" Ağlarsa anam ağlar ardımdan "ları dinleyip hıçkırıklarla ağlayan, " Annemin yelkeni olsa açsa da gelse " lerle kınalar yakılırken gözyaşlarına boğulan son nesil bizdik.. Evet evet bizdik.. Artık ne analar ağlıyor arkadan ne de evlatlar yelkenli gözlüyor.. Bitti.. Ne oluyor? Neler oluyor ? Nasıl duygular bu kadar hızla yok
SPOİLER YOKTUR.🤗
Sizi alışılagelmişin dışında ,farklı mı farklı bir kitapla tanıştıracağım hanımlar ve beyler.Yalnız üzüntümü beyan ederek başlamak istiyorum.Kitabın 60 okunmasının olması beni bir hayli üzdü.(Sebebini incelemenin devamında anlayabilirsiniz) Kitap ülkemizde birçok ünlü yayınevi( Can,yky, doğan kitap)tarafından basılmış olmasına
"NEREDESİN YANAN ALNIMI MÜŞFİK AVUÇLARINDA DİNLENDİRECEK MEÇHUL DOST?"
Jurnal..
Bir nevi ihbar yazısı ; kişinin kendini, içindeki ben 'i ihbarı. Yeri geldiğinde gayet aklı başında, ölçülü kelimelerle, yeri geldiğinde çığlık çığlığa.
Cemil Meriç' le ilk tanışmamız ve kaleminin azametinde bütün ön yargılarımın ve tabularımın gümbür
Bu aralar okuyasım yok. Bu aralar dediğim, çarşambadan beri. Aslında yeni öykücülerdi gözüme kestirdiklerim, yerlilerden, okur, anasını ağlatır, en az 10 öykü kitabı bitiririm niyetindeydim. Olmadı.
Bodrum'daydık. Senesini unuttum. Keçiboynuzu alırım niyetine köylülerin kurduğu pazara gitmiştim. Zelo, kızım, daha 5 yaşında bile yoktu. Terlemiş
Saygı Duruşu’na davet ediyorum.
“Üzerimizde yalnızca mayolarımız vardı, yan yana yatıyorduk ve sırtını okşuyordum. Yüzme yarışına neden katılmak istemediğini sorduğumda, 'Çok basit Christian,' dedi. 'Kazanmaya hakkım yoktu. Diğerlerinden çok daha üstünsen, oyunun dışında kalmalısın, bedelsiz
youtu.be/oBgZ61Nutoc
En ileri durma meczup seni de üzerler
Kimileri var ki meczup derini yüzerler
Kafana da takma meczup yoluna bakarlar
Hiç oralı olma meczup seni de yakarlar.
Dilime dolandı “Meczup”.. :)
Zweig’i nasıl seviyorsam vallahi Halil Cibranı da öyle çok seviyorum :) Bu arada bilmeyenler için ressam olan bu filozof
Susuzluğu giderilen bir insanın suyu içerkenki akışkanlığı tadında Zweig...Yutkunmaya ayrılan zamanın gereksizliğini düşünen bir Afrikalı gibi, sayfaları çevirmek için ayrılan zamana hayıflanan ben...
+Mecburiyet+ ,bencillik ve vicdan arasında verilen savaşımın alegorisi. Ferdinand' ın ülkesi savaşa girer. Çok sevdiği eşiyle yurt dışında yaşarlar. Ve uzun zamandır beklediği askerî celp kağıdını getirir postacı. Ya özgürlüğünü seçecektir ya karısını. Ölüm Ferdinand' ı dansa kaldırır. Ya karısının yanında oturmayı seçecektir ya ölümü. Gitmek istemez savaşa fakat ilk okuldan beri Cesur Yeni Dünya' daki gibi vatan-millet sevgisi fısıldanmıştır kulağına... İçinde yorgun ve hiç susmayan bir ses vardır... Savaşa gitmelisin! Savaşa gitmelisin! Savaşa gitmelisin! Geride bıraktığı karısı Paula' nın gözyaşları çığlık çığlığa "gitme" der. Gitme! Gitme! Gitme! Yaşam denilen uzun ve meşakatli bir yolun ikili kavşağına gelmiştir Ferdinand.
Niçin savaş? Neden savaşır bu insanlar? Bu sınırları koyan kim? Tanrının böyle bir isteği olmamalı. Varolmanın yok etmekle ne ilgisi var?
Paula...
Güzel ve yaralı kadın...
Ferdinand...
Tamamen Mecburiyet' in pençesinde cebelleşen bir zavallı...
Ölüm ve yaşam...
Birbirlerine muhtaç iki düşman...
~~Keyifli okumalar~~
~~Kitapla kalın~~
MecburiyetStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202161,8bin okunma
akşam dedim
şu koca dünya dedim
ağlasam dedim
yola bir düşüldü mü ömür boyunca gidilir
ekmeğin ve şarabın peşinden
turnaların peşinden
büyük şehirler büyük aşklar
çığlık çığlığa terk edilir
ben
çocuklar gibi sevdim devler gibi ıstırab çektim
Sayfa 10 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Bütün ufuk çizgilerinin ardından bakıyorum dünyaya.Ama sınırsızlığın bile bir sınırı var,bu aldanışlar sağnağında.Ölumle dirimin arasında uzanan o daracık patikada günlerce, günlerce bir şeylerin olmasını bekledim.Suyun tersine akmasını ,yolunu şaşırmasını güneşin, dağların uçurumları doldurmasını...Oysa dünya yeni bir tufana eremeyecek kadar çığrından çıkarılmış o duruk maviliğinde . Bütün nesneler kendileriyle barısmis.
Ey tanımsız öfke! Ey uluyan , durmaksızın uluyan acı! Ey durukluğun kölesi,devinimlerin padişahı! Taş kalmasın taş üstünde.Damla itsin damlayı; kin biriksin...
Var mı ki , bu dünyada kendine yansıyacak bir su? Yok mu ki, kendine dolanacak bir ağu? Varsa da yoksa da ben giderim şarkılarımla kırık dökük. Kendimle uzlaştığim an, öldürürüm kendimi.Dunyaniz kalır size allı güllü dünyanız. Çığlık çığlığa giderim.Ama bir başıma, ama yankısız....
Ve uzun ,upuzun bir aradan sonra muazzam bir inceleme ile karşınızdayım. Hey gidi günler hey!
KPSS filan derken köreldik:(
Evet,çok sıkmadan hemen başlıyorum kıymetli okurlar.
Aşkın , ölümün, sevişmelerin, acının, şarabın şairi .... Cağğnım Ümit....
Bilemiyorum bir sıfatı söylesem diğeri eksik kalacak gibi.
Ümit Yaşar ile öyle pek iyi değildi
...
anamdam yolcu doğmuşum
nehirlerle birlikte denizlere kavuştum
akşam dedim
şu koca dünya dedim
ağlasam dedim
yola bir düşüldü mü ömür boyunca gidilir
ekmeğin ve şarabın peşinden
turnaların peşinden
büyük şehirler büyük aşklar
çığlık çığlığa terkedilir
ben
çocuklar gibi sevdim devler gibi ıstırab çektim
damarlarımda dünyanın bütün rüzgarları
harblere açlıklara yalnızlığıma rağmen
anamdam yolcu doğmuşum
neyleyim
gurbet dedim
vatan dedim
hürriyet dedim.
.
akşam dedim
şu koca dünya dedim
ağlasam dedim
yola bir düşüldü mü ömür boyunca gidilir
ekmeğin ve şarabın peşinden
turnaların peşinden
büyük şehirler büyük aşklar
çığlık çığlığa terkedilir
Akşam dedim
Şu koca dünya dedim
Ağlasam dedim
Yola bir düşüldü mü, ömür boyunca gidilir
Ekmeğin ve şarabın peşinden
Turnaların peşinden
Büyük şehirler büyük aşklar
Çığlık çığlığa terkedilir
Ben
Çocuklar gibi sevdim, devler gibi ıstırab çektim
Damarlarımda dünyanın bütün rüzgarları
Harblere, açlıklara, yalnızlığıma rağmen
Anamdam yolcu doğmuşum
Neyleyim