Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
«Insanın hayal dünyası öyle başat ki - yine Joana- kurduğu tüm dünya, yaratımın kullanışlı olmasında ve sonuçları ihtiyaçlarla uyumlu olan bir plandan doğmasında değil, güzelliğinde doğrulanıyor. Bu nedenle insanı var olan düşüncelerle ve kurumlarla birleştirmek için tasarlanmış çarelerin çokluğundan geçilmediğini -örneğin eğitim çok zor- ve insanın hep inşa ettiği dünyanın dışında kaldığını görüyoruz. İnsan içinde yaşamaktan çok bakmak için evler inşa ediyor. Çünkü her şey ilhamın yolunu izliyor. Determinizm sonuçların determinizmi değil, dar bir sebepler determinizmi. Oynamak, uydurmak, karıncayı yuvasına kadar takip etmek, sonucu görmek için suyu limon suyu ile karıştırmak, küçükken yaptığın bunlardır ve büyüdüğünde de. Yüksek bir pragmatizme ve materyalizme vardığımızı düşünmek hata olur. Aslında pragmatizm -gerçek bir belirli sonu amaçlayan plan- bir kavrama, istikrar, mutluluk ve insanın başarabileceği en büyük uyum zaferi olurdu. Ama bir şeyleri "şöyle olsun" diye yapmak, gerçekle yüzleşince, insandan beklenemeyecek bir mükemmellik seviyesi gibi geliyor bana. Tüm inşası "çünkü" ile başlıyor. Merak, zevk, hayal gücü -modern dünyayı şekillendiren bunlar. İlhamı takip ederek, içerikleri karıştırıyor, karışımlar yaratıyor. Trajedisi: kendini onlarla beslemek zorunda olması. Bir hayatta hayal kurup başka bir hayatta var olabileceğine emin. Bu diğeri gerçekten de devam ediyor, ama onun hayal edilende saflaşması yavaş işliyor ve yalnız adam bir tarafta baş döndürücü düşünceyi diğer tarafta gerçek hayatın huzurunu bulamıyor. İnsan ceza yokken düşünemez.»
Sayfa 104
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
Reklam
Cam güzelim, yeryüzünde ilk senin kalbin metruk bir binayı andırır gibi sahipsiz ve kimsesizleşti. Koca bir dalga gibi dünyaya yayılan hüzün, ilk senin göğsüne yerleşti. Sevdiklerinin giderek uzaklaşan adımlarını, sisli gözlerle sen seyrettin. Çok konuşurken dinlenilmedin. Duyulduğun anlarda da hiç içini açamadın Dünyanın tam ortasındasın, aynalarla kaplı etrafın. Ne yöne baksan sen varsın. Bakışlarının değdiği her ayna çatlıyor beş ayrı yerinden. Her aynaya baktığında biraz daha kırık döküksün. Saklama, bırak yaşlar gözlerinden dökülsün. Zamanın akmaya, dünyanın dönmeye başladığı yerdesin. Burada senin payına, dünyanın ilk hüznü ve tüm yokuşları düştü. Cam güzelim, ağzına kadar kendiyle dolu olan merhemini bulamaz. Şimdi unuttuğunu hatırla. Dünyaya adım atan ilk insan sen değilsin. Yeryüzü sana dar geliyor, sığamıyorsun ama balığın karnındaki değilsin. Göğün sanki küçücük, hep karanlık ama o derin kuyunun dibindeki de değilsin. Sızlayan yaraların var ama dünyaya babasını kaybetmiş olarak gözünü açan o küçük değilsin. Zaman senden çok önce akmaya başladı. Dünya senden önce de dünyaydı. Milyarlarca insanın derdi, kederi, gözyaşları, acısı senden önce sindi bu dünyanın dağına taşına. Devrilmemek için duvarlara tutunuyorsun ya, geçmişten kalma milyarlarca insanın parmak izi dokunuyor parmaklarına. Yalnız değiliz. Senin daha başında olduğun yolda, benim ayak izlerim yar. Elindeki gülün dikeninin başka elleri kanatmışlığı var. Kalbine hiç geçmeyecek gibi yerleşen sızının, birçok kalpte iyileşmişliği var. Sesim umuda, bahara, güneşe dönük. Bizi bu ruh kurtarır
Bu dâr-ı dünya, dâr-ül hizmettir, dâr-ül ücret değil! Burada ücretini isteyenler; bâki, daimî meyveleri, fâni ve muvakkat bir surete çevirmekle beraber, dünyadaki beka hoşuna geliyor, müştakane berzaha bakamıyor; âdeta bir cihette dünya hayatını sever, çünki içinde bir nevi âhireti bulur.
_Her şey algıdır. Herhangi bir şeyi itici ya da çekici kılan tamamen senin zihnindir. Karar veren faktör sensin. _Zihin, aldatıcıdır. Gerçekte ikilem yoktur. Gerçekte sorun yoktur. Hiç olmamıştır, hiç olmayacaktır. Zihinde sorunlar vardır ve sen gerçekliğe zihnin aracılığıyla bakarsın. Böylece gerçeklik sorunlu olur. _Sağlıksız bir zihinle ne
Kevokla sevişti. Ancak bu kez farklı, güçlü, derinden ve aydınlık bir sevişmedir bu, Içinde bir şimşek çakmış gibiken. dini bir aydınlığın dalgaları içinde buluyor. Insanın kendinden geçtiği an böyle bir an olsa gerek. Sakın ölüm olmasın bu duygu? Yok, belki de doğum... Çıkılan bir doruk mu bu, yoksa inilen bir derinlik mi? Sevişmenin dorukları
Sayfa 95 - İthaki
Reklam
Bu kitap neredeyse benim elimden çıkmış gibi…
Tanrı inancına dayanan düşünce biçimlerinin neredeyse tamamı, ahlâki kuralların “dünya dışı” bir kaynaktan insana öğretildiği ve ahlâki değerlerin tanrısal kökenli olduğu konusunda birleşirler. Tanrı tanımaz (ateist) yahut bilinmezci (agnostik) görüşler gibi akımlarda ise ahlâkın göreceliği, doğal kökenleri ve diğer canlılardaki ahlâki davranış
Kadınlar bazen de bilinçli bir şeklide bahsettiğiniz tek boyutlu ve sığ bir rolden, sadece kendilerine ait olsun diye küçük bir dünya yaratıyorlar. Ancak kendilerini ve sevdiklerini sıkıştırdıkları bu küçük dünya günün sonunda hepsine dar geliyor.
Sayfa 178Kitabı okudu
Bazı insanlar,hayatın bir rüyadan ibaret olduğunu düşünmüşler.Bu duygu benim de peşimi bırakmıyor. İnsanın yaratıcı ve araştırıcı kuvvetini dar bir çerçeve içine sıkıştırıldığını anlıyorum.Şu zavallı varlığımızı sürdürmekten başka hiçbir hedefimiz yok. Salt ihtiyaçlarımızı gidermekle uğraşıyoruz,başka bir şey yaptığımız yok.İçimizin rahat ettiği zamanlardaki sakinlik, boyun eğişten geliyor.Böylelikle zindanlarının duvarlarına güzel resimler,iç açıcı manzaralar çizen mahkûmlara benziyoruz.Bunları düşündükçe sanki aklım duruyor Wilhelm,kendi içime dönüyorum ve sanki orada başka bir dünya buluyorum. Bu alemde, hayat ve hareketten çok, sezişler ve karanlık istekler var.Karşımda türlü türlü imgeler dolaşıyor. Ben ise gülümseyerek derin düşüncelere dalıyorum.
"İnsanın hayal dünyası öyle başat ki - yine Joana- kurduğu tüm dünya, yaratımın kullanışlı olmasında ve sonuçları ihtiyaçlarla uyumlu olan bir plandan doğmasında değil, güzelliğinde doğ­rulanıyor. Bu nedenle insanı var olan düşüncelerle ve kurum­larla birleştirmek için tasarlanmış çarelerin çokluğundan geçil­mediğini -örneğin eğitim çok zor- ve insanın hep inşa ettiği dünyanın dışında kaldığını görüyoruz. İnsan içinde yaşamaktan çok bakmak için evler inşa ediyor. Çünkü her şey ilhamın yo­lunu izliyor. Determinizm sonuçların determinizmi değil, dar bir sebepler determinizmi. Oynamak, uydurmak, karıncayı yu­vasına kadar takip etmek, sonucu görmek için suyu limon suyu ile karıştırmak, küçükken yaptığın bunlardır ve büyüdüğünde de. Yüksek bir pragmatizme ve materyalizme vardığımızı dü­şünmek hata olur. Aslında pragmatizm -gerçek bir belirli sonu amaçlayan plan- bir kavrama, istikrar, mutluluk ve insanın başarabileceği en büyük uyum zaferi olurdu. Ama bir şeyleri "şöyle olsun" diye yapmak, gerçekle yüzleşince, insandan bek­ lenemeyecek bir mükemmellik seviyesi gibi geliyor bana. Tüm inşası "çünkü" ile başlıyor. Merak, zevk, hayal gücü -modern dünyayı şekillendiren bunlar.
Reklam
Babam
Her adın geçende ah eder dilim Hasretinle yandım özledim babam Ayakta durmaya yokken mecalim Dik durup acımı gizledim babam Kanıyor yüreğim yandım ezelden Bana bir bâde sun çeşm-i gazelden Yine bin atına gel de tez elden Diyerek dağları düzledim babam Her gün kavuşmayı diledim, umdum Eksik kaldım sensiz, ben sen'le tüm'düm Kazıp yüreğimi içine gömdüm Gurbeti kabrinle sözledim babam Șimdi dar geliyor, bu yalan dünya Ne hayaller kaldı ne düş ne rüya Hålá kanıyorken o derin yara Yıllardır gizlice tuzladım babam Bulamam elimde o güçlü eli Kaldım boynu bükük gittin gideli Yarıldı ortadan evin temeli Sadece oturup izledim babam
Lemurya Yönetimi
Soru: Geçen hafta, Lemurya Yönetiminin muktedir insanlara yer açan adetlerinden söz etmiştiniz. Bu konuda biraz daha bilgi verir misiniz? Grup: Lemurya Yönetimi bir devlet yönetimi değildi ve onun güzelliği de buydu. Lemurya yasalarla değil, adetlerle yönetili­ yordu. Orada, Oyunu adil ve adetlere uygun biçimde oynamayı seçenler başarılı oluyor ve
İs­tan­bul’da hiç kim­se ile te­mas et­mi­yo­rum, ama hiç kim­se ile, hiç. Yal­nız­lık­tan çıl­dır­ma­mak için si­zi bul­dum. Pek mem­nu­num bu­na. Si­zi ben ha­ki­ka­ten sev­dim, ina­nır mı­sı­nız? Be­ni siz ya­şa­ta­cak­sı­nız. Be­nim için bir ide­al ola­bi­lir­si­niz. Ne ka­dar ih­ti­ya­cım var bu­na. Ah, ta­pı­na­cak bir şey arı­yo­rum. Bu­la­maz­sam ge­ne in­ti­ha­ra kal­ka­bi­li­rim. Ya­hut bu dün­ya­nın meç­hul bir nok­­­ta­sın­da kay­bo­lu­rum. Ku­tup­la­ra git­me­ği bi­le çok dü­şün­düm. Dün­ya ba­na dar ge­li­yor.
238 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.