...nasıl gözleriniz görmeye, kulaklarınız duymaya yarıyorsa, insan yüreği de zamanı algılamaya yarar. Kör bir insan için gökkuşağının renkleri ve sağır bir insan için kuş sesleri nasıl boşunaysa, bütün bir yürekle algılanamayan zaman da öyle boşuna gider, kaybolur. Ama ne yazık ki, düzgün çarpmasını bildiği halde kör ve sağır nice yürekler vardır.
"Ya kalbim bir gün artık çarpmazsa" diye sordu Momo.
"O vakit senin için zaman biter, çocuğum" diye cevap verdi Hora Usta.
Doğru bir şey mi bu şimdi? Senin sorumlu bir şekilde davranman gerekiyor. Ruhunu düşün. Her şeyin böyle olması mı gerekiyor? Sen bana laf atıyorsun, ben sana iki misli karşılık veriyorum. Sen bana bir vuruyorsun, ben sana iki vuruyorum.
Hayır çocuğum! Peygamberler biz ahmaklara bambaşka bir şey öğretmişlerdir. Birinden kötü bir söz işitirsen sessiz kal, kendi vicdanı rahat bırakmasın o kişiyi. Kendi vicdanı o kişiyi paylayacaktır. Yumuşayacak ve seni dinleyecektir. Dinimiz bize kibirli olmamayı öğretti!.. Konuşsana! Dediğim gibi değil mi!
Durup gülümsedi ve “Sakın ha İvan! yangını kimin çıkardığını söyleme! Sen bir insanın bir kabahatini örtersen Tanrı senin iki kabahatini birden affeder!” diye ekledi. Sonra yaşlı adam ellerini göğsünde kavuşturdu, bir iç geçirdi, kasıldı ve ruhunu teslim etti.
Özel yaşamında çok sakin, çok temkinli ve efendi bir insandı. Bir kere bilmem ki ben odaya gireyim de Atatürk ayağa kalkmasın. Halbuki ben o zaman on dört-on beş yaşında bir çocuğum. Herkese karşı müthiş saygılıydı.
"Biliyor musun, Minguinho; on iki çocuğum ve ardından on iki çocuğum daha olsun istiyorum, anladın mı? İlk on ikisi hep çocuk kalacak; kimse de onları dövmeyecek. Ötekiler büyük insanlar olacaklar. Onlara soracağım: Ne iş tutmak istiyorsun yavrum? Oduncu mu olmak istiyorsun? Peki, işte sana baltayla kareli gömlek. Sen bir sirkte hayvan eğitici mi olmak istiyorsun? Peki, işte sana kırbaç ve giysi..."
ALIŞMA BANA NE YAPACAĞIM BELLİ OLMAZ
Alışma bana, ne yapacağım belli olmaz..!
Bugün varım yarın birden yok olurum.
Dokunma bana, kapanmamış yaralarla doluyum.
Canımı acıtma, bir yara da sen açma..!
Sevme beni yoğun duygularımda kaybolursun tutuşursun.
İsteme beni, yasaklarla boğuşursun, engellerle doluyum.
Çözmeye çalışma sakın, seninle karışır iyice kördüğüm olurum..
Anlama beni, ben kendimi bilirim, ben böyle mutluyum..
Aşkı yaşatmamı isteme asla, ben aşka yıllardır inanmıyorum..
Güveniyorsan kendine, inandır aşkın varlığına..
Sonucunda öyle bir aşk yaşatırım ki..!
Vazgeçemezsin tutkun olurum.
Yıkabilirsen duvarlarımı, sakın bırakma beni.
Tüm tutkularım ve gücümün arkasında;
Hala minik bir çocuğum.
Büyütemezsen ; Kaybolurum...!
KALDIRIMLAR
I
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri
"Annem sessizce ağlamaya başladı. Şaşkın ve kederli bakıyordu bana, tanımaya çalışır gibi. 'Bu benim çocuğum mu acaba?' diye düşünüyordu muhtemelen. Her annenin bunu düşüneceği bir gün gelir."
"...Yeter!" dedi Alexandra Mikhailova sandalyesinde doğrularak. "Bütün bunlara inanmıyorum. Bana öyle bakma, benimle alay etme! Şimdi sizi yargılamak istiyorum. Anetta çocuğum gel bana; elini ver. Biz hepimiz günahkarlarız!" dedi ağlamaklı bir sesle ve uysalca kocasına bakarak. "Kimin uzatılan ele ihtiyacı yoktur ki? Bana elini ver. Anneetta sevgili çocuğum. Ben senden daha iyi ya da daha saygıdeğer değilim. Varlığınla beni incitemezsin, çünkü ben de günahkarım..."
Susan bir türküyüm nicedir
Evler çarşılar içinde
Duruşum gurbet yürüyüşüm el
Gülüşüm hayat kırgını, kapalı, yarım
Kederim uzak insanlara...
Yaşamak bu iğdiş göklerde buruşuk
Yağmuru alınmış bir güz bulutu
Al, rüzgarının mavi kanatlarına
Beni ülkene götür çocuğum.
"Çocuğum, insanın çok aşık olması gerek, bedeni karşı cins için biçimlendirilmişken, hemcinsine yönelmesi için. Üremek için heteroseksüel olmak gerekir. Üremek için de sevişmek. Heteroseksüel gerçekçidir, bense romantiğim. Sadece aşk ve zevk için dokunurum. Çünkü bir hayvan değilim ve üremek istemiyorum. Tek gerçek üreme, zihinsel olandır. Soruna gelelim. Evet, ilk görüşte aşka inandığım gibi, son görüşte aşka da inanırım. Ölürken yanımda kim varsa ona aşık olarak terk edeceğim bu dünyayı."
Ben bir iç tehditim doktor, dış ülke parmağıyım, birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacınız olduğu dönemde ortaya çıkan belayım, fitneyim. Artık kâbusunuzum doktor. Arabaniza üşüşen selpakçı çocuğum, büronuza gelen, leş gibi kokan işçiyim, mahallenize nereden dadandığı belli olmayan deliyim.
Bir gün buradan çıkacağım. Yüz yüze geleceğiz. Bakışlarınızı kaçıracaksınız. ben size alaylı gülümsemeyle bakacağım. Sizi umursamayacağım, denildiğinizi fark edeceksiniz.Beni unutmayın.
Her yere yetişilir
Hiçbir şeye geç kalınmaz ama
Çocuğum beni bağışla
Ahmet Abi sen de bağışla
Boynu bükük duruyorsam eğer
İçimden öyle geldiği için değil
Ama hiç değil
Ah güzel Ahmet abim benim
İnsan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
Konyanın beyaz
Antebin kırmızı düzlüğüne benzer
Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
Denize benzer ki dalgalıdır bakışları
Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına