yanımıza oturmasını istemek, onunla birlikte çay içmek, bu ziyaretçiyi neyin davet ettiğini bulabilmek için onunla biraz sohbet etmek daha iyidir.
gece sabaha karşı kalkıp tereyağlı ekmekle çay içmek!...Dışarıda kar! Çaylıkta kaynayan suyun dumanları çıkar. Yaz günü, ikindiüstü yerlere bir hüzün çöker. İnsan dalgınlaşır gözleri dalar. Bir kuru kengelin dikenli başını salladığına bakar, kalırsınız. ne iyidir!''
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir