Kabe binasına derdini açtı:
Ey küçük büyük her cins insanın yöneldiği, tavanı yüksek ve değeri yüce mihrap!
Ey izzet ve ikbal sahiplerinin kıblesi, ve ey yeryüzünün yanağındaki siyah ben
Ey sevgilinin çadırının kumaşı rengindeki örtün, vefa tohumunun kabuğu olan!
Ey kulluk goncasının fidanı ve saadet mücevherlerinin sandığı!
Ey daima benimle dert ortağı olan ama benim gibi cihanı dolaşmayan!
Ey göğsüne Hacer gibi taş basarak gözlerinden zemzem gibi yaş akıtan!
Ey daima siyah elbiseler giyerek arzusunu gönlünde gizli tutan!
Allah aşkına bu yerde kime aşıksın? Söyle çünkü sana en uygun arkadaş benim..
Allahın coşkusu sende tecelli edince seni bütün insanların kıblesi yapmış.
Ya Rabbi bu gönle huzur veren mabet hakkı için bende aşkın binasını Kabenin temelleri gibi devamlı kıl
Döndüm daldan düşen kuru yaprağa
Seher yeli dağıt beni kır beni
Götür tozlarımı burdan uzağa
Yarin çıplak ayağına sür beni
Aldım sazı çıktım gurbet görmeye
Dönüp yare geldim yüzüm sürmeye
Ne lüzum var şuna buna sormaya
Senden ayrı ne hal oldum gör beni
Ayın şavkı vurur sazım üstüne
Söz söyleyen yoktur sözüm üstüne
Gel ey hilal kaşlım dizim üstüne
Ay bir yandan sen bir yandan sar beni
Yedi yıldır uğramadım yurduma
Dert ortağı aramadım derdime
Geleceksen bir gün düşüp ardıma
Kula değil yüreğine sor beni
Dikkat spoiler içerir!
Güneşi Uyandıralım da Zezé yine gönülleri fethediyor. Bu sefer biraz daha büyümüş. Ama yine o çocuk yüreği ile başka diyarlara gidiyoruz. Ailesi okuyup onları fakirlikten kurtarması için zengin bir aile tarafından evlatlık edinilir. Fakat o yeni ailesine alışmakta zorluk çeker. Özellikle de yeni babasına. Yeni ablasının onun
Ey fuzûlî sehldür her gam ki gamhârı ola
Gam budur kim mende min gam var bir gamhâr yoh
...
Ey Fuzûlî! Dert ortağı olduğu zaman her dert insana kolay gelir.En büyük dert şu ki;bende bin dert var,bir dert ortağı yok.
Şefaat, bir kimseye benzemek ve onunla aynileşmektir. Şefaat, Ali veya Fatıma'yı istemek yani herkesin birini takip ettiği ve kendisine model aldığı bir hayatta onunlu özdeşleşmektir. Sen, zaman ve mekanda toplumun numunesi, örneği, mürşidi ve imamı olmuş kimseler arasından (cinsiyetine göre) bir kadın veya erkeğin takipçisi olur, kendini Fatıma veya Ali'ye benzetir, onunla arkadaş, dost ve dert ortağı olursun; bütün varlık boyutlarında, idealinde, ilminde, taraftarlığında, istikametinde, gidiş yolunda, olma şeklinde ve oluş durumunda ona dost ve yoldaş olursun; tek başına olan "kendisi” ile insanî bir çift oluşturursun.
...Yine de,Charles Ona dert ortağı olmak isteseydi,kuşkulansaydı,bakışı bir kez olsun Onun düşünceleriyle karşılaşsaydı,Emma'ya öyle geliyordu ki,çardağa alınmış bir ağaca el değince yemişlerin dökülmesi gibi,yüreği birden boşalıverirdi.Gel gelelim,birbirlerine iyiden iyiye alıştıkça,içten içe Emma'yı kocasından koparıyordu.
Charles'ın konuşmaları yaya kaldırımı gibi dümdüzdü;sıradan kimselerin düşünceleri orada,bayağı giysiler içinde,hiçbir duygulanma,gülümseme,düşünme yaratmadan gelip geçiyordu...