‘Yakarsa dünyayı garipler yakar’ ekolünün vakur temsilcisi Martin Eden’le tanışacağım için oldukça hevesli ve heyecanlı bir vaziyette açtım kitabın kapağını... Bu heves ve heyacan –dürüst olmam gerekirse- son sayfalara yaklaştıkça Martin Eden’le artık vedalaşacak ve onu hayatımdan çıkaracak olmanın hazzını besledi. Yangın hiç sönmedi kitap
Evet herkese merhaba ;
Sitedeki ilk Orhan Pamuk incelememi yazıyorum, umarım hakkını verebilirim. Orhan Pamuk'un kalemine olan sempatim, saygım yakın çevrem tarafından az çok biliniyor. Kevser (
NigRa) ile sohbet ederken etkinlik fikri çıktı ortaya yapalım mı yapalım, gerek insanların ön yargılarını kırmak adına, gerek okuma
Orhan Pamuk romanlarında genel olarak biliriz ki ağırlık olarak Doğu ve Batı karşılaştırması ve farklı görüşleri süzgeçten geçirme vardır. Bu kitabında ise farklılıklara baktığımız kadar benzerliklere de bakıyoruz. Bunun için de Orhan Pamuk sürekli olarak ayna imgesini kullanmış. Venedikli köle ile Hoca arasındaki benzerlik dile getirilirken bir
Zihnimiz bir çeşit müzedir. Yaşananlar görülenler hatta duyulanlar resme bürünüp sergilenir o müzede. Tek bir obje alır götürür bizi seneler seneler öncesine... Ummadığımız bir anda tüm çıplaklığıyla beliriverir gizlediğimiz anılar, kısa bir tur attırır gülümsememize karışan kırık bir kederle. Boğazına atılan düğümlere arada sırada gözyaşları da
Bu kitaptan ya nefret eder, ya da onu çok seversiniz tıpkı Tutunamayanlar gibi, belki de kaliteli bir eseri belli eden bir niteliktir bu.
İşin aslı zor bir kitap bunu inkar edemem. Bu kitabı okuyup anlamak, anlamlandırabilmek için belirli bir bilgi birikimi olmalı insanın.
Merkezine bir aşk hikayesini oturtan kitap; bir kış günü karısı Rüya’nın
Öncelikle biraz Kara Kitap romanının içeriğinden bahsetmek istiyorum. Bu kitap Orhan Pamuk'un en çok tartışılmış ve eleştirilmiş eserlerinden biridir diyebiliriz. Romanın başlıca teması arayıştır. Kısaca özetlersek; Baş karakterimiz Galip bir avukattır. Bir gün eşi hem de aynı zamanda amcasının kızı olan Rüya tarafından 19 kelimelik bir
Orhan Pamuk ülkemizde çokça sevilen, sevildiği ölçüde eleştirilen bir yazar. En çok eleştirildigi iki konu mevcut: Birincisi, özensiz dil bilgisi, devrik cümle yapısı ve Türkçe kullanımı, ikincisi ise bizim toplumumuzda el üstünde tutulan ve hassas olunan bazı değerlere karşı(Atatürk, kültür, din, Ermeni meselesi) duyarsızlıgı ve karşıtlığı. Lakin
Orhan Pamuk'un dördüncü kitabı olan ve 1985-1990 yıllarında yazma sürecini bitirdiği eseri Kara Kitap, Dünya edebiyatının postmodernizm anlamında en değerli eserlerinden biridir. Bu eserin önemini 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü komitesinin genel sekreteri Horace Engdahl şöyle ifade etmiştir:
"Pamuk Kara Kitap'la, romanın bir edebi tür
Kitapla boğuşan okurun dramı olarak bir çeşit akıl yürütme, aklındaki dağınık düşünceleri bir yazıda toplama denemesi bu okuyacağınız.
Kitabı aslında üç ayrı kitap olan
‘Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum.’
Bu giriş cümlesi bile kitabı okumak için bir neden aslında. Benim için öyle oldu en azından.
Orhan Pamuk bu kitaba 10 sene emek vermiştir. Kitap, Kemal karakterinin kendisine göre çok daha yoksul bir hayat süren aynı zamanda uzaktan akrabası da olan Füsun karakterine saplantılı aşkını anlatıyor.
“Hafızanın bahçesi çoraklaşmaya başlayınca,” demişti o son akşamların birinde Celâl, “insan elde kalan son ağaçların ve güllerin üzerine şefkatle titrer. Kuruyup gitmesinler diye, sabahtan akşama kadar onları sulayıp okşuyorum: Hatırlıyorum, hatırlıyorum ki unutmayayım!”
Selim ileri ‘nin ‘’Romanlar ‘ın kara sevdalısıydım’’ ifadesiyle başladığı kitabı 230 romanın inceleme yazısından oluşuyor. Romanlar üzerine yazdığı yazılarından, romanları okuduğunda edindiği izlenimlerinden, saptamalarından, hislerinden, dönemlerinde uyandırdığı tepkilerden, yer yer edebiyat eleştirmenlerinin görüşlerinden, derlediği notlarından
“Onlara benim Celal Salik olduğumu söylersin,” dedi Galip, kendisini de şaşırtan bir öfkeyle.
“Neden?”
“Çünkü önemli olan hikayedir, hikayeci değil. Anlatacak bir hikayemiz var şimdi.”