Sen geldin, değişti havası dünyanın, bulutların şekli değişti, denizlerin rengi değişti, kokusu değişti çiçeklerin. Sen geldin, en güzeli ben değiştim, anlıyor musun?
I
O zamanlar gökyüzü biçilmiş buğday kokardı
Çiğnenmiş üzüm, mısır püskülü, bostan yaprağı
Toprak kokardı insan emeğiyle yoğrulmuş.
Rüzgâr serin sesli konuğuydu evlerin
Bulutlardan ağaçlardan saçlardan süzülen
Bir dirim duygusuyla doldururdu odaları
Yağmur ikinci adıydı akşamların
Günün yorgunluğu üzerine dökülen
Bir düş inceliğinde
(COK UZUN VE KİTAPTA HERBİR SÖZÜN DÜŞÜNÜLESİ EN NAİF BÖLÜMÜ)
“ Momo, şimdi o büyük salonun içindeydi. Burası en büyük kiliseden daha görkemli, en büyük istasyonların salonlarından bile daha genişti. Güçlü sütunların üzerinde yükselen tavan neredeyse görünmüyordu. Etrafta hiç pencere yoktu. Kocaman salonu aydınlatan altın renkli ışık çevrede
Artık kimse yalnız değil bu yer yüzünde.Sen varsın ya! Keder yıldıramaz beni, ölüm korkutamaz bir daha.Sen varsın ya! Bütün yokluklar kabulüm,bütün çaresizliklere razıyım.Sen varsın ya!
Sen geldin değişti havası dünyanın, bulutların şekli değişti,denizlerin rengi değişti, kokusu değişti çiçeklerin.Sen geldin, en güzeli ben değiştim..Anlıyormusun?
Sen bulunmayansın, bulduklarımız birer küçük parçadır senin bütünlüğünden.Sen bilinmeyensin , bildiklerim bir damladan öteye geçmez.Sen bölünmeyensin , hiç bıkılmayansın sen, hiç bitmeyensin..
Ne zamandır senden gelmeyen bir güzellik düşündüm, bulamadım.Ne zamandır senden geçmeyen bir yol aradım, bulamadım.
Meğer sen olmaktan da güzel bir şey varmış.
Senden olmak...