Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sistemi dinamitleyen değil, bilakis sistemin tam da dilediği gibi "zararsız", hatta iç gıcıklayan bir oyun. O kızlar eskidendi! Kadınlar, kendi gövdelerine yapışık dikiz aynalarıyla dolaşırlar. Her bir anda, nereden, nasıl göründüklerini, ne yaparlarsa nasıl görüneceklerini, nasıl davranırlarsa ''beğenileceklerini" bilirler. Kız çocukları bilmezlerdi işte bunu. Eskiden! Şimdi artık onlar da biliyor. Önümüzdeki on yıllarda çocukluğunu hiç yaşamamış kız çocuklarından imal olmuş olacak kadınlar. Bu yaralar, terapistlere muhtemelen iyi paralar kazandıracak!
Annem, bu sohbetten kaçmaya çalışıyordu: "Onlar eskidendi kardeşim, ne oldu, kimsenin yanına kaldı mı, olan fakir fukaraya oldu, kadınlar kocasız, çocuklar babasız kaldı. Eskiden kimsenin yüzüne bakmadığı, kör topal erkek için dahi nice güzel kadınlar kavga eder oldu."
Sayfa 49 - İletişim Yayınları
Reklam
Ben eskiden uzaklıklar, elyazması ve kırık bir sevinçtim, acının ve onarmanın bedenimi yuğduğu ak pak harç kuyusu, vuramadım kendimi temelli yapılara, sallantılı sevgi anıtı var ya şimdi, görenler şaşarlar hep ya, eskiden çok görkemli kulesinin ucundaki kocaman bir çalar saatin vuruşlarını gece gündüz kendi yürek atışlarıyla ayarlayan kimsesizler
Sayfa 61
eskidendi, çokkk eskiden…
Kendilerinde olmayıp da başkalarında olan şeylerde gözleri yoktur. Bu mutlu insanların inancına göre hayat olduğundan başka türlü olamaz, olmamalıdır; zaten herkes de onlar gibi yaşıyordur, başka biçimde yaşamak günahtır.
Aygın
ben eskiden uzaklıklar, elyazması ve kırık bir sevinçtim, acının ve onarmanın bedenimi yuğduğu ak pak harç kuyusu, vuramadım kendimi temelli yapılara, sallantılı sevgi anıtı var ya şimdi, görenler şaşarlar hep ya, eskiden çok görkemli kulesinin ucundaki kocaman bir çalar saatin vuruşlarını gece gündüz kendi yürek atışlarıyla ayarlayan kimsesizler
Reklam
Eskidendi çok eskiden...
Anne, dedim ben o sırada; sokaklarda çocuk mu kaldı artık? Eskidendi senin dediğin, çocuk kağnısı burada kırılmış sanki diye bir laf da vardı hani, her köşe başında on, on beş çocuk olurdu. Ellerinde kendi çakılarıyla yontup cam kırıklarıyla düzledikleri domalar, mumlanmış ipler, çelikler, çomaklar, rangarenk cinciler, uçurtmalar... Ee? Ee'si, sokaklarda çocuk falan kalmadı artık anne, in cin top oynuyor. Onlar ya televizyonların ya da bilgisayarların başındalar şimdi. Çarşıya kadar yürüsek, ancak dört beş çocukla karşılaşırız herhalde
Sayfa 149 - Everest Yayınları
Neler oluyor?” dedim kulaklarıma inanmakta zorlanarak. “Asıl onlar bana saldırdı kardeşlerim. Onların tarafını tutuyor olamazsınız. Onların tarafını tutamazsın Dim. Hani şu eskiden maytap geçtiğimiz lavuklardan biri, onca zamandan sonra intikam almaya çalıştı.” “Eskidendi, evet,” dedi Dim. “O günleri pek dehşet hatırlamıyorum. Ayrıca bana artık Dim deme. Memur bey diyeceksin.” “Ama geçmişi yeterince hatırlıyoruz,” dedi Billyboy, kafa sallayıp durarak. Eskisi kadar dobişko değildi. “Boğazkesen usturalar taşıyan, yaramaz küçük çocuklara hadlerini bildirmek lazım.” Sonra beni sımsıkı tutup Kütüphane’den filan çıkardılar