Meriç, fikirlerini korkusuzca sahaya indirgemiş bir isim.
Dante, Rousseau, Marx, Saint Simon, Mahatma Gandi gibi birçok önemli isimlere yer veriyor. Korkusuzca yükselttiği fikirlerini bu isimler için de çekinmeden dile getirebiliyor.
Meriç’in kaleminde, yazarsam kötü karşılanırım anlayışı yok. O inandığı doğruların bütünlüğünü aktarmak için fildişi kulesine çıkıyor.
Yaratmak yabancılaşmaktır. Yaratılan bir başkası. Yaratmak yok olmaktır; ya yaşayacak, ya yaratacaksın. Ebediyet, hazin bir teselli mükâfatı.
Nass’ların penceresinden kurtulan adam olarak telaffuz eder Kemal Tahir’i. Dost bir ses fakat zaman zaman korkunçlaşan bir ses olduğunu söylüyor.
Meriç batının aklını cücelerin silahı olarak niteliyor.
Gerçek akıl, ilahidir bir mevhibedir; aşka, sonsuza kanatlandırır bizi.
Meriç sürekli Doğu’nun güzelliğinden Batı’nın ahlaksal çöküntüsünden yakınıyor, lakin ülkemizin ahlaksal analizini öngörememiş bir isim olarak karşımıza çıkıyor.
Meriç Balzac’tan çok etkiliyor. ‘İnsanlık komedyası’ adlı eseri ilk aşkı olarak nitelendiriyor. Batı’ya sert şekilde saldırmasına rağmen Balzac’ı seviyor. Onun fikir dünyasından vazgeçmediğini belirtiyor.
Edebiyatımızın özgün fikirlere çok ihtiyacı var. Cemil Meriç, bir fikir insanıdır, ona roman yazarı ve ya şair demek yerinde bir deyim olmayacaktır. O düşüncelerini, fikirlerini korkusuzca insanlığa gösteren bir isim.