İTALYAN RÖNESANSININ DORUĞU
İtalyanların Quattrocento diye adlandırdıkları bütün bir XV. yüzyıl boyunca, Floransa, Medici’ler ailesinin koruyuculuğu altında, İtalya’nın en bereketli sanat ocağı olmuştu. O yüzyılda Floransa, mimar Brunelleschi, heykeltraş Ghiberti ve Donatello, ressam Fra Angelico, Masaccio, Piero della Francesca, son olarak da Botticelli ile pırıl pırıldır.
Gökyüzünde nereden geldiği bilinmeyen bir aydınlık geçtiği yerlere beyaz ve tatlı bir gece salmıştı. Gündüzün o kadar adi ve mânasız görünen Galata'nın o sıra sıra evlerine bile esrarlı bir hal gelmişti.
Sayfa 191 - İletişimKitabı okudu
Reklam
https://youtu.be/UgbZPk6lAZs
Vâr eden’ in adıyla insanlığa inen Nûr Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur Kutlu bir zaferdir bu ebâbil dudağından Rahmet vâdilerinden boşanır âb-ı hayat En müstesna doğuşa hamiledir kâinat Yıllardır boz bulanık suları yudumladım Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları Yağmur, seni bekleyen
I Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa saplanan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; Biri benim, biri de serseri kaldırımlar. İçimde
Meselâ bir gün, Eminönü meydanında bir otomobil bir adamı çiğner. Hâdiseden on dakika evveline gidelim. Adam, meselâ Gülhane Parkının önündedir. Otomobil de faraza Taksim'den geliyor. Manzarayı görüyor musunuz? Geliyor? Bin otomobil içinde bir otomobil ve yüz bin adam içinde bir adam. Ne adam çiğneneceğini bilir, ne de otomobil çiğneyeceğini. İkisi de bir sürü tesadüflerle bilmeden birbirine doğru yaklaşırlar. Meselâ adam bir dükkânın önünde durur. Bir kutu kibrit alır. Bir iki adım atar. Bir arkadaşıyle konuşur. Bir vitrini seyreder. Bu masum hareketlerin bile birkaç dakika sonra kopacak faciada hisseleri vardır. Bütün bu hisseler birbirine esrarlı bir şekilde geçe geçe nihayet meş'um ânı doğururlar. O ân gayet basit bir son sebebe dayanır. Bir dalgınlık, bir bilgisizlik, şu bu. Tesadüflerin kim bilir nasıl ve nereden idare edilen son derece girift ve içinden çıkılmaz bir riyaziyesi vardır.
Şimdi, daha bu gece görülmüş gibi, on beş saniye evvel görülmüş ruhani bir kıymetli rüya gibi saadetleri unutulamayan ve zaten velveleli ve hüsran dolu bir rüya olan bu fani ömür içinde yalnız kabus olmayan çocukluk ve hatıraları… Şimdi düşünüyorum ki, hayatta bu ıstıraplı ve şefkatsiz mazilerin yitip gitmesinden doğan ne garip bir hiçlik; yok olmaya can atan ve hayal dolu ne tuhaf bir beyhudelik, ne belirsiz, ne esrarlı bir sürat var!
Reklam
330 öğeden 271 ile 280 arasındakiler gösteriliyor.