Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Elif Duman

Elif Duman
@elifduman
Kedileri, kitapları bir de Orhan Veli'yi çok sever.
Öğrenci
Üniversite
Bursa
4 Ocak
11 okur puanı
Mart 2018 tarihinde katıldı
...Burada geçerli olan anlamıyla "iyimserlik" hemen her şey hakkında umutlu ve sevimli düşünceler beslemeyi belirtir. Sözgelimi, sol kolunu bir timsaha kaptıran iyimser bir kişi, sevimli ve umutlu bir sesle, "Boş ver, o kadar da kötü değil, sonuçta sol kolum olmayacak artık, ama en azından kimse bana bir daha solak olup olmadığımı sormayacak," diyebilir. Ama çoğumuz böyle bir durumda daha çok, "Aaaah! Kolum! Kolum!" diye bağırırız.
Reklam
Kızıl Kraliçe Yol Gösteriyor
Eğer istersen, mantıksız diyebilirsin ama öyle şeylere mantıksız dendiğini duydum ki onlar bir sözlük kadar mantıklıydı!
Sayfa 41 - Kızıl KraliçeKitabı okudu
Neva Bulvarı
Her şeyiyle tam bir alçakgönüllülük simgesi... Ve üzerindeki her şey açıklanması zor bir zevk duygusunu yansıtıyor.
Sayfa 24 - Türkiye İş Bankası Yayınları

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Neva Bulvarı
Ve bütün bunları yapan güzel bir başın tek bir dönüşüyle bir çift güzel gözün kaçamak bakışıydı.
Sayfa 12 - Türkiye İş Bankası Yayınları
Reklam
"Ben bu alemde en çok Rayiha'yı sevdim."
Sayfa 466
Ey ölüm terzileri, ev yıkıcılar, sürgün ustaları... Ey kardeşliğin süreğen kışı. Ey narcissus. Aşağılayan özveri... Eşitlik zayıflık değil bilgeliktir. İyi olmaktan bu kadar korkmayın. Bir kez olsun sevgiyle bakmayı deneyin dünyaya. Hiçbir halk sonsuza dek efendi, hiçbir halk tutsak olarak yaşayamaz. BARIŞ hepimizi onurlu ve özgür yapacak tek olanaktır. Çıkarın kulaklarınızdan körlüğün tıkaçlarını...
Sayfa 30 - Kırmızıkedi Yayınevi
Adam hızlı hızlı yürüyordu. Memed adamın yürüyüşüne dikkat etti. Bu, sarp yerlerin insanının yürüyüşüydü. Sarp yerlerin insanları adım atarken ayaklarını havaya fazla kaldırırlar. Dizleri hizasına kadar. Sonra ihtiyatlı, korka korka indirirler. Buna alışmışlardır. Halbuki, ova insanları tam aksinedir. Ayaklarını yerde sürürcesine giderler.
Sayfa 75 - Yapı Kredi Yayınları
UZAKLARIN BÜYÜSÜ
Gitmek diye oturduğu her yerden gitmek diye kalkıyordu.
Sayfa 10 - Kırmızıkedi Yayınevi
Seni Korumak İçin
Şiddetin coğrafyasında elbette gökyüzü bir lükstü ve ancak yağmur yağınca anımsanıyordu. Gittiği en büyük uzaklık evinden işi olanlara, ne aşk, ne özgürlük, ne barış anlatılabilirdi.
Sayfa 8 - Kırmızıkedi Yayınevi
Reklam
Arkadaşlarımın çoğu gibi mektebe lalalarla, uşaklarla gitmedim. Ne yeni, süslü elbiselerim, ne su geçmez potinim, ne sıcak paltom vardı. Daima diz kapaklarım yamalı, daima dirseklerim biraz dışarıya fırlamış gezdim. Hiç kimse mektebe giderken bin türlü sıkı tembihle beni öpmedi, ne de akşamüstü yolumu dört gözle beklediler. Hatta eve ne kadar geç gelirsem etrafımdakiler o kadar rahattı. Bununla beraber mesuttum. Bütün bu şeylerin yokluğuna karşılık hayatı ve sokağı kazanmıştım. Mevsimler, insanlar, hayvanlar, eşya en munis, en değişik yüzleriyle benimdiler.
Sayfa 23 - Dergah YayıneviKitabı okudu
BİRİNCİ BÖLÜM: BÜYÜK ÜMİTLER
Sahibinin en mahrem dostu olan, bileğinde nabzının atışına arkadaşlık eden, göğsünün üstünde bütün heyecanlarını paylaşan, hülasa onun hararetiyle ısınan ve onu uzviyetinde benimseyen, yahut masasının üstünde, gün dediğimiz zaman bütününü onunla beraber bütün olup bittisiyle yaşayan saat, ister istemez sahibine temessül eder, onun gibi yaşamağa ve düşünmeğe alışır.
Sayfa 15 - Dergah YayıneviKitabı okudu
BİRİNCİ BÖLÜM: BÜYÜK ÜMİTLER
Öteden beri Cenab-ı Hakk'ın insanlara bu hayatı yazmak için değil, iyi kötü yaşamak için bahşettiğine inananlardanım. Zaten yazılmış şekli mevcuttur.
Sayfa 10 - Dergah YayıneviKitabı okudu
Fevkalade güzel bir kızdı. Bir beli vardı, aman yarabbi! Bir kaşları vardı, ta şakaklarına kadar uzanıyordu. Ya o çekik, badem gözleri! O kalınca dudakları! O güneş yanığı kolları üzerindeki pırıl pırıl, sarı sarı parlak tüyleri! O boyun neydi, yarabbi! Ne müthiş beyazlıklar, çukurlar vaat ediyordu.
Sayfa 13 - Türkiye İş Bankası Yayınları
Karşılama Törenindeki En Büyük Adam
Normal insan, dengesiz insandır. Çünkü insan, ateş üstünde duran su dolu bir kazana benzer. Nasıl içindeki su kaynayınca kazanın kapağı atarsa, makinelerin buhar kazanlarına da artık buğu dışarı fışkırsın diye supap yapmışlardır. Buğunun artığı dışarı fışkırır delikten, kazandaki buğu da gerektiği kadar kalır, yani dengede durur. Yoksa kazan patlar. İnsan da böyle işte... Kızınca, duygulanınca, üzülünce, acılanınca, insan içinden bişey boşaltacak ki, patlamasın da dengesi yerine gelsin. Ee nasıl içini fışkırtacak? Nasıl kazanın supabı varsa, insanın da bir tahtası eksik olacak ki, burdan dışarıya su koyversin... Buyüzden işte, dengeli insan bir tahtası eksik insan demektir. O normal denilen, tahtası eksik olamayanlar, günün birinde birden patlayıp bombok olur, bidaha da onarılamazlar.
Sayfa 96 - Nesin YayıneviKitabı okudu
Dünyanın bütün tavanlarına lânet olsun. Arka üstü yatmaktan usandım.
Sayfa 110Kitabı okudu
Reklam
Bir gezegen görmüştüm, kırmızı suratlı biri yaşıyordu orada. Bir kerecik olsun çiçek koklamamış, hiç yıldız görmemiş, hiç kimseyi sevmemiş. Sayıları toplamaktan başka bir şey yapmamış hayatında. Yine de bütün gün senin gibi 'Önemli bir adamım ben! Ciddi bir adamım!' der dururdu. Gururundan yanına varılmazdı. Ama adam değil mantarın tekiydi.