Doktor, bahçeye çıkar çıkmaz bütün benliğini, hem de metafizik yönleriyle birlikte, masmavi esintiler içinde dalgalanır bulmuş ve aynı anda bu hüznün, yani bu ikiliklerin, bu hırsların, bu yüreksizlikler ve kararsızlıkların, sebep oldukları gaddarlıklarla birlikte sürüp gideceğini, çünkü sürüp geldiğini, bunun yani bu duyduğu avuntusuz, bu devâsız hüznün hayata eşit olduğunu sezivermişti.
Kâinat hep böyle masmavi nurlar, masmavi esintiler içinde dönüp duracak, güller hep aynı enfes renkleri ve kokuları ile açacak, ormanlar şarkılarını ebediyete kadar söyleyecek, dereler, ışık oyunlarının binbir çeşidini tekrarlayacak, tekrarlayacak; aşk, insanı daima Tanrısına yaklaştıracak, Tanrı daima gönüllere ve dağ başlarına rahmetini yağdıracak, fakat insanlar, daima, daima, daima yaşadıkları sürece daima bu güzellikler için, bu aşk için ve Tanrı için gaddarlaşacak, bu zifir gibi karanlık, bu kan, kan, sadece kan kokan faciayı oynayacaklardı.
Zafer çoğu zaman haksızın, kalleşin, döneğin olacak, binde bir hakka, fazilete, hakikate gülünce de haksızlar, kalleşler, dönekler çıkacak, bunları da ezmeler, gadretmeler, çalmalar, çırpmalar, ihtirasların, budalalıkların, bilgiyle akılla beslenmemiş iyi niyetlerin canavarlıkları kovalayacaktı.
Doktor yenilmez hüznünün içinde bu kaderi kıyametlik görüyor, mücadelenin, iyi-kötü, doğru-yanlış mücadelesinin kıyamete kadar süreceğine inanıyordu