Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Böylece erkek çocuk babası ile birlikte oldukça, oyun arkadaşları olarak erkek çocuklarla birlikte oldukça veya bir kız çocuğu kız çocuklarla yakın bir iletişim içine girdikçe, cinsel kimliğin olgunlaşma süreci tamamlanıyor demektir.
Sayfa 30 - Selis KitaplarKitabı okudu
Cinsiyet rol kimliğinin gelişimi erken okul dönemi ile genç ergenlik arasında meydana gelen 4 kritik deneyim ile tamamlanır. Bu deneyimler; 1. Hemcinsleri ile kurulan arkadaşlıklar 2. Fiziksel büyüme ve cinsel olgunlaşma 3. Hormonlardaki değişim ve cinsel dürtüler 4. Olgun cinsiyet rolü davranışlarıyla ilgili kültürel beklentiler
Reklam
Tüm kendilik gelişim süreci, ergenlik, yetişkinlik ve cinsel olgunlaşma taleplerinin ışığında ergenliğin, çocukluğun kendilik imgesini denemek, seçmek ve bütünlemek zorunda olduğu ergenlik kimlik krizi ile sonuçlanır. Nihai kendilik, bireyin çocukluğundan çıkan herhangi yüksek bir özdeşim olarak ergenlik sonunda sabitlenir. Kendilik, çocukluk kendilik imgesinin özdeşim döneminde sabitlenmesine rağmen devam eden gelişimsel değişime açık kalır.
Sayfa 94 - Litera YayıncılıkKitabı okudu
Üreten, hayat veren kadının memelerinin büyümesi aslında çok daha önceleri, bir kız çocuğuyken, cinsel olgunlaşma çağında başladı. Ama kadının doğasına ait biyolojik özellikler ataerkinin buyurgan tavrından nasibini aldı. Doğurganlığın görünür temsilcisi memeler de ne yazık ki kadının, bedenine duyduğu utancın bir parçası olup çıktı. Memeler kız çocuğunda bir yük haline geldi; saklamak onu kamburlaştırdı, postürünü bozdu, sevgisini zedeledi. Meme yerine göğüs demek utancı körükledi, negatif hipnozlara yol açtı. Oysa çok uzaklarda değil kendi coğrafyamıza, Anadolu topraklarına baktığımızda Kibele'nin doğurganlık ve bereketle ilişkilendirilen, analığı, dişiliği, hayatın devamlılığını simgeleyen memelerin tüm açıklığıyla sergilenmesi düşündürücü değil mi? "Doğa Ana" yani doğuran ana, Yunan mitolojisinde de kırk memeli Artemis olarak simgelenmiş. Kadın cinsiyetinin en görünür biyolojik yansımsı memelerin ne anlama geldiği bu kadar açıkken günümüzde utanılacak bir hale gelmesini ataerkiden başka neyle açıklayabiliriz ki? Doğalında hayat veren (kadın) karşında kendini konumlamaya çabalayan eril bilincin eseri... Biyolojik cinsiyetten başlayarak kadın kimliğine varana kadar onun varlığını zedelemek ataerkinin yapmayı en iyi bildiği şey desem abartmış olmam. Nedeni ise çok açık: Kadının doğurucu özeliğini bir tehlike gibi gören erkek, çizdiği sınırlar çerçevesinde kadına rol biçerse onu kontrol altında tutabilir, kendini var edebilir.
Çocuklukta yer alan baştan çıkarılma sahnesinin travmatik hale gelmesi, öznenin buluğ çağına girmiş olmasından kaynaklanır. Buluğ çağıyla birlikte gelen cinsel tasarımlar ve cinsel olgunlaşma sayesinde, özne çocuklukta maruz kaldığı cinsel eylemi tasarımlama ve anlama kapasitesine erişir. Yani bu sonradan bir anlamlandırmadır.
Cinsel olanla dinsel olanın birbirleriyle catışıp çatışmadığına, birbirlerine karşıt olup olmadıklarına gelince, bunu da şöyle yanıtlayabilirim: ne denli zo­runlu, ne deni kuşkulu (bize) olursa olsun, yaşamın her öğesi, ya da her aşaması değişmeye elverişlidir ve gercekten de, bizim olgunlaşma sürecimize ve anlayış cizgimize uygun olarak, başka düzeylere de dönüşebilmelidir.
Reklam
Travma, ona maruz kalan çocuğun üzerine etkisini kazır. Çocuk o anda travma tarafından hangi biçimde etkilenmiş olduğunu tam olarak anlayamamış olduğundan, travmanın kendi öznelliği üzerinde yaratacağı o etkiyi/sonucu henüz bilemez. Bunun için cinsel olgunlaşma ve entelektüel gelişim düzeylerinde puberte-sonrası cinselliğin etki ve sonuçlarını beklemek gerekecektir.
Sayfa 203 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Biz kadının doğal olarak erkekten daha aşağı olmadığına ama binlerce yıllık ekonomik ve cinsel baskı sonunda gerçekten aşağı bir duruma getirdiğine inanıyoruz.
Olgunlaşma Fikri
Örneğin olgunlaşmamış kadın cinsel birleşmeden çok, birleşme öncesi ilgiye önem verirken olgunlaşmamış erkek tam karıştı bir tutumla, yalnızca cinsel birleşme ve boşalma işleviyle ilgilidir.
Sayfa 133 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Sevgi ve evlilik, çevresindeki yaşamın gerçekleridir; çocuğun kendi geleceğine ilişkin düşünceleri içerisine bir yol bulup girer bu gerçekler. Çocuklar söz konusu gerçeklere ilişkin bir tasarım sahibi olmak, bu gerçekler karşısında bir tutum takınmak zorundadır. Çocukların henüz erken yaşta karşı cinsten olanlara eğilim gösterip kendilerine hoşlanacakları eşler seçtiklerine tanık olursak bunu asla hatalı bir davranış ya da bir yakışıksızlık ya da erken cinsel olgunlaşma olarak anlamamalı, hele çocukların bu davranışına gülmekten, kendileriyle alay etmekten kaçınmalıyız.
Reklam
Doğanın Diyalektiği
"Bitki, hayvan, her hücre, hayatının her anında kendi kendisiyle özdeştir, ama maddeleri özümlemesi ve atması, soluk alması, hücre meydana getirmesi ve hücre ölümü, varolan dolaşım süreci, kısacası hayatı meydana getiren ve toplam sonuçları, hayat aşamalarında gözlerimizin önüne -embriyon dönemi hayatı, gençlik cinsel olgunlaşma süreci, yaşlanma, ölüm-zaman zaman ortaya çıkan aralıksız bir sürü molekül değişmeleri yoluyla kendi kendisinden farklı hale gelir. Fizyoloji ne kadar gelişirse, bu ardı arkası kesilmeyen sonsuz küçük değişiklikler ve dolayısıyla özdeşlik içindeki farklılığın hesaba katılması da o kadar önem kazanır ve organik bir varlığın kendi kendisiyle özdeş, sabit bir şey olarak ele alınması gerektiğini savunan formel özdeşliğin eski soyut görüş açısının modası geçer." F. Engels
Sanırım kadının aşk yaşamına "yasak şartı" nı dâhil etmeyi erkeğin cinsel nesneyi alçaltma , değersizleştirme ihtiyacıyla aynı seviyesine koymak gerekiyor . İkisi de eğitimin ,sosyal ve kültürel gerekçeler için öngördüğü cinsel organın olgunlaşma süreciyle cinsel eylem arasındaki uzun süreli aralığın bir sonucu. İkisi de şefkat ve cinsel duygu akımları arasındaki aralıktan kaynaklanan ruhsal yetersizliği yıkmaya çalışıyor. Aynı nedenlerin, kadında ve erkekte farklı sonuçlar getirmesini iki cins arasındaki davranış farklılıklarına bağlamak yanlış olmaz herhalde .
Sayfa 44
57 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.