Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ÖYKÜLERDEN SEÇTİKLERİM
Uzun bir süredir öykü ağırlıklı okumalar yapmaktayım. Daha önce paylaşmış olduğum bir alıntıda yer aldığı gibi (#69389465), ben de herkesin bir öyküsü, şiiri, şarkısı olması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle okumuş olduğum 164 tane öykü kitabının içinden bana dokunan öyküleri bir ileti altında paylaşmak istedim. Bu
"Şems-î Tebrîzî" Gerçek ismi ve ismini nasıl değiştirdiği ile ilgili bir iki cümle paylaşarak başlamak isteriz. Asıl adı Mevlana Muhammed olan Şems-î Tebrîzî’, Şems sûresinin anlamından etkilenerek ismini Şems yani Güneş olarak değiştirmiştir. Şems, doğduğu yerde tarîkat pîrleri tarafından “Kâmil-i Tebrîzî”, gezgin bir derviş
Reklam
ERDOĞAN EMİR - İNSAN-Ê KAMIL
bu dünya bir sel deryasında kaybolsun, fakirlik de birlikte gitsin. kadınları, erkekleri, çocukları, kızgın güneşin önüne attılar hepsini, börtü böceğin tanıklığında .. ahh bu nasıl bir hal , bu nasıl ağır bir yıkım, bu nasıl bir sualdir ki, el öpmeye eğiliyorlar, izin vermiyor. toprağın bilge ruhu var üzerinde.. kızıl kan deryasına döndü munzur suyunun berraklığı, binlerce ölü mezarsız kaldı, çoluk çocuğun çığlığı derviş toprağının kulaklarında kaldı, insan-ı kamili unutma, unutma.. youtube.com/watch?v=Gh2z9XJ...
Derviş Kâmil'in dediği gibi, öğrenmek Müslümanlığın ana şartıydı. Müslüman öğrendiğinden değil, öğrenmediğinden korkmalıydı.
Ey derviş! Birinin sohbetine istekli olan kimsenin ilk isteğine "meyil" derler. Meyil artıp ifrat derecesine gelince, o aşırı isteğe "irâde" derler. İrâde fazlalaşıp ifrat hâline gelince, o aşırı irâdeye "muhabbet" derler. Muhabbet çoğalıp ifrat derecesine gelince, o aşırı muhabbete de "aşk" derler.
Türk Edebiyatında Kadın Yazarlar
A Adalet Ağaoğlu (d. 13 Ekim 1929 - ) roman, öykü, tiyatro, günce, deneme Afet Ilgaz (d. 2 Ocak 1937 - ö. 16 Ocak 2015) öykü, makale Alev Alatlı (d. 1944 - ) roman, deneme Arzu K. Ayçiçek Aslı Der (d. 22 Temmuz 1975 - ) öykü Aslı Erdoğan (d. 1967 - ) roman, öykü, deneme, fıkra Arife Kalender Ayfer Tunç (d. 1964) roman, öykü, makale Ayhan
Reklam
Ey derviş! Her kim peygamberin buyurduğu şeyi kabul ederse ehl-i şerîattandır ve her kim peygamberin yaptığını yaparsa ehl-i tarikattandır ve her kim peygamberin gördüğünü görürse ehl-i hakikattandır.
Keşke olmasaydı dedirten kıymetli bir liste:
Yeryüzü kültür coğrafyasında zorunlu ya da gönüllü sürgünlüğü yaşayan edebiyatçılar : Rafael Alberti, Ramon, Arana, Manuel Andujan, Adonis, Adorno, Miguel Angel Asturias, Reinaldo Arenas, Max Aub, Francisco Ayala, Artura Barea, Joseph Brodsky, Bertolt Brecht, Ivan Bunin, Herman Broch, Augusto Roa Bastos, Samuel Beckett, Paul Bowles, Nina
Sayfa 24 - CAN YAYINLARI
432 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
1903 İstanbul doğmuş, babası tip profösörü İsmail Derviş, annesi saray mabeyncilerinden Kamil Bey'in kızı Hesna Hanım olan. Cumhuriyetin ilk kadın yazarlarından ve yurtdışına giden ilk Türk kadın gazeteci. Almanya'da Suzet Doli, Fransa'da Suat Derwish adıyla tanınan Suat Derviş'in köşk hayatıyla başlayıp bir barajda biten hikayesini okudum. İdeallerinin ve hayalinin peşini bırakmayan güçlü bir kadınmış. Okurken keşke çocukları olsaydı şu an o köklere ihtiyacımız var diye düşümdüm. Hayatta kalmak için hiç bir erkeğe sığınma ihtiyacı hissetmedi her zaman yazdı kendi ayaklarının üzerinde durdu. Genç yaşta başından birden fazla evlilikler geçti hepsinden ayrılma nedeni ideallerine kavuşmak içindi. Cumhuriyet döneminde kendini yetiştirmek için özgürce yaşamış son anına kadar vatanı için birşeyler yapma gayreti göstermiş bir kadınmış Suat Derviş. Uzun zamandır ertelediğime üzüldüm açıkcası bu kitabı iyi ki okumuşum dediklerime eklendi. Cumhuriyet dönemini ve yaşananları akıcı bir dille anlatmış tarihi bilgiler verilmiş. Ayrıca alttaki açıklamalar da ayrı güzeldi. Mutlaka okuyun!! Geçmişini bilmeyen bugününü anlayamaz..
İpek Sabahlık
İpek SabahlıkOsman Balcıgil · Destek Yayınları · 20172,309 okunma
“Merhumu nasıl bilirdiniz?” diye sorduğunda imam, kimseden ses çıkmadı, sadece içten okunan duaların mırıltıları duyuldu, herkes sanki o an Allah ile konuşuyordu ve sonra Derviş Kâmil konuşmaya başladı: “Aslında her an doğar insan... ve asıl doğum Yaradan’a kavuşmaktır. Ona layık olmak için çıkılan bir yolculuktur yaşam. Doğar, var olmanın
Sayfa 551 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Mürşidim Tapduk Emre ilk halvet sohbetimizde "Mürşid kimdir? Derviş nece olmalıdır?" bahsini anlattı. "Gerçek derviş cübbeli olan değil ülfetli olandır. Önce Yaradan'a, sonra yaratılanlara sorumlu olduğunu bilendir. Mürşidlik sadece kuru bilgiyi verip kenara çekilmek değil aks müridini cezbe dünyasının içine alıp onun içinin içinde 'Seninleyim' diyebilmektir. Bu dünyada her insan bir imtihan ile sınanır. Tasavvufta bu imtihana terbiye denir. 'Allah kimseyi gücünün yettiğinden öte mükellef kılmaz. Kazandığı da onundur.' (Bakara/286) Mürşid çeken, cezbedendir. Her insan iyiliğe, güzele meyil üzere yaratılmıştır. İnsanı iyiliğe teşvik için çekip çeviren terbiye eden işte o ruhları olgun kâmil insanlardır. Toplumu yöneten kılıç değil irfandır. Toplumun dirliği de irfan ile mümkündür. İrfan, iman ve sevginin iç içe kaynaşmasıdır.
144 syf.
9/10 puan verdi
Gariplerin Kitabı’nda Abdulkadir Es Sufi, bir kütüphane müdürünün hayatını, hakikati arayışını, Müslüman oluşunu ve tasavvufu tanımasını anlatır. Londra Devlet Kütüphanesi Müdürü olarak çalışırken içindeki sıkıntı ve bunalımları, psikolojisini ve hayatı sorgulamasını bir hatıra defteri tadında yazar. Yazdığı anı defterinde Londra kütüphanesinde
Gariplerin Kitabı
Gariplerin KitabıIan Dallas · Kalem Yayınevi · 2021802 okunma
'Gel ey derviş hakkı bulayım dersen Bir kamil mürşide varmayınca olmaz Rasulün ص cemalin göreyim dersen Bir kamil mürşide varmayınca olmaz..'
Yazık...
..kişi edepten yoksun olmamalıydı. İlmiyle amil, imanıyla Kâmil olmalıydı. Derviş bunların muhasebesini yaparken, âlim ona fikıhtan bir soru yöneltti. Bu soruyu sormasındaki amacı dervişin ve hocalarının bileğini bükmekti. Mutasavvıf olan zatlara karşı mutaassıp olan bu âlim o kadar ilmine rağmen şunu kavrayamamıştı ne yazık ki; fıkıh bilgisi olmadan tasavvuf ehli olmaya kalkan kişinin zındık, tasavvuf ilmi olmadan fıkıhla yetinen kişinin fâsık olma tehlikesi vardı.
464 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Hüsn ü Aşk
Hüsn ü Aşk
Şeyh Galip
Şeyh Galip
'in kaleme aldığı divan edebiyatının son büyük tasavvufî mesnevisidir. Şeyh Galib eserin “sebeb-i te’lîf” bölümünde, kendisinin de bulunduğu bir mecliste Nâbî’nin Hayrâbâd adlı eserinin methedildiğini, bir benzerinin yazılamayacağı ileri sürülünce Hayrâbâd’ın bazı kusurları olduğunu söyleyerek bu görüşe karşı çıktığını, meclistekilerin daha iyisini yazmak mümkünse bunu kendisinin yapmasını istediklerini anlatır. İki yıl önce divanını tertip eden ve o sırada yirmi altı yaşında bulunan Şeyh Galib Hüsn ü Aşk’ı bu olay üzerine yazmaya başlamış ve altı ay gibi kısa bir sürede tamamlamıştır. Eserin kahramanları doğrudan doğruya Hüsn(Kadın) yani güzellikle bu güzelliğe ezelî yönelişin ifadesi olan Aşk’ın(Erkek) kendisidir. Seyrüsülûkü anlatan Hüsn ü Aşk’ta bütün kişi ve yer adları tasavvufî birer semboldür. Hüsn hüsn-i mutlak (Allah), Aşk sâlik, derviş, Benî Mahabbet tarikat, Mekteb-i Edeb dergâh, Molla-yı Cünûn mürşid, Sühan kâmil mürşid, Gayret mücâhede, İsmet ihlâs, Kalp Kalesi gönül, Hûşrübâ nefistir. Ayrıca eserde yer alan kuyu, cadı, gulyabani, harâbe-i gam, deryâ-yı âteş ile diğer kişi ve yerler sâlikin aşmak zorunda olduğu engelleri temsil etmektedir. Eser ilâhî aşka erişebilmenin, Aşk’ın Hüsn’e kavuşmasının güçlüğünü belirtmek amacıyla kaleme alınmıştır.
Hüsn ü Aşk
Hüsn ü AşkŞeyh Galip · İş Bankası Kültür Yayınları · 20191,283 okunma
260 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.