Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Örneğin soğuk, narsist annesi olan genç bir erkeği düşünün. Küçükken onun soğukluğunu terk edilmişlik olarak deneyimlemiştir ve terk edildiğine göre onun sevgisine layık olmadığını düşünmüştür. Ya da belki bir kardeşi dünyaya gelmiştir ve an­nesinin ilgisini daha fazla çekmiştir, bu durumda yine terk edil­me duygusuna kapılmıştır. Yaşamının daha sonraki döneminde sağlıklı bir ilişki sürdürdüğü bir kadın onun bir özelliğinden ya da davranışından hoşlanmadığını ima edebilir. Bu bir tetikleme noktası oluşturur; Ona göre kadın adamın kusurlarını fark ettiği­ ne göre şimdi onu terk etmeye hazırlanıyordur. Güçlü duygulara, olası ihanet duygusuna kapılabilir. Bunların kaynağını göremez, her şey kontrolü dışındadır. Aşırı tepki verir, suçlar, içine kapa­nır ve bu durumlar en büyük korkusu olan terk edilmeye doğru gider. 𝐀𝐬𝐥𝛊𝐧𝐝𝐚 𝐠𝐞𝐫𝐜̧𝐞𝐤𝐥𝐞𝐫𝐞 𝐝𝐞𝐠̆𝐢𝐥, 𝐳𝐢𝐡𝐧𝐢𝐧𝐝𝐞𝐤𝐢 𝐛𝐢𝐫 𝐲𝐚𝐧𝛊𝐥𝐬𝐚𝐦𝐚𝐲𝐚 𝐭𝐞𝐩𝐤𝐢 𝐯𝐞𝐫𝐦𝐞𝐤𝐭𝐞𝐝𝐢𝐫. Mantıksızlığın zirvesi işte budur.
Sayfa 49 - Altın Kitaplar Yayınevi 1. BasımKitabı okudu
Uzun olduğunun farkındayım fakat günün önemi için okumanızı rica ediyorum
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
'nin öldürülmesine yol açan olaylar 1945'te başlar.
Hasan Ali Yücel
Hasan Ali Yücel
'in etkisiyle
Hüseyin Nihal Atsız
Hüseyin Nihal Atsız
'ı mahkemeye veren
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
bu davadan galip çıkar. Ama özellikle karar duruşması ırkçıların gövde gösterisi
Rahmetle anıyoruzKitabı okudu
Reklam
Unutmak budur. ..
Sevgiliyi dışarda öldürmek neye yarar? İçimizde yaşadığı müddetçe, biz sadece bir şeklin katili olmakla kalırız. Onu içimizde öldürebilmeliyiz. Unutmak budur. O kan sence o kadar kıymetli ise, ziyan etme. Kanlı kavgalara lüzum yok. His münasebetlerinde, halkla bizim aramızdaki fark budur. Halk sevginin veya alâkanın objesini ortadan kaldırmakla meseleyi kestirme halledeceğini sanır ve sevdiğini öldürür. Biz meselenin dışarıda değil, içimizde halledilebileceğini daha çok anlarız. Çünkü dâva yalnız sevgili ile kendimiz arasında değil, hattâ senin meselende olduğu gibi hiç değil, asıl dâva kendimizle kendimiz arasındadır. Sevgiliyi dışarda öldürmek neye yarar? İçimizde yaşadığı müddetçe, biz sadece bir şeklin kaatili olmakla kalırız. Onu içimizde öldürebilmeliyiz. Unutmak budur. Tereddüdün lüzumsuz. Rezil etmek veya öldürmek, yani manen veya maddeten öldürmek, verdiği zafer gururu ne olursa olsun, meseleyi halletmez.
Sayfa 278Kitabı okudu
Belki de aşkla arkadaşlık arasındaki fark budur. Arkadaşlık kolay ama aşk, tıpkı gözlerimi kaplayan sis gibi işleri karıştırıyor.
Sayfa 100 - Genç Timaş Yayınları, 44. Baskı, 2023.Kitabı okudu
"Beppo sokağı süpürürken yavaş ama belli bir tempo ile çalışırdı. Her adımda bir nefes alır; her nefeste bir süpürge sallardı. Bir adım - bir nefes - bir süpürge. Bir adım - bir nefes - bir süpürge. Böyle sürüp giderdi. Arada bir durur ve önüne bakarak düşünürdü. Sonra tekrar bir adım - bir nefes - bir süpürge. Bak Momo derdi, ne oluyor, biliyor musun? Bazen önüne upuzun bir cadde çıkıyor. Öyle uzun ki, insan bunun sonu gelmez sanıyor. O zaman acele etmeye başlıyorsun. Gittikçe daha çok acele ediyor insan. Her önüne baktığında yolun hiç de kısalmamış olduğunu fark ediyorsun. Daha hızlı ve daha gayretli çalışıyorsun; sonunda nefesin kesilip güçsüz kalıyorsun. Ve cadde hala upuzun bir şekilde seni bekliyor. İnsan caddenin tamamına bakıp hemen bir karara varmamalı. Her zaman adım adım ilerlemeli. Sürekli olarak bir adım sonrasını düşünmeli, bir adım, sonra derin bir nefes, sonra bir süpürge. İşte o zaman hayat zevkli olur. Önemli olan işini iyi yapmaktır. Öyle de olmalı. Bir de bakarsın ki adım adım bütün yolu bitirmişsin. Nasıl olduğunu anlamadan ve yorulmadan. Önemli olan da budur.
Sayfa 41
''İnsanlar mahremiyetin seksle ilgili olduğunu düşünür. Ama mahremiyet aslında gerçekle alakalıdır. Birilerine kendi gerçeğini anlatabileceğini, kendini onlara gösterebileceğini fark ettiğinde, onların karşısında çırılçıplak durduğunda 'Benimle güvendesin' karşılığını vermeleri. Mahremiyet budur.''
Sayfa 133Kitabı okudu
Reklam
“Paradoksları çözemezsin John. Çözersen paradoks olmaz, ki bu da başka bir paradoks doğurur. Kusursuz bir planla paradoks arasındaki en büyük fark budur. Biri çözülürse, diğeri çözülemezse değerlidir.”
“Cennet ile cehennem arasındaki fark budur işte! Cehennemde açlıktan ölürüz! Cennette birbirimizi besleriz.”
Eğer aç ve kimsesiz bir köpeği alıp bakar ve rahata kavuşturursanız sizi ısırmaz. İnsan ve köpek arasındaki temel fark budur.
Belki yıllar geçecek, yüz hatlarımız buruşacak, saçlarımıza aklar karışacak ve gözlerimizin feri sönmeye başlayacak... Evet böyle olacak çünkü zaman böyle bir şeydir. Lakin bu geçen süreçte edindiğimiz tecrübeler hayatı tanımlar. Anlayacağınız zaman fiziksel bir yorgunluktur. Hayat bu yorgunluğu göğüsleyip bu süreçte olgunlaşmanın adıdır. Fark budur.
Reklam
duygularımın tamamı bu harika bir tercüme oldu.
“Çok genç ve safken arzulanan genç kızın, aklı ve düşünceleri olgunlaşıp, kendini ve dünyayı fark ettikten sonra tehlikeli ve düşman sayılması neden? Neden akıllı kadınların ancak nine olunca saygı görebilmeleri? Nedir kadının yaratıcı ve entelektüel zekasına karşı bu kıyıcı küçümseme? Nedir, nedir dişi cinsiyete bu dayatma, bu hor görme, bu ille kontrol etme hırsı ve çok derindeki güçlü kadın – sevmezlik? Yeryüzü uygarlığı, kadını kadınların çizmediği daracık bir alana hapsetmek konusunda neden hiçbir konuda olmadığı kadar kararlı ve büyük bir dayanışma içinde? Niçin bütün dinlerde negatif ve şeytan enerjileri dişil özelliklere bağlanıyor da savaşları, soykırımlarını, silahları, bombaları kadınlar yaratmıyor? Neden imparatorlar, tarihçiler, şehirciler ve peygamberler hep erkek? Kadın kime göre eksik, neye göre tehlikeli, zayıf ve duygusal? Eğer ideal kadın modelinin yalnızca bir zevk, hizmet, itaat ve üreme makinesi olarak işlev görmesi ve sonsuza dek de böyle kalması konusunda uluslararası bir konsensüs varsa, neden kadının kafasına beyin, göğsüne kalp koyarak yaratılmış olduğu konusunda bir açıklama yapılamıyor? İnsan zekâsının mantık kadar duygudan oluştuğu neden yalnızca ‘yapay zeka’ söz konusu olunca hatırlanıyor? Aslında bir adıda ‘kadın korkusu’ olan bu şiddet hangi yüzyıla dek devam edecek? İnsanlığı daima ikiye ayıran bu zulüm barikatlarını kırmak ve bölücü nefreti yıkmak için kaç yüzyıl daha bekleyeceğiz? Kırılıyoruz, yok oluyoruz, kaybediyoruz. Çünkü aslında kazanan taraf yok! Çünkü ruhun cinsiyeti yoktur ve asıl üzücü olan da budur!”
Sayfa 449Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.