Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ÜNAL YALTIRIK Diyarbakır'da İlkokul 8 yaşında herhalde Diyarbakır'a geliyorsunuz, 1940-41 arası... Kabaca 8-12 yaş arasında Diyarbakır'dasınız diyebilir miyiz? Evet. İlkokula orada başladığım için o hesaba geliyor. 8 yaşında ilkokula Diyarbakır'da başladım. Diyarbakır'daki evinizi hatırlıyor musunuz? Nasıl bir evdi?
Reklam
KİMLİĞİNİZ - KİM OLDUĞUNUZU HATIRLAMAK
Ben sizin düşmanınız olsaydım, gücünüzün değerini düşürür ve güvensizliklerinizi kendinizi nasıl gördüğünüze hükmedene dek büyütürdüm. Bunu, siz benim saldırılarıma karşılık veremeyecek ve silahlarınızı bırakacak hale gelene dek sürdürürdüm. Tanrı'nın yarattığı kişi olmaktan sizi alıkoyana kadar uğraşırdım. Tanrı'nın size vermiş olduğu
Sayfa 49 - GDKKitabı okudu
Charlotte Bronté ve Ben
...zira bazen ders anlatırken ya da dikiş dikerken o an okuyor veya yazıyor olmayı diliyorum
Sayfa 24
Ah Selilm’im. Bana anlatsan dinlerdim!
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Kızıl Ölüm San Francisco'da da ortaya çıktı. İlk hasta, bir pazartesi günü öldü. Perşembe günü, Oakland ile San Francisco'da insanlar sinekler gibi ölüyordu. Ölüm her yerde bulabiliyordu onları: yataklarında, işlerinde, sokakta yürürken ... Ben de ilk ölüme salı günü tanık oldum; öğrencilerimden Bayan Collbran sınıfta, gözlerimin önünde otururken ölüp gitti. Ders anlatırken kızın yüzü dikkatimi çekti. Rengi bir anda kızıla döndü. Ders anlatamaz oldum, öylece kıza bakakaldım. Salgının bize yaklaştığını duyduğumuz için hepimiz korkuyor, bize de ulaşacağını biliyorduk. Sınıftaki kızlar çığlık çığlığa kaçıştılar. Gençlerin de ikisi dışında hepsi kaçtı. Bayan Collbran'ın kasılmaları çok hafifti ve bir dakikadan az sürdü. Sınıftaki gençlerden biri ona bir bardak su getirdi. Bayan Collbran biraz içti, sonra da bağırdı: 'Ayaklarım! Ayaklarımda hissizlik var.' Bir dakika geçtikten sonra: 'Ayaklarım yok oldu. Ayaklanım hissedemiyorum. Dizlerim soğuyor. Dizlerimin olduğunu zar zor hissedebiliyorum.' Kafasının altına birkaç defter koyup yere uzand�. Elimizden hiçbir şey gelmiyordu. Hissettiği soğukluk ve uyuşukluk, bacaklarından geçip kalbine yürüdü ve kalbine ulaştığında da öldü. Tam on beş dakikada ölüvermişti kız, saat tuttum, benim sınıfımda, gözlerimin önünde ölüp gitti. Son derece güzel, güçlü, sağlıklı bir genç kızdı. Hastalığın ilk belirtisinin ortaya çıkmasıyla kızın ölümü arasında sadece on beş dakika geçmişti. İşte Kızıl Ölüm, bu kadar hızlıydı.....
.....O sevgisiyle benim hayatımı değiştirdi. Ben hep kendimi değersiz ve başarısız hissederken, ders anlatırken beni hep onaylar ve sınıfta tüm öğrencilerin önünde aferin derdi. Ben onun gözbebeğiydim. Bir öğretmenin insanın hayatını nasıl etkileyebileceğini ondan öğrendim. Okula gitmek çok keyifliydi benim için, hafta sonu gelmesin isterdim ...
Sayfa 117Kitabı okudu
1944'ün unutulan isimlerinden Türkçü-Turancı Selahattin Ertürk
12 Mart'tan sonraydı. Benim çok sevdiğim Tuncer Tuğcu; bilim felsefesi hocamız. Muhtıra'dan sonra, en az iki üç hafta çantamızda pijamalarımızla gezdik, Tuncer Hoca'yla, biz solcuları tutuklayacaklar diye. Hoca da ben de TİP'e daha yakın ve de 'Milli Demokratik Devrim'ciler ve Maocuların aksine, bu muhtıranın
Reklam
İyi ders verebilmek, yani öğrencileri sıkmadan dersi onlara en yararlı biçimde anlatabilmek için ders verme yeteneğinin yanında, bu konuda ustalık ve deneyim de gereklidir. Öğretmen kişisel gücünden en ufak bir kuşku duymamalı, karşısındaki öğren- cileri de, verdiği dersi de çok iyi bilmelidir. Ayrıca uyanık olmalı, çevresinde olup bitenleri
Sayfa 161
Hiç uçağa bindin mi? Şimdi, kapa gözlerini ve bir uçağa bindiğini düşün... Eve dönüyorsun. Havaalanında sevdiklerin bekliyor; tıpkı senin hasretle onlara kavuşmayı beklediğin gibi. Çok özlediğin;eşin, çocukların, annen, baban, torunların, arkadaşların...Onlara kavuşmana bir saat varken bir anons duydun: Sayın Yolcular, şimdi sakin olmaya çalışın.
Prof. Dr. Dursun Yıldırım, “Yolumun başı Atsız, yolumun sonu Atsız, yolları bir olanın kaderi birdir Atsız. Türkçüler var oldukça Atsız da var olacaktır.” dedi. TÜRK OCAĞI ANKARA ŞUBESİ: Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi ünlü Edebiyatçı ve Tarihçi Prof. Dr. Yıldırım, merhum Hüseyin Nihâl Atsız’ın, sürgünler,hapisler, hastalık ve sıkıntılarla
57 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.