Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Öyle parlak sözler söyleyemem ben, Dokunaklı cümlelerle yumuşatamam yürekleri, Çünkü bundan dokuz dolunay öncesi kadar, Şu kollar, yedi yaşımdan beri Savaş alanlarında harcadılar tüm güçlerini, Kavga, dövüş ve savaş dışında, Pek az şey bilirim, bu koca dünya hakkında.
Sayfa 17 - OTHELLO
☆temizlik☆
Gündelik hayatımızda temizlik, kendine saygının simgesidir ve belli bir disiplin altında yapılacak çalışmaya zihinsel ve bedensel bir ön hazırlık niteliğindedir. Dövüş sanatları ve dinsel öğretiler, temizliğin önemini sadece bir ön hazırlık olarak değil, kendini eğitmenin bütünleyici bir yanı olarak özellikle vurgular; bu yüzden günlük çalışma öncesi bedenlerini ve çalışacakları alanı temizlerler. L. M.
Sayfa 22 - 1. Baskı: Mayıs 2013 - Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi
Reklam
Jung'a göre “İnsan zihni evrim tarafından önceden canlandırılmıştır. Bu nedenle, birey geçmişine bağlıdır, yalnızca kendi çocukluğuna değil, ayrıca daha önemli olarak kendi türünün geçmişine ve bundan önce organik evrimin uzun geçmişine bağlıdır”. Kolektif bilinçdışının varlığı, kişisel edinimlere bağlı değildir. Aksine o, “başlangıçtan beri var olan [ primordial ], gizli simgelerin rezervuarıdır… İnsanlar bu simgeleri, kendi atalarından, ilk insanlardan, insan-öncesi canlılardan ve hatta evrim basamaklarında kendisinden önce gelen hayvanlardan miras alır”.
_En büyük ustalık, zayıf ve beceriksiz gözükmektir. _Aldatmaca sanatını en iyi bilen kazanır. Zaferin yegane ilacı sürpriz faktörüdür. Karşı tarafı iyi bilin ve bilinmez olun. Rüzgar gibi hızlı, orman gibi yoğun ol. Düşmanı yanıltacak yemler kullanın. Sinirlendirmeye çalışın. Güçlerini bölün. Kontrolünüzü yitirmiş gibi yapıp, vurun. Savaşta
Şiddet araçlarının kanun koyanın elinde bulunması fikri yalnızca demokrasilerin değil, Aydınlanma-öncesi yönetimlerin de, halkın sözde rızasını alarak kabul ettirdiği bir olgudur.
Dövüş öncesi .:)
İkimiz kapışalım silah olmadan, yumruk yumruğa, Ya balık ölsün ya da ağ parçalansın..
Sayfa 416 - Can Y.Kitabı okudu
Reklam
Birkaç yıl önce bir gizemin yanıtını bulmak uğruna Japonya'nın ücra bir köşesindeki bir manastıra yolculuk et­tim. Söz konusu gizem bir sınavla ilgiliydi: yüksek dövüş sa­natlarının ruhani yüksek buzulları üzerinde duranların tabi oldukları bir sınav. Bu sınavda bir adam gözleri bağlı, kolları yanda, dizleri üzerine oturuyor. Başka bir
1968-70 yılları arasında, Dündar Taşer ve Rıfat Baykal'ın yönetiminde, Türkiye'nin farklı illerinde toplam 45 koman­do kampı açılmıştır. Bu kamplarda ülkücü gençlere silah ve yakın dövüş derslerinin yanı sıra ideolojik eğitim de veril­miştir. "Komando kampları" yaygın kanının aksine "kadro yaratma yönünden, sayı ve nicelik bakımından vazgeçil­mez bir işlev"i yerine getirmemişlerdir. (Bora&Can, 2000: 58) Ancak bu kampların başka bir önemi vardır: Komando kampları, daha sonra MHP adıyla Türkiye siyasetinde yer alacak Ülkücü Hareket'in kendisini sola karşı bir sokak gücü olarak kurma hedefinin açık bir işaretidir ve 1970'ler Türkiye'sinin iç savaş manzaraları bu hedefe ulaşıldığına dair bir gösterge olarak okunmalıdır. Ayrıca, bu kamplar, yine 1970'lere damgasını vuracak "ülkücü militan" profi­linin netleşmeye ve hareketin kadrolarını kimlerin oluş­turacağının anlaşılmaya başlandığı mekanlardır. Bu pro­fili ise esas olarak "taşralı, Sünni, muhafazakar, alt-orta sınıf gençlik" olarak tanımlayabiliriz. Ülkücü Hareket'in İslamileşmesindeki en önemli faktörlerden biri de, zaten tabanın bu karakteristiği olmuştur. Kentli kadroların aksi­ne, taşralı muhafazakar gençliğin antikomünist motivasyo­nu ve mobilize edilmesi, sadece kitabi bir milliyetçilikle ve İslamiyet öncesi döneme dair kahramanlık menkıbeleriyle ya da Nihal Atsız'ın romanlarıyla mümkün olamayacağın­dan, Ülkücü Hareket'in ideolojik terkibinde İslamın dozu giderek artacak, cihat ve şehitlik sola karşı savaşın esas un­surları haline gelecektir.
Vita kararını verdi ve rakibini dövüş öncesi selamlayan boksör misali,şehri başıyla selamladı.
Hindistan, İngiltere'nin refahı için vazgeçilmez hale geldikçe milyonlarca Hindistanlı pekala önlenebilir kıtlıklarda, açlıktan can vermeye başlamıştı. İngiltere'nin acımasız ekonomi politikalarından ötürü İngiliz Sömürgeciliği Holocaust'u diye tabir edilebilecek olan bu durumun sonucu olarak 30 ila 35 milyon Hindistanlı açlıktan
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.