Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Artık Kabil'deki hiç kimseye güvenemezdiniz; belli bir ücret ya da gözdağı karşılığında herkes birbirini satmaya hazırdı;kardeş kardeşi, hizmetçi efendisini, arkadaş arkadaşı. Ahmet Zahiri on üçüncü yaş gününde akordeon çalan sanatçıyı düşündüm. Bazı arkadaşları ile bir araba gezintisine çıkmış,daha sonra ensesinden kurşunlanmış cesedi yol kıyısında bulunmuştu. Refik'ler, yoldaşlar her yerdeydi. Kabil'i iki gruba ayırmışlardı: dinlenenler ve dinlenmeyenler. İşin en kurnazca kısmı da, kimin hangi tarafta olduğunu kimsenin bilmemesiydi. Bir elbise provası sırasında, terziye rastgele söylenen bir şey, gelişigüzel bir yorum, sizi doğruca Poleh-çarki zindanlarına götürebilirdi. Et alırken kasaba sıkıyönetimden yakınan biri kendini bir anda parmaklıkların ardında, bir Kalaşnikov'un namlusuna bakarken bulabilirdi. Bir akşam yemeğinde, evinizin mahremiyetinde bile ölçüp biçerek konuşmak zorundaydınız; refik'ler sınıflara kadar girmişti; çocuklara ana-babalarını ispiyonlamayı, neleri duyup kimlere aktarmaları gerektiğini öğretiyorlardı.
Sayfa 116Kitabı okudu
Hikmet Kıvılcımlı'nın tarihi Eyüp Sultan konuşması 06.01.2013 16:59 Hikmet Kıvılcımlı'nın tarihi Eyüp Sultan konuşması Türkiye'de Sosyalizm'in en büyük savunucularından Hikmet Kıvılcımlı'nın Eyüp Sultan'da yaptığı tarihi konuşma. TIMETURK / Haber Merkezi Muhterem Vatandaşlarım! Sevgili İşçi kardeşlerim!Bugün, Müslüman
Sayfa 1 - derleniş yayınlarıKitabı okudu
Reklam
MUSTAFA KEMAL'LER ...
" İki Mustafa Kemal vardır : Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu ben kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil,bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum.Benim teşebbüslerim , onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur ! "
Eğer biz ET'ler başarılı olamazsak, devreye biz ET'lerin çakallar olarak nitelendirdiği çok daha sinsi bir tür girer. Ortaya çıktıkları zamansa, devlet başkanları ya devirilir ya da ölümcül kazalarda yaşamını yitirir. Çakalların başarısız olduğu yerlerde, genç Amerikalılar öldürmeye başlar ve ölmeye gönderilir.(Afganistan ve Irak'ta olduğu gibi)
Rabbimiz! Bizi Evine kabul Et. Dünyâ'da sıkışmış kalbimizi(kalplerimizi) Merhametinle Genişlet ve nefesimize nefes Kat. Ne gidecek yerimiz var, ne de yardım isteyecek birileri. Kimsesizliğimizle, yoksulluğumuzla, çâresizliğimizle Evinin önünde bekliyoruz. Karmakarışık bir rûhumuz var, plastik duyarlılıklar arasında yolunu kaybetmiş. Rûhumuzdaki düğümleri çözebilmek için, yüreğimizdeki derin kırışıklıkları açabilmek için, bir namaz ferahlığı bulabilmek için Evinin önündeyiz işte. Arkamızdalar ve önümüzde uzayıp giden denizi aşmaktan başka çâremiz yok. Bize denizde yol Aç. Yakalayacaklar yoksa. Çocuklarımızı ve kadınlarımızı ve yaşlılarımızı yakalayacaklar. Bizi topraklarımızdan sürecekler. Çocukluğumuzdan, ilk gençliğimizden, ilk aşklarımızdan, ilk kavgalarımızdan, ilk oruçlarımızdan, ilk günahlarımızdan sürecekler. Denizde yol Aç biz(ler)e. Kalbimizi sürelim, gözyaşlarımızı sürelim, şehâdet parmaklarımızı sürelim, Mûsâ'nın Duâsı'nı sürelim denizin sularına ve uçsuz bucaksız bu denizde bize de yol Aç. Rabbimiz!
Sayfa 116 - Profil YayıncılıkKitabı okudu
Şarlman'ın reformlarıyla beraber hem manastırlar hem de büyük feo­ dal mülkler yeni tarım faaliyetlerini teşvik etmiş ve X. yüzyıl "fasulye dolu yüzyıl" olarak tanımlanmıştır. Bu ifade harfiyen anlaşılmamalıdır, çün­ kü günümüzde fasulye olarak bilmen ürün sadece Amerika'nın keşfiyle Avrupa'ya gelmiştir ve antikçağda sadece börülce adı verilen fasulyeler bilinmektedir. Buradaki fasulye terimi baklagil anlamına geliyorsa ifade doğrudur, çünkü X. yüzyılda tarımda meydana gelen büyük değişiklik­ ler sonucunda çok yoğun şekilde bakla, nohut, bezelye ve mercimek, yani bitkisel protein açısından zengin baklagil tarımı yapılmıştı. Ortaçağda yoksullar, tavuk yetiştirmedikleri veya kaçak olarak avlanmadıkları süre­ ce (çünkü ormandaki av hayvanları derebeylerine aitti) et yiyemezdi. Kötü beslenmeleri ise tarlaların bakımsızlıktan harap olmasına neden olurdu. Oysa X. yüzyılda baklagiller yoğun olarak yetiştirilmeye ve çalışan insan­ ların enerji ihtiyacım karşılamaya başlar: Protein katkısı artınca insanlar güçlenir, erken yaşta ölümler azalır, daha çok çocuk doğar ve Avrupa'nın nüfusu yeniden artar.
undefined
Reklam
Artık Kâbil'de hiç kimseye güvenemezdiniz; belli bir ücret ya da gözdağı karşılığında, herkes birini satmaya hazırdı; kardeş kardeşi, hizmetçi efendisini, arkadaş arkadaşı. Ahmet Zahir'i, on üçüncü yaş günümde akordeon çalan sanatçıyı düşündüm. Bazı arkadaşlarıyla bir araba gezintisine çıkmış, daha sonra, ensesinden kurşunlanmış cesedi yol kıyısında bulunmuştu. Refik'ler, yoldaşlar her yerdeydi; Kâbil'i iki gruba ayırmışlardı: dinlenenler ve dinlenmeyenler. İşin en kurnazca kısmı da, kimin hangi tarafta olduğunu kimsenin bilmemesiydi. Bir elbise provası sırasında, terziye rasgele söylenen bir şey, gelişigüzel bir yorum, sizi doğruca Poleh-çarki zindanlanna götürebilirdi. Et alırken kasaba sıkıyönetimden yakınan biri, kendini bir anda parmaklıkların ardında, bir Kalaşnikov'un namlusuna bakarken bulabilirdi. Bir akşam yemeğinde, evinizin mahremiyetinde bile ölçüp biçerek konuşmak zorundaydınız; refik'ler sınıflara kadar girmişti; çocuklara ana-babalarını ispiyonlamayı, neleri duyup kimlere aktarmaları gerektiğini öğretiyorlardı.
Sayfa 134 - Everest (cep) Yayınları
Fahiselik mesleginin tarihi
Klasik metinlerde, Misir hiyerogliflerinde, Sümer yazitlarinda, Eski ve Yeni Ahit'te fahiselerin adi gecer. Ama meslek olarak örgütlenmesi, Isa'dan önce VI. yüzyili buldu; yasa koyucu Solon'un Yunanistan'da devlet kontrolü altinda genelevler acmasi ve "et ticareti" ni vergilendirmesiyle oldu bu. Atinali is adamlari buna cok sevindiler, cünkü eskiden yasak olan bu ticaret artik yasallasmisti. Fahiseler ise bundan böyle ödedikleri vergiye göre siniflandirilacakti. En ucuzlarina ' porne ' denirdi, genelevin patronlarina ait kölelerdi bunlar. Ikinci sirada ' peripatetike'ler ' gelirdi, bunlarda sokakta calisirlardi. Son olarak da, fiyatlari ve kalitesi en yüksek olan ' hetaira'lar ' gelirdi; bu kadin arkadaslar tüccarlara yolculuklarda eslik eder, iyi yemek yer, paralarini bildikleri gibi harcar, ögütler verir, sistemin politik hayatina karisirlardi.
Sayfa 187Kitabı okudu
312 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.