Bir Marquez harikası daha geride kaldı. Yüzyıllık Yalnızlık, Yaprak Fırtınası ve Kırmızı Pazartesi' yi okumuş olarak sadece Şer Saati' ne yorum yapma isteği duydum. Çünkü kitap şuana kadar okuduğum Marquez kitaplarından daha farklı bir tat bıraktı bende.
Gel gelelim kitabın konusunu , yakıştırmaları yapan kişiyi bulmaya yönelik olarak
Sinan Canan fizyoloji doktoru, sinirbilim sevdalısı bir adam. Kendisini televizyondan da takip etmeye çalışırım. Öğrenmeyi, öğretmeyi çok seven bir adam.
Pelin Çift televizyondan, özellikle Öteki Gündem programından tanıdığımız, farklı konular konuşmayı seven bir sunucu.
Bu eser de bu iki başarılı insanın bir araya gelmesiyle karşılıklı sohbet
Kahramanımızın adı Adalet. (Nermin Yıldırım Adalet Ağaoğlunu’nun yazarlığından etkilendiği için bu ismi seçmiş kahramanına, bir de sanırım kitapta bolca adalet sorgulaması yapıldığı için ) Adalet 29 yaşında genç, duyarlı, vicdanlı, hem kendine hem çevresine karşı eleştirel gücü olan bir kadın.
Kitap, bir hastane odasında başlıyor ve girişi
Loş ve yarısı boş bir odanın tam ortasında oturuyordu. Dizelerini gövdesine yapıştırmış çenesini dizlerine yaslamıştı. Önünde duran sıvası dökülmüş duvarı seyrediyordu. Sadece bir kaç dakika da o kadar çok anlam çıkarmıştı ki, en çokta kendi yaşamına benzetmişti onu. Kirli beyaz bir duvarın tam ortasında kocaman bir delik...
Kafasını önündeki
Telefonla konuşmak dünyadaki en zor, en stresli şey. Ben diş doktoru randevularımı ayarlayan kadınla bile telefonda konuşamıyorum. Adam Carlsen'la mı konuşacağım?
Aşağıdaki otlar ve vitaminler de antioksidan ve iltihap giderici etkileri ile romatizmal hastalıklarda oldukça yararlı:
ı kase kefir, ya da ev yoğurdunun içine
• ı tatlı kaşığı toz zerdeçal
• ı çay kaşığı toz zencefıl
• ı çay kaşığı çekilmiş üzüm çekirdeği
• ı çay kaşığı çekilmiş ısırgan tohumu
• ı çorba kaşığı yeni çekilmiş keten tohumu
• 2 diş yeni ezilmiş sarımsak
Bundan günde ı -2 kase kadar yiyebilirsiniz. Ayrıca içine sevdiğiniz diğer baharatları da koyabilirsiniz.
Bir Allah dostu, mütebessim oturduğu koltukta, "Ne şikâyetiniz vardı efendim?" diye soran diş doktoruna birden değişen çehresi ve ciddileşen yüz ifadesi ile diyor ki "Hâşâ hiçbir şikâyetimiz yoktur!" Peşinden eliyle bir dişini işaret ederek, şaşkın doktoru kendisine getirmek için de hafif bir tebessümle birlikte ilave ediyor: "Bunun canı biraz yanıyor." Kendi ağzındaki dişten değil de bir başka canlıdan, başka bir can sahibinden bahsediyor sanki. Bu üsluptaki zarafet ve inceliğe ne kadar muhtacız!
Aşk ile haşrolmayan haşrın cefasın anlamaz
Cevr-i hasret çekmeyen vuslat safasın anlamaz
Seyr-i gülsen icre dil çengiden agâh olmayan
Bülbül-i şuridenin saz ve sadasın anlamaz
Cennet arzusun geçüp aşkın od'una yanmayan
Nefs ile oynar müdam ruh gıdasından anlamaz
Mekteb-i irfanda aşkın görmeyen tefsirini
Dilberin vasfında takririn
Marcel Proust’u çok sevdiğim için onun hayatına dair ne varsa öğrenme ve okuma hissim hiç kaybolmadan hatta daha da yoğunlaşarak artmaya devam ediyor… Mektuplarını okumak da hem yaşamına hem de iç dünyasına ait bir şeyler öğrenmek için mükemmel bir seçim. Keşke onunla ve eserleriyle ilgili daha fazla kaynağa sahip olabilseydik diye hayıflanıyorum
Kör olmak, herkesi eşitledi. Aslına bakarsanız hepimiz insan oluşumuzla zaten eşittik. Kör olmak sadece görme duyumuzu etkiledi, körlük ise hep bizimleydi. Kitapta duyusal bir körlükten bahsediliyor gibi görünse de böyle olmadığı ilerleyen sayfalarda anlaşılıyor. Körlük bana kalırsa bir insan olma durumu. Çünkü meydana gelen olayların hiçbiri kör
Tutku, 27 yaşında bir kadın. Annesi ve babası o daha çok küçükken boşanmıştır. Annesi ile birlikte Annesinin ikinci kocası ve kız kardeşi ile Almanya’da yaşamaktadır. Küçükken üvey babasının tacizlerine mecbur bırakılmış. Bunu annesine söylediğinde ona inanmamış ve bu konuyu açmaması üzerine kapatmıştır. Tutku, tedavi görmeye başlar doktoru ona inanır ama hayat onu bir kaç kez intihara sürükler. Üvey babası yüzünden acıya alıştırılmış artık acı ona acı vermiyordur. Tutku artık kendine yeni bir hayat İçin Türkiye ye babasının yanına gelir ama onu umduğu gibi bulamaz babası onu bir kaç kez istemediğini belirtir am ülkenin yabancısı olduğu İçin kendine kalacak bir yer ve iş bulana kadar onu eve alır. Koray adına bir komşusu vardır Koray diş doktoru bu arada arkadaşlar ikisinin güzle bir arkadaşlığı olur. Tutku bir kaç yere iş başvurusu yapar ve başvurduğu Bozkurt Holding onu iş görüşmesine çağırır. Burada işe başlar patronu Yıldırım Bozkurt’un asistanı olarak… olay burdan başıyor Yıldırım, Tutkunun zayıf noktalarını öğrenir. Bu tutku içinde memnun edici bir durumdur. Ama bu nereye kadar böyle gidecek ? İş sürecinde aralarında neler olacak ? Aslında iki insana da zamanında Şevkat verilseydi acı onlara zevk vermezdi.
Tutku, Yıldırım’a karşı ne kadar savunmasız noktaya gelecek ? Yıldırım’ın onu değiştirmeye başlaması ile kendine olan gücü ve güveni ne kadar ileri seviyeye çıkacak ? Yıldırım aralarında olan bu bağda kendini ne kadar kontrol altında tutabilecek ? Tutku ve babası arasında bir gelişme olacak mı ? Babası Tutku’ya neden öyle davrandığını söyleyebilecek mi ?
Asistan 1Aşkın Nur Karataş · Lapis Kitap · 2022283 okunma