Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Bu arada vatandaşlar da halkın parkı daha fazla tahrip etmemesini isteyen şikayet mektupları yağdırmaya başladılar."
Sayfa 231 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Kimsenin omuzlarına keyfi olarak taşıyabileceğinden daha fazla bir yük bırakılmıyor ancak en azından askerlerimizin sigara içebilmesi için anavatan topraklarında sigara satışına bir sınır getirildi diye birkaç sigara almak için bir saat kuyrukta beklediği için kimsenin şikayet etmeye hakkı yok zira bir annenin oğlunu cepheye gönderirken sırtlandığı yük, kuyrukta bekleyenlerinkinden çok daha ağır.
Sayfa 325Kitabı okudu
Reklam
“Ben o insanlara, şikâyet ettikleri zaman, daha fazla şikâyet edecekleri şey yaratmış olduklarını söylerim. Bu yüzden, yakınmak ve olumsuz olmak yok, tamam mı George? Otobüsümde şikâyet edilmesine izin vermem; çünkü eğer şikâyet ediyorsan, istediklerini düşünemiyor ve yaratamıyorsun demektir. Bununla birlikte, birinin şikâyet etmesi, diğerlerinin yolculuğunu da mahveder.
demokrasi deneyi
Paris büyükelçiliğinden Türkiye’ye dönmüş olan Fethi Bey, 9 Ağustos 1930 tarihinde Mustafa Kemal’e bir mektup yazarak hükümetin mali ve ekonomik politikalarındaki başarısızlıklardan, Meclis’te eleştiri hürriyetinin olmayışından ve sonuç olarak bakanlar kurulunun sorumsuzluğundan şikayet etti. Bir muhalefete ihtiyaç olduğunu söyleyerek Cumhurbaşkanı’nın yeni bir parti kurulması yönündeki önerisinie dair görüşlerini öğrenmek istedi. Cevabında tartışma hürriyetine olan inancını teyit eden Mustafa Kemal, ayrıca laik Cumhuriyet’in ilkelerini benimsemesinden ötürü Fethi Bey’e duyduğu memnuniyeti ifade etti. 12 Ağustos’ta Fethi Bey Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın tüzüğünü İstanbul Valisinin vekiline teslim etti. Program daha fazla hürriyet, daha az vergi, daha iyi ve daha az hükümet fikri içermekteydi. Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kısa ve talihsiz ömrü Türkiye Cumhuriyeti tarihinde karanlık bir dönem olarak kalmıştır. Meselenin hakikati ne olursa olsun, bu girişimin erken ve tehlikeli olduğu kısa zamanda anlaşıldı. Tescilli bir muhalefetin ortaya çıkışı, farklı çevrelerde birikmiş bir nefret ve hoşnutsuzluk patlamasına yol açmıştı. Fethi Bey’in konuşmaları ardından ayaklanmalar ve huzursuzluklar meydana geliyordu, doğu illerinde tehlikeli taşkınlıklar vardı. Nihayet Kasım ayında Gazi’nin bu sadık muhalefetine son verildi. Yaklaşık aynı dönemde kurulmuş olan iki küçük parti daha [Ahali Cumhuriyet Fırkası ile Türk Cumhuriyet Amele ve Çiftçi Partisi] doğrudan hükümet emriyle feshedildi.
Sayfa 376Kitabı okudu
Tahir Alangu
"Bir ay içinde, herkes Sait Faik'i hatmetmiş durumda, Alangu bize hiç duymadığımız, yeni yazarlar tanıtıyor, ki­taplarını getiriyor, öykülerini okutuyor, birden Osman Ce­mal Kaygılı, F. Celalettin, Memduh Şevket Esendal'la do­luyor küçük beyinlerimiz. Her gün yeni bir pencere açıyor bize Tahir Baba... Kimi gün bir Çehov öyküsü, kimi gün Homeros... Derken Kalevela Destanı ... Daha sonra, henüz dilimize çevrilmemiş olan Heinrich Böll, Friedrich Dürren­matt gibi yazarları, evinden getirdiği almanca özgün baskı­larını açıp, gözlüğü alnına kaldırarak, anında çeviri yönte­miyle kendisi okuyor bize... Sınıfta neredeyse herkes öykü yazmaya başlıyor... Birden fazla duvar gazetesi çıkarılıyor. Tenefüslerde sabırla okuyor duvar gazetesine yazdıkları­mızı Alangu. Birinin ukala velisi, müfredat programını uygulamıyor diye şikayet etmiş hocamızı Milli Eğitim bakanlığına. An­kara'dan müfettiş geliyor. Sınıfa sokmuyor müfettişi Alan­gu: -Arkadaşlarımla edebiyat görüşüyoruz. Edebiyatın tef­tişi olmaz, çok ayıptır! diyerek yol ediyor, hiç böyle bir adam görmemiş olan şaş­kın müfettişi. Sonra bir gün içimizden birilerini dolma parmaklarıyla göstererek: -Sen! Sen! Sen! Sizler yazar olacaksınız, bu işin peşini bırakmayın... Çok okuyun! Günlük tutun mollalar! diyor. Tahir Alangu'nun parmakla gösterdiğinde, utanarak önüne bakan, yüzü kızaran bu küçük çocuklar, Nedim Gürsel, Selim İleri, Mahir Şaul, Engin Ardıç, İzzet Yasar, Ferhan Şensoy..."
Manevi büyüklerde türlü tecelliler olur. Onların beşerî hâli, değişen üslübu sizi yanıltmasın. Her an yeni bir tecelli olabilir. O yüzden başka bir fark görülebilir. "Miskin Yûnus bu sözü kendiliğinden söylemez, Hak veriverdi dersini lisanımıza" Derman aramaktan usanmayın. Isteyin, dileyin; ama şikâyet etmeyin. "Medet Ya Hak!" deyin! Gül koklayan, gübre koklayamaz. Gül kokusuna müptelå olan, kötü kokulardan hoşlanmaz. Pislik böceği de gül kokusunu sevmez. Nefsin terbiye olmazsa, meleklerin kokusunu duyamazsin. Duysan da hoş gelmez. Hâlbuki onların kokusu mükemmeldir. Benlikten dolayı kendi kokusu güzel geliyor insana. Yoksa herkesten yayılan kokunun hoş olduğu söylenemez! Günümüzde aile, ana baba ocağı, çocuklar değişiyor, eski aileler kalmadı! Kalsa bile ana baba, çocuğunu istediği gibi büyütemiyor. Vermek istediklerini bir anda yok eden ler var. Bunlar çocukları ailelerin elinden alıp götürüyor, onları mahvediyor. Ahlâksız, terbiyesiz yapıyor. Bir karış çocuk, kendine gelmeden sigara içip, uyuşturucu kullanıyor. Artık ortaokulda başlıyor bu işler. Lisede iyice karışıyor.. Tahmin ettiğimizden çok daha kötü şeyler oluyor, akla hayale gelmeyen! Meraklı olmayalım. Fazla merak tehlikelidir. Çok meraklı insanların başına kötü şeyler gelebilir. İnsanlar fazla meraktan sigaraya, uyuşturucuya başlıyor. Merak edip bir kere denemek isterken kapılıp gidiyor..
Reklam
Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nden öğrendiğimize göre;
"Bursa müderrisi Hızır Bey, İstanbul'un ilk kadısı olarak atanmıştı. Fatih Sultan Mehmet, fethin üzerinden yaklaşık on yıl geçtikten sonra, İstanbul'da büyük bir cami yaptırmak ister. Mimar Atik Sinan'a, kubbesi Ayasofya'dan daha büyük bir cami yapmasını emreder. Bu amaçla, imparatorluğunun her köşesinden en değerli sütunları getirtir.
Sayfa 122 - Genç Damla YayınlarıKitabı okudu
Evet, artık bırakalım laflamayı da "iş" yapalım...
Ve daha nice "şikâyetler" ve "şikâyet konuları..." Bence, bu çıkış kapısı değil. Cemiyetler "şikâyetler" ile değil, "iş ve aksiyon programları" ile sonuç alabilirler. Bu sebepten, müslümanlar, nelerden mustariplerse, bizzat kendi iradeleri ile problemlerini çözmeye yönelmelidirler. Bunun için, aralarındaki her türlü ihtilafı, bir kenara bırakarak "maddi" ve "manevi" işbirliği yapmalıdırlar. Hasımlarından anlayış ve merhamet dilenmek yerine, daha fazla gecikmeden, kanuni haklarını sonuna kadar ve gererek bizzat kendileri kullanmalıdırlar. Yani, kendi basın ve yayın organlarını en mükemmel şekilde gerçekleştirmeli, mevcut olanları güçlendirmelidirler. Vatan sathında güçlü bir dağılım teşkilatı kurarak her tarafa rahatça ulaşma imkânına kavuşmalıdırlar. Güçlü ve başarılı "film şirketleri" kurarak istedikleri sayı ve kalitede eserler hazırlayarak milletimizin hizmetine sunmalıdırlar. Bugün, fakr u zaruret içinde bulunan pek çok fikir ve sanat adamımızı destekleyerek vatan ve millet hizmetine almalıdırlar. Demokratik baskı grupları meydana getirerek "siyaset sahnesini" etkilemesini bilmeliler. Yüzde 70 "sağ oyların", yüzde 30'luklara yenik düşmemesi için çalışmalılar. Solculardan ödü kopan ve sağcıları "şamar oğlanı" sanan zavallı çevreleri uyarmasını ve uyandırmasını bilmeliler. Evet, artık bırakalım laflamayı da "iş" yapalım.
Ne kadar da az şükür ediyoruz aslında…
"Şikâyet ettiğiniz sıradan hayatınız, belki bir başkasının hayalidir."sözü, ilk duyduğumda beni çok etkilemişti. Öyle ya; aslında çoğumuz, başka milyonlarca insanın sahip olmak için canını tehlikeye atmaktan çekinmeyeceği nice imkânlarla donatılmışız. Şu anda elinizde tuttuğunuz satırları okuyabilmekle dünyada çok küçük bir şanslı yüzdenin içine giriyorsunuz: Temel düzeyde de olsa eğitim alabilmiş, okuma yazma öğrenmiş, temiz içme suyu ve temel gıdalara ulaşabilmiş, kitap okuyacak kadar zaman bulabilmiş, hayatta kalma endişesini aşıp daha fazla bir şeyler öğrenme arayışına girebilmiş, genel olarak (veya kısmen de olsa) sağlıklı biçimde hayatta kalabilmiş o şanslı yüzde birkaçlık dilimdeki insanlardan birisiniz. Fakat huyumuz kurusun, çoğu zaman bu paha biçilmez hediyeyi fark edemeyecek kadar meşgul yahut şikâyetçiyiz.
Səbirli olub, sona qədər oxuyun)
Evet, her kadın fazla kiloludur, çünkü kadınlar her zaman kilolu olduklarına inanırlar. Gerçekten fazla kilosu olanları anlayabiliyoruz ama bir de 1.75 cm boya sahip, 62 kilo olan bir bayanın 55 kiloya düşmek istemesi gibi durumlarla karşılaşıyoruz. Toplumumuzda kız çocukları ev işleri, aileye bağlılık, süslenme püslenme ve iyi bir eş olma bilinciyle, erkek çocuklarsa ciddi, güçlü kuvvetli, evini geçindiren, aile kuran ve koruyan biri olma biliniciyle yetiştirilir. Bu bilinç erkeğin makro, kadınınsa mikro düşünmesine ve davranmasına sebep olur. Erkek resmin bütünüyle ilgilenirken, kadın detaylarla meşgul olur. Öte yandan mükemmellik, ahenk, estetik, zerafet detaylarda yatar. Bazı kadınlar bu detaylı düşünce tarzından dolayı, bedenlerinden daha fazlasını ister. Fakat bir tehlike olan kilo alma korkusu ve sürekli bedenden şikayetçi olma ve ona odaklanmak ileride kaçınılmaz bir şekilde kilo alınmasına sebep olur. Bedene sevgi verip ve şükretmen gerekirken bedenden şikâyet etme, çünkü bilinçaltı bu şikâyetleri hastalığa çevirerek ya da fazla kilo alarak çözmeye çalışır.
865 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.