Bülbülü Öldürmek kitabı; bilinen Dünya klasikleri arasında edebiyatseverlerce dönemini aşan birtakım sosyal konularda akis uyandırmış otobiyografik bir eser.
Kitapta,Amerika'nın güneyinde bulunan Maycomb kasabasında
Ona göre musiki ve her şey şu zaman dediğimiz boşluğu doldurmak içindi. Bir geçit alayı, bir boks maçı hikâyesi, şöyle rahatça yapılan dört başı mamur bir dedikodu, ona en güzel sanat eserinin verebileceği sıcaklığı verebilirdi.
- Ne biçim gelininiz var sizin? Eşikten ayağını atar atmaz demediğini bırakmıyor insana! Ne arlanmak var, ne saygı!
Evet, bizim gelin öyledir, derdi annem, doğruyu insanların yüzüne karşı söylemeyi sever. Böylesi dedikodu yapmaktan, dolaylı ve iğneli sözler söylemekten iyidir. Sizinkiler erdemli görünüp saman altından su yürütürler. Kokmuş yumurtalar da hep böylelerinden çıkar. Dıştan bakınca bembeyaz, ama içi burnunuzun direğini kırar!
Neyle, nereye gidiyorsun sen? Neyle, nereye gidiyorsun sen? Adam olsaydık Allah ﷻ İsraile şu fırsatı vermezdi. Bak Filistin, Lübnan derken Suriye ye doğru gidiyor yani. Bu gün yarın Allah göstermesin buraya gelecek. Neyi bekliyorsun sen? Sen neyi bekliyorsun peki? Ve sen ve sen kiminle uğraşıyorsun? Dedikodu, gıybet bir şey olmuyor!
İnsafsızlığın mânası yok!..
''Olmadığınız bir şeyi olmayı hedeflerseniz, başarısızlığa mahkûmsunuz. Kendiniz olmayı hedefleyin. Kendiniz gibi bakmayı, davranmayı ve düşünmeyi hedefleyin. Kendinize en sadık versiyonunuz olmayı hedefleyin. Kendiniz olma haline kucak açın. Kendinizi onaylayın. Sevin. Bunun için çok çalışın. İnsanlar sizi küçümsediğinde ve sizinle alay ettiğinde, onlara kulak asmayın. Dedikodu çoğu zaman üstü örtük bir kıskançlıktır. Oyalanmayın. Direnme gücünüzü koruyun. Yüzmeye devam edin...''
Evet, yalan, zırvalık ve dedikodu...
Nekrasov gibi özellikli, ünlü bir insanın düşmanı olmaması elbette düşünülemez. Gerçekten olduğuna göre, mutlaka abartı vardı.
"Biz domuz kelimesini ağzımıza almıyoruz ama her gün dedikodu etmeye, gıybet etmeye, suizan etmeye, birbirimizi arkadan çekiştirmeye devam ediyoruz. Ya Allah korusun, kimse yanlış anlamasın günahı küçümsediğimden söylemiyorum, domuz eti yesem nolur ya, maddi ve manevi bütün günahı sadece şahsıma ait olan bir günah. Ama gıybet öyle bir şey mi? Gıybet bir yuvayı yıkar, gıybet bir aileyi parçalar, gıybet bir memleketi birbirine düşürür."
"İşte Bastille'e tıkılıp asılacak adamlar," diye düşündü d'Artagnan korkuyla, "ve onları duyduğum için suç ortakları sayılacağımdan, ben de onlarla aynı kaderi paylaşacağım. Böyle inançsız insanların arasına düştüğümü öğrense, kardinale saygı göstermemi tavsiye eden babam ne derdi?"
Varlığın sırları saklı senden, benden;
Bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben.
Bizimki perde arkasında dedikodu:
Bir indi mi perde, ne sen kalırsın, ne ben.
Doğası itibariyle uygun olmayan bir mecliste hepimiz oturmuşuzdur. Belki bu meclis dedikodu yapmak için oturulan, ses tonunun aşırı yüksek olduğu, kötü bir dilin kullanıldığı, dünyevî tartışmaların ilgi odağı olduğu, çok fazla şakanın yapıldığı ya da değerli zamanın istismar edildiği bir yerdi.
Böyle bir meclisten ayrılırken kalbinin oldukça katılaşmış ve kirlenmiş olduğunu hissedersin, hatırladın, değil mi?
Ancak aşağıdaki sünnetin ihya edilmesiyle birlikte kalpteki bu tür kirler giderilebilir ve kalp yumuşaklığı yeniden sağlanabilir.
Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
"Bir sürü faydasız sözle meşgul olunan bir mecliste oturmuş hiç kimse yoktur ki o meclisten kalkmadan önce şöyle desin ve Allah onun o mecliste yapmış olduğu hataları bağışlamasın:
'Sübhanekellâhümme ve bihamdike eşhedü en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbü ileyke.'
(Allahım! Seni her türlü noksan sıfatlardan tenzih ve hamdinle tesbih ederim. Senden başka bir ilâh olmadığına şahadet ederim. Senden bağışlanmamı diler ve sana tövbe ederim.) "
'Olmadığınız bir şeyi olmayı hedeflerseniz, başarısızlığa mahkûmsunuz. Kendiniz olmayı hedefleyin. Kendiniz gibi bakmayı, davranmayı ve düşünmeyi hedefleyin. Kendinize en sadık versiyonunuz olmayı hedefleyin. Kendiniz olma haline kucak açın. Kendinizi onaylayın. Sevin. Bunun için çok çalışın. İnsanlar sizi küçümsediğinde ve sizinle alay ettiğinde, onlara kulak asmayın. Dedikodu çoğu zaman üstü örtük bir kıskançlıktır. Oyalanmayın. Direnme gücünüzü koruyun.'
Varlıkta, yoklukta
Birbirine omuz veren insanlar
Gittiler birer, birer...
Artık menekşeler bile emanet edilmiyor
Daire numaralı komşulara ...
Kapı deliklerindeki mesafe kadar muhabbet.
Mutfaklardan tüten yanık soğan kokuları iştah kabartmıyor...
İki dedikodu bile camdan cama ayıp olmasın diye...
Ruhu ölgün yaşıyoruz,
Birbirinden habersiz aynı çatılarda.
Beton yığınlarında taşlaşmış,
Boş bedenlere emanet hayat...!
Öyle bir hayat ki,
İnsan insana duvar
İnsan insana uzak
İnsan insana tuzak
İnsan insana yasak...!
Gülsen Dede
Dedikodu. Dedikodu canlıydı. Yalnızca ağızdan ağıza dolaşan bir şey değildi. Canlıydı. Hikayeler havada at sinekleri gibi vızıldayarak dönüp duruyor, lağım kokularının ve teker seslerinin arasında süzülüyordu.