Her bir satırını çok büyük keyifle okuduğum ama aynı zamanda birçok satırından tiksindiğim bir kitap yine her zamanki gibi önce kitabını okudum sonra filmini izledim kitap çoktan bitmişti ama filmini izleyip bir kaç cümle yazmak istiyordum ve filmini dün gece izledim ve tiksintim tazeyken düşüncelerimi yazayım dedim öncelikle alıp okumanızdan
Swann, bu aşkın kapsamı hakkında doğrudan bir bilince sahip değildi şüphesiz. Onu ölçmeye çalıştığında, bazen bu kapsam çok daralmış, hatta yok denecek kadar ufalmış gibi geliyordu ona; mesela bazı günler, Odette'e aşık olmadan önce, o anlamlı yüz hatlarını, solgun cildini pek beğenmediğini, hatta neredeyse iğrenç bulduğunu hatırlıyor, yine
500.gün... Evet sevgili 500 gün oldu. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorum. Daha geçen ayrılmıştık ve de ben bisikleti yokuşa sürüyordum, daha geçen ayrılmıştık bir durak önce inip Kız Kulesinin arkasındaki Galata Kulesini izliyordum, daha geçen ayrılmıştık ansızın senden bir mesaj gelmişti bana, daha geçen gün bahçeden odaya çıkıp anlayabilmen
"Bu kadar sık görüşürken benim yerime mektubumun gelmesi seni her halde şaşırtacak, fakat sonuna kadar okuyunca göreceksin ki başka türlü yapamazdım.
Bu mektubu çok daha önce yazmış olmalıydım; o zaman ikimiz de sonradan duyacağımız birçok vicdan azaplarından kurtulmuş olurduk.
Ama gene de geç kalmış değilim, birbirimizi o kadar çabuk, o
_Derin acılar, insanı seçkinleştirip diğer insanlardan farklı kılar.
_Wagner, çok derin acılar çeken biri – diğer müzisyenlerden üstün yanı da bu. Her alanda Wagner'e ve bestelediği müziğe hayranım.
_Derin acılar çekmiş her insanın ruhsal iğrençliği ve gururu, bir kişinin ne kadar acı çektiği, neredeyse onun değer dizgesi içerisindeki yerini