Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Koyu menekşe rengi karanlık tüm yeryü züne çökmüştü. Bir ağacın altına oturdum yaprakları solmaya başlamış sararmış. Oda yanımda oturuyordu başını başıma yaslamış kan kırmızı saçları bana dolanmış kan kırmızı yılanlar misali bedenimi sarmış. En narin telleri kalbime uzanmış. Sonra ayağa kalktı bilmiyorum neden. Yavaş adımlarla yürüdü denize doğru uzaklaştı uzaklaştı derken garip bir şey oldu, bizi birbirimize bağlayan görünmez ipler olduğunu hissettim. Sanki saçının telleri hâlâ sarıyordu beni ve orada denizde tamamen gözden kaybolduğunda bile kalbimin kanayan yerindeki acıyı hissettim çünkü oteller bir türlü kopamıyordu.
Sayfa 188
Bu yaratıklar insan değillerdi. En azından tam olarak değil. Siyah su birikintilerini andıran devasa gözleri, iğağacı çiçekleri kadar narin yüzleri, bir tilkininki gibi uzun, dik ve hafif tüylü kulakları vardı. Kolları ve bacaklan uzun zarif dalları andırıyordu ve derileri fener ışığında sarımsı kahverengi bir tonda parlıyordu ve neredeyse çırılçıplaklardı. Kış ortasında olmalarına rağmen, üzerlerindeki kürk postları en mahrem yerler için gerekli olandan biraz daha fazlasını kapatıyor gibiydi. Saçları kısacık ve dağınıktı. Serilda, ani bir korkuyla bunun aslında saç değiliken ve yosun demetleri olduğunu fark etti. "Yosun perileri," dedi fısıldayarak. Karanlık yaratıklar, orman cinleri, her türlü hayalet ve hortlaklarla dolu hikâyelerinin hemen yardımsever, en kötü ihtimalle de hırsız ya da cani çıkarlardı. Bugüne kadar, fırıncının karısı en büyük çocuğunun bebekken periler tarafından değiştirildiği konusunda ısrar edip durmuştu. (Öyle ya da değil, o çocuk şimdi kocaman bir adam olmuş, mutlu bir evlilik yapmış ve dört çocuğu olmuştu.)hepsinde, on sekiz yıllık yaşamının tamamında, Serilda sadece sıradan, sıkıcı insanlarla karşılaşmıştı. Kızlardan biri hemen ayağa fırlayıp, bedenini siper ederek Serilda'nın diğer kızı görmesini engellemeye çalıştı. "Biz hırsız değiliz," dedi, sert bir ses tonuyla. "Sadece saklanacak bir yer arıyoruz."
Reklam
Ayın karanlık yüzü sevilmemekten korkarmış en çok; bir de, gözlerinin ağladığının görülmesinden.
Sayfa 138Kitabı okudu
Önsöz
Elinizdeki kitap toplumsal Bilinçdışının süregiden mutasyonunu araştırıyor. Şu an bulunduğumuz noktadan, yani virüs salgını ve kapitalizmin felaketler doğuran çöküşünün damgasını vurduğu tarihsel eşikten gözlem yapıyorum. Bu eşikten bakınca, ufukta kaosu, tükenmişliği ve yokoluş eğilimini görebiliyoruz. Bu mutasyonun mükemmel bir özetini sunan
Sayfa 9 - Otonom Yayıncılık -1. Basım Şubat 2022, İstanbul - Kitabın Özgün Adı : The Third Unconscious - The Psycho-sphere in the Viral Age
416 syf.
·
Puan vermedi
·
16 günde okudu
Kafka ve postmodernizm
*ÖNCELİKLE OKUYAN ARKADAŞLARA TEŞEKKÜR EDERİM. BİRAZ UZUN FAKAT OKUDUKTAN SONRA ŞATOYA BAKIŞ AÇINIZ DEĞİŞECEK. GERİ BİLDİRİM YAPMANIZ BENİ MUTLU EDER. TEŞEKKÜRLER* Kafka'nın şatosunu anlayabilmek için öncelikle modernizm ve postmodernizm kavramlarını bilmek gerekir. Modo kelime kökünden gelen modernizm '' şimdi, şu an''
Şato
ŞatoFranz Kafka · Cem Yayınları · 20209,8bin okunma
100 syf.
3/10 puan verdi
Hayattaki en buyuk arzusu muthiş sığ bir emel olan bir kadin karakterin hicbir seyi begenmeyen, ultra burnu havada, evin icinde ve disinda ne kadar insan varsa her birini hakir goren, bu gorusunu "kokuşmuş" gibi nahoş ifadelerle anlatan 19 yaşında bir kizin hikayesi. Behiç isimli bir şaire aşik olur bu kiz kitabin ilerleyen
Genç Kız Kalbi
Genç Kız KalbiMehmet Rauf · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20197,1bin okunma
Reklam
Mühürlü bir dünyanın kapıları açılıyor bu gece. Çalsın davullar , kadehler dans etsin,sen huzur veren bir taş plak ol.. Bu gece öyle bir gece ki , Bu gün kışın en çetin günü, Bugün olanaksızlar olanaklı, Fahişeler dindar, ırgatlar patron,dindarlar hayat insanı olmuş. Bu gece tüm şehir çığlık çığlığa. Herkes şanına yakışır şekilde bu günü kutluyor
İşte bu çok derin bir kavramdı. Yatakta çıplak oturduklan dü- şünülürse çok, çok derin. "Bir erkekle birlikte çıplakken hep felsefe mi yaparsın?" Yaramaz bir tavırla omzunu dişledi. "Bunu yapacak adamı bulmak çok zor." Talon'un bakışları göğüslerine uzandı. "Üzerinde giysilerin yokken bu kadar güzel olmasaydın
Sayfa 81
Sunshine onu üzerinde hissetmenin verdiği keyifle neredeyse ağlayacaktı. Deri pantolonu en mahrem yerini okşarken dudakları dudaklarına işkence ediyordu. Yaptığı her harekette örgüleri oyna- şarak boynunu gıdıkıyordu. Bedeninde gezinen elleri ise günahkâr bir mükemmeliyete sahipti, her yerini araştırıyordu. Uzaklaştığında neredeyse bir itiraz
Sayfa 79
Yaramaz bir tavırla omzunu dişledi. "Bunu yapacak adamı bulmak çok zor." Talon'un bakışları göğüslerine uzandı. "Üzerinde giysilerin yokken bu kadar güzel olmasaydın yapılması daha kolay olurdu." Talon başını eğip göğüslerinden birini ağzına alınca Sunshine inledi. Yatağa uzanarak onu da kendisine doğru çekti. Talon
Sayfa 81
Reklam
O çok zor günlerde aldığı kötü haberlerle yıkılan Akif, Bursa'nın düştüğünü duyunca o şahane şiiri, "Bülbül" şiirini yazmıştı. O günlerin bu feci atmosferinde acaba hangi "Milli" şairimizin böyle bir şiiri vardı? Bu şiir, Akif'in milli heyecanının, dini vecdinin de iştirakiyle zirveye çıkışıydı. Şairliğinin
331 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Spoiler içerebilir!
Yıllardır kitaplığımda duran, okumayı çok istediğim için filmini es geçtiğim bu kitabı sonunda okudum. Beni karanlık, umutsuz ve pis kokan distopik bir dünyaya götürdü. Herkes çocukken en az bir dakika da olsa gözlerini kapatıp kör olmayı denemiştir. Körlük bana hep korkunç gelse de, bu derece korkunç olacağını asla tahmin edemezdim. Beni en çok dehşete düşüren şey; insanların, kimsenin onları göremeyeceğini bildiğinde bu denli kolay medeniyetlerini kaybetmeleri oldu. Saramago bunu, özellikle en mahrem anımız olan dışkılama ile göstermiş en çok. Bizi ortamın karanlığına daha kolay çekebilmek için de sürekli pislikten bahsetmiş aslında. Belki de bu yüzden bu kadar çarpıcı bir kitap. Hiçbir karakterin adının kullanılmaması da hoşuma giden bir detay oldu. Aslında zor gibi görünse de Saramago bunu çok güzel kotarmış. Ve yine insanların artık kör oldukları için isimlerini söylemeye gerek duymaması çok tuhaftı. Kitapla alakalı olumsuz tek şey, diyaloglar: Diyalogların cümlelerin arasında, hiçbir işaret olmadan verilmesi çok kafa karıştırıcı. Hatta çoğu zaman karşılıklı konuşmalarda kimin ne söylediği belli olmuyor.
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022103,5bin okunma
Bir fâninin öldüğüne kimse şaşmaz ve kimse düşünmez ki o da kendisini ölümden bizim kendimizi sandığımız kadar uzak sanırdı. İnsanlar, birbirlerinden uzun mesafelerle ayrılmış yıldızlar gibi, kendi hususî boşlukları içinde dönen, hepsi yalnız, hepsi mahrem ve başkalarına kapalı birer dünyadır. Bir yıldız dönünce ondan uzaktakiler bir şey duymaz. Hayatın ve ölümün ehemmiyeti hep nispî ve izafîdir. Bizim için ölüm yani kendi dünyamızın ölümü kâinatın en mühim hadisesidir. Fakat yakın kapı komşumuz için bizim ölümümüz pek küçük bir şeydir. Hele bizi tanımayan, bizim memleketimizde, kıtamızda oturmayan bir yabancı için nedir? Cidden hiçbir şey! Herkes ancak biraz kendi komşusuyla meşgul olur. Herkes ancak bir iki düşman için kin, ancak üç dört dost veya akraba için haset veya muhabbet ve ancak beş altı vücut ve ruh için bir zaaf, bir temayül veya bir aşk duyar ve beşeriyetin üst tarafı bize tamamen yabancı gibi karanlık kalır.
Sayfa 9 - Everest
TARİH ve MAHRUMİYET-MAHREMİYET...
- "Umumiyetle tarihte, hususiyetle de felsefe, bilim ve din tarihinde şu gözümüze çarpar: Zavallı, tahditli insanlar mahrum ve mahrem hâllerine âit en karanlık enfüsî hislerini, niyetlerini dünyaya ve onun ulvî emarelerine tevcih ettikleri bakışlarına aktarmaktan çekinmiyorlar!.."
Sayfa 95 - (Aphorismen und Fragmente, Symbolik) -Bilim- Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınları: 534Kitabı okudu
238 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.