Uzun zamandır uğranmamış bir hali vardı odanın; sararmış kağıt üstünde kurumuş tütün yaprağı, ağlarla kaplanmış duvarlar küf kokuyordu ve tozla kaplanan eşyalar değil de sanki anılarıydı... Etrafına bakındı, gençliğinin aklına gelmesiyle dolu dolu oldu gözleri. Tam da şu masada neler anlatırdı abisi. Duvarlara baktı... Küfle kaplanan, her yanı küf kokan duvarlara... Ruhunu sıkıp bunaltan bu havadan kurtulmalıydı, pencereye doğru yeltenmesiyle anılar silsilesine çarpması bir oldu. Sahi çok mu uzun zaman olmuştu? Daha dün abisiyle bu pencere önünde vedalaşmıştı. En son cümlesi: "Vakti geldiğinde anlayacaksın beni!" olmuştu. Peki ya gerçekten anlamış mıydı acaba abisini? Yapayalnız kalmıştı... Şu koca dünyada tamamen yapayalnızdı. Karısı vefat edeli iki gün olmuştu. İçinde fırtınalar kopuyordu ancak hicbir tepki veremiyordu... Takati kalmamıştı artık en küçük bir canlılik belirtisi dahi göstermeye.. Bedeni yılların yorgunluğu altında eziliyordu. Mücahit olmaya gitmişti Filistin'e. Tek bir amacı vardı, özgür bir Kudüs uğruna şehit olacaktı. Yüreğinde yalnızca Kudüs aşkı yeşermiş, ne gönlü ne de gözü tamah etmemişti etrafında pervane olan kızlara. Siperden sipere koşarken görmüştü denizler gibi gökler gibi masmavi gözleri. İçinde bir volkan patlamıştı, sanki heryeri ateş içinde kalmıştı. Ne olmuştu birden ona? Oydu işte, yıllardır beklediği oydu...
Devamı Gelecek.....
~OD~