Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Mustafa İsmet'in annesi ve anne tarafı Tunaboyu-Deliorman Türklerindendi. Babasının mensup olduğu Kürüm Soyu, Doğu Anadolu'da Bitlis dolaylarında yaşardı.
Bir ucu deliorman'dan çıkarken Bir ucu serez'e varmışsa halkın Huruc etme vakti gelmiştir artık Sazına iyi dokun ey pir sultan...
Reklam
Binlerce Müslümanıkatleden Yugoslav komünist lideri Maraşal Tito
"Tito,savaşın fırtınası arasında binlerce Müslümanı yok etti. Camileri viraneye çevirdi ve Müslüman kültürünün izlerini silmeye çalıştı. Bu iş için görevlendirdiği adamlarını göstermelik hapislere koyup,kendini hoş göstermeye çalıştı." Enver Deliorman
Gerçekten balık hafızası mı var bizde?
Eğer rakibiniz, Türkler kadar balık hafızasına sahipse işiniz çok kolaydır. Basına bakıyorum; "Ben azınlıkların sıkıntısını anlıyorum, dedem de Selanik göçmeniydi." "Öyle ya biz de bu sıkıntıları çekmişizdir herhalde, benimkiler de Deliorman'dan gelmişti" gibi ifadeler cirit atıyor. Belli ki Rumeli'de belki bir Türk mahallesi olduğunu ve dedelerinin, büyük annelerinin orada azınlık olduğunu sanıyorlar. "Bizimkiler Sırbistan'dan gelmiş, demek ki biz aslen Sırp'ız" diyenlere de rastladım. Rumeli'de etnik temizlikten önce Türk nüfusun çoğunlukta olduğunu hatırlayan yok.
Savaş sırasında Rusların Tuna'yı aşmaları ve Türklerin asırlardır yaşadıkları toprakları işgal etmeleri üzerine, Rus kumandanı bir genelge yayınlayıp Türklere ve Müslümanlara hayat ve mal teminatı vererek ellerinde bulunan silahları teslim etmelerini istemiş, ancak bu silahlar sonradan Bulgar çetelerine verilmiştir. Bundan sonra Rus askeri ve Bulgar çeteleri müştereken Türklerin yok edilmesine girişmişlerdir. Binlerce çocuk, kadın, ihtiyar öldürülerek malları yağma edilmiş, köyleri ateşe verilmiştir. Camiler, okullar, vakıf binaları yerle bir edilmiştir. Mesela Filibe'de savaştan önce kullanılır durumda olan 17 büyük camiden ancak bir tanesi ayakta kalabilmiştir. Sofya'da bir gecede yüze yakın cami ve mescit havaya uçurulmuştur. Bütün ahali her türlü insanlık dışı kötü muameleye tabi tutulmuştur. Bu suretle asırların ürünü olan Türk-Müslüman medeniyeti yerle bir edilmiştir. Ancak Rus ordularının girmedikleri Şumnu, Razgrad ve Deliorman bölgeleri kısmen bu vahşetten kurtulabilmiştir. Rus ve bilhassa Bulgarların vahşetinden ürken Doğu Rumeli, Trakya ve Makedonya Türk-Müslüman halkı, kurtuluşu İstanbul'a ve Anadolu'ya kaçmakta bulmuştur. Türk halkına karşı gösterilen bu vahşet yabancı devlet temsilcilerinin bile dikkatini çekmiştir. Bu arada İngiltere'nin İstanbul sefiri Henry Layard, bu kıyımda en azından 200.000 ilà 300.000 kadar Müslüman'ın öldürüldüğünü ve bir milyondan fazla insanın yerlerini terk ettiğini defalarca Londra'ya bildirmiştir. Bu hadisenin acı hatıraları yakın zamanlara kadar büyük bir canlılıkla Türk halkının vicdanında yaşamıştır.
İlk kiremit fabrikası
Cumhuriyet'in ilan edildiği yıllarda yeni bir yapılaşma hareketi başlamıştı. Pek çok üründe olduğu gibi Cumhuriyetin ilk yıllarında kiremit kıtlığı da yaşanıyordu.Bu dönem Türkiye'de üretimi olmayan kiremitler, Fransa'nın Marsilya şehrinden ithal ediliyordu. Harap haldeki ilk Meclis binasını Ankaralılar bağış toplayarak
Sayfa 23 - Business DergisiKitabı okudu
Reklam
Huruc eden sevdaların hüznünü Taşıyamaz ki gecenin yüreği Bu yüzden güneş yine de doğacak Ve hüzün isyan olacaktır ey deliorman
Dünyanın Sırtını Yere Getiremediği Pehlivan ŞUMNULU KOCA YUSUF Pehlivanların Harman Olduğu Yer: Deliorman Koca Yusuf'un hikâyesi 1857'de, o devirlerde Osmanlı Dev- leti sınırları içinde bulunan Deliorman bölgesindeki (Bulgaris- tan) Şumnu kasabasının Karalar köyünde dünyaya gelmesiyle başlar
Tanınmış profesör Pittard'ın eşi, romancı ve tarih yazarı, Türkiye'de dair kitapları bulunan Noelle Roger, Atatürk hakkında şöyle yazmaktadır. «Bir gün Atatürk'e kuvvetinin sırrını sordum: - Durur, dinlerim, dedi. Sonra tekrar etti: - Durur, dinlerim... ve sustu.»
Sayfa 267Kitabı okudu
anadolu ajansı Mustafa Kemal ve latife hanımın evliliğini açıklıyor.
Anadolu Ajansı'nın 29.1.1923 günlü bülteninde, nikah merasimi hakkında verdiği tafsilat aynen şöyledir: «Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'yle Uşakizade Latife Hanımefendi'nin emri mesnunu akidleri bugün saat beşte Göztepe'de icra edilmiştir. Akid merasimi fevkalade sade olmuştur. Müşir Fevzi. Kazım Karabekir Paşa'lar hazaratı, Başkumandan Paşa Hazretleri'nin, Vali Mustafa Abdülhalik Bey'le Seryaver Kaymakam Salih Bey de Latife Hanımefendi'nin şahidleri bulunuyorlardı. Paşa Hazretleri ve Latife Hanımefendi, şahit ve davetlilerden mürekkeb bir masada karşı karşıya oturmuşlardır. Paşa Hazretleri Kadı Efendi'ye hitaben: «Efendi Hazretleri, biz Latife Hanım'la evlenmeye karar verdik. Lütfen muamele-i lazımesini yapar mısınız?» demiştir. Bunun üzerine Kadı Efendi evvela Latife Hanım'a teveccüh ederek: «On dirhem gümüş mihri müeccel ve aranızda takarrür eden mihri muaccelle hazırı bilmeclis Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleriyle tezevvücü kabul ediyor musunuz?» demiş ve Latife Hanım, «kabul etim» cevabını vermişlerdir. Kadı Efendi müteakiben Paşa Hazretlerine aynı suali irad etmiş ve müşarünileyh «evet, kabul ettim» buyurmuşlardır. Duayı müteakib tarafeyn, hazırun tarafından pek samimi bir surette tebrik edilmişlerdir. Anadolu Ajansı, millet ve memleketi halas ve necata isal eden büyük müncimizle, yüksek tahsille iktisabı feyz ve kemal eylemiş bulunan Latife Hanımefendi'nin mazharı saadet olmalarını niyaz ve tazarru eyler.»
Sayfa 197Kitabı okudu
Reklam
halide edipin anlattığı zübeyde hanıma dairdir.
Halide Edip Adıvar, yayınlanan «Milli Mücadele Hatıralarından Parçalar»da, Zübeyde Hanım hakkındaki intibaını şöyle anlatmaktadır: «İhtiyar hanımın yüzü, ince, hareketli vücudu atılgan ifadesiyle Mustafa Kemal Paşa'nın aynıydı. Yetmiş yaşında olmakla beraber, süt gibi beyaz ve pembe renkli cildinde bir tek buruşuk yoktu. Çok çabuk öfkelenir olmasına rağmen, koyu mavi gözlerinde ve ağzında bir şefkat hissedilirdi. Beyaz entarisi, ütülü mendilleri, beyaz elleri büyük annemi hatırlatırdı. Tam Makedonyalı bir kadındı. Onun için, oğlu daima ilk mektepteyken istediği gibi azarladığı Mustafa'ydı. Bir yer yatağında yatıyordu. Anlaşılan hastalığı çok ciddiydi ve yaşaması bir mucizeydi. Dr. Adnan'ın boynuna kollarını dolar, yanaklarını öper, ellerini yakalayarak doğmuş olduğu Selanik şehrinden bahsederdi. Anadolu mücadelesiyle ilgili değildi. İçi Selanik için yanıyordu. Oğlu Mustafa, Selanik'i almadan kendine yeni bir entari yapmamaya ahdettiğini söyledi. Fikriye Hanım'a da pek teveccühü yoktu.»
Sayfa 167Kitabı okudu
565 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.