Bu tarz kitapları, okuyuşumdaki maksadın altında, birazda atalarımın geçmişteki izlerinden, hakikati bulamasam da hiç değilse izlerinden bir şeyler bulur muyum fikri yatar. İtiraf etmeliyim ki bu bir pişmanlığın yüze çıkmasıdır.
O, pişmanlıktan kastım. Annemin olsun, yakın akrabalarımın olsun (şimdi hepsi göçüp gittiler) geçmişe yönelik
"Oğul,senin ömür dediğin bir semaverlik muhabbettir; ırmak kıyısında söylenen yanık bir türküdür..Yarım kalan tatlı bir düştür yarı uykulu gözlerinde; tekrar göremeyeceğin bir kuştur ucup giden ve yakalayamayacağın.."
.
.
.Yürek burkan bir göç hikayesi bu..Dağıstan halkından zorunlu göç eden iki aile "Otacılar ve Orhangiller" in hikayesi..İnsan okurken zor dayanıyor o göç yollarındaki eziyetli hallerine..Peki ya onlar nasıl dayanmışlar..? Sevgilerine tutunarak ve bir gün belkide memleketlerine geri döneceklerinin hayali ile..Kitap öyle bir yerde bitti ki insan elinin altında hemen 2.cisini arıyor..Recep sağsalim geri dönüp Safiye Sultana kavuştumu.? Oltuya yerleşen Otacılar ne durumda.? Durak bey sağlığına kavuşacabilecekmi.? Peki Orhangillerden neden hiç haber gelmiyor.? Vs vs bin türlü soru havada kaldı..Kitabın bazı yerleri tekrar ve fazla ayrıntıydı benim için..Bir de kitabın sonunda ki fotoğraf albümü belli ki 2.kitaptaki karakterlere ait, keşke onlar da bu kitapta olmasaymış çünkü sürekli arkaya baktım karakterlerden biri bu fotoğrafların arasında mı diye..
Kış GüneşiÜmran Dağaşan Özlük · Kanes yayınları · 201736 okunma
Ikinci 'Nesil"den bir "Nesin"anlatısı. .
Oğul Ali Nesin gözünde "babam"
"Babamın gözün-de de onun babası "
#spoiler
#Dostundan çok Düşmanı vardı ..
Aziz Nesin tanıma turlarım devam ederken anı_ anlatı okumak, bazı yazarları roman ,oyun,şiirlerinden öte "yaşam "ile tanımak daha doğru geliyor ...bu
Edebiyat ders kitaplarında rastladığım, en aşinası olduğum simanın Âkif' e ait olduğu bir fotoğraf karesinin hikayesi. Şimdinin aksine fotoğrafların zorlukla çekildiği ve bir anlam ifade ettiği 1924 yılı. Fotoğraf denilince aklıma Ziya Osman Saba ve onun gülümsemek ve mutlu olduğunu gösterebilmek için fotoğrafçıya gidişi geliyor. Bu fotoğraf
Dünyaca ünlü opera sanatçısı Aliye Esma’ya büyük hayranlık duyan bir toplayıcının eline eski fotoğraflar geçer ve bunların tutkunu olduğu sanatçıya ait olduğunu düşünür. Bir şekilde divaya ulaşır ve bu fotoğrafları görmeye ikna eder. Fotoğrafların çocukluğuna ait olduğunu anlayan diva, hayatının o kısmında bazı şeylerin eksik olduğunu hisseder. Bebeklik fotoğraflarını bulmasını toplayıcıdan rica eder. Sanatı ve şöhreti için neleri arkasında bıraktığını düşünmeye başlar.
Roman diva ve kızı Arya’nın anlatımıyla iki bölümden oluşuyor. Zaman zaman toplayıcının anlatımına da yer verilmiş. İlk okumaya başladığımda “Popüler sanatçı ve ailesinin psikolojisi hikayesi” diye düşündüm. Sonrasında olayın kurgusu farklı bir yöne gitti. Özellikle ikinci bölümü sadece okumakla kalmadım, Dersim’e gittim, gördüm, acıyı hissettim adeta.
Bunun bir Dersim romanı olmadığını yazar önsözde belirtmiş. Yaşanan acılar dozunda, verilen bilgiler doyurucu, anlatım lezzetli geldi. Keyifli okumalar dilerim.
Grigory Petrov yoksul bir aileden gelmiş, Rusya Yamburg'da doğmuş. Küçüklüğünden beri insanlar nasıl daha iyi, güzel yaşamalı diye dert edinmiş, hayaller kurmuş. İlerleyen yıllarda papaz olmuş ve ''İncil Yaşamın Değerindedir'' eseriyle ünlenmiş. Bu ün kiliseyi rahatsız etmiş bunun üzerine Petrov oradan ayrılmış. Edebi ve felsefi çalışmalara
Öncelikle bu kitapta ne kadar çok SİGARA içildi, gerçekten anlamadım. Bu gereksiz haykırıştan sonra devam ediyorum.
Bu kitabı hikayenin gerçekliğini bilmeden okursanız anlamsız veya sıradan gelebilir fakat hikayenin aslını öğrenip küçük detaylarla süslediğinizde gerçekten yorumlardaki kadar yoğun, iç ısıtacak bir aşk hikayesi haline geldiğini gözlemlersiniz.
Astrid Kirchherr’ın çektiği fotoğrafların çizimlerini gerçekleriyle karşılaştırarak okumak bana tarifsiz bir zevk verdi. Arkada Elvis’in sesinden “Love Me Tender” dinleyerek bazı sayfalar çevirmek de tarifi olmaz bir güzellikti şahsen.
Alman SevgiliArne Bellstorf · İletişim Yayınevi · 201844 okunma
Okuduğum ilk Barış Bıçakçı eseri olduğu için çok detaylı bir değerlendirme yapamayacağım. Fakat kalemini ve kısa ama vurgulayıcı, dokunaklı cümlelerini oldukça sevdim. Yanından geçip gittiğimiz hayatların, kısa anların, fotoğrafların, eski bir dostun hikayesi anlatılanlar. Yorucu hayatlarımızda bir dinlenme olabilecek naif bir kitap. Şehri ve insanları tanımak için mütevazı bir rehber. Bir de Ankara’nın bilindik ama benim bilmediğim mekanlarından bahsetti sıkça, okurken keşke bildiğim yerler olsalardı dedim.
Yazarın diğer kitaplarını okuyup onu tanımak istiyorum.
Nar Ağacı
Nar ağacı kitabında insanın kalbine dokunan farklı kişilere ait aşk hikayesi var zannediyorsunuz ilk başta.Ancak yazar bu iki kişinin yaşamını öyle bir birleştirmiş,kaderi öyle bir ele almış ki insanın yüreğine dokunuyor.Aynı zamanda aşkın içine savaşı harmanlamış.Olayların içine öyle güzel cümleler kullanmış ki insan defalarca okumak istiyor.Basit bir dille yazılan sıradan bir roman değil, yazarın çok emek harcadığı tarihi yerlerden,olaylardan,hikayelerden çok çok belli.İnsan okurken bir yandan da internette acaba İran' daki bu yer nasıl,acaba bu inanış nasıl vb.diye araştırma yapma ihtiyacı da duyuyor.Kesinlikle bitirmek istemediğim,bitecek diye çok korktuğum,kurgusuyla uzun soluklu ve merak uyandıran bir roman.Yazarın baktığı fotoğrafların içine girip olayı görüyormuş gibi aktarması da diğer romanlara göre farklı bir hava katmış.Kısacası tadı damağımda kalan romanların içinde yerini aldı bu kitap.Okuyacak olanlara ısrarla tavsiyemdir.😊
"Mağaradakiler'de, mağaradakilerden pek azı var. Latinler 'Birini tanımak, hepsini tanımaktır,' dememişler mi. Önce kişiler, sonra mefhumlar, sonra fotoğrafların asılları... Yaşadığımız bir dramın hikayesi."
Latinler 'Birini tanımak, hepsini tanımaktır,' dememişler mi. Önce kişiler, sonra mefhumlar, sonra fotoğrafların asılları... Yaşadığımız bir dramın hikâyesi.
Ne zamandır Mustafa Kutlu okumuyordum. Gittiğim son kitap fuarında Dergah Yayınları’nı Mustafa Kutlu için ziyaret ettim desem yeridir. Bende bulunmayan dört kitabını birden almıştım.
Yıllar önce yazarın yayınlanmış bütün kitaplarını okumuştum. Okumakla kalmamış öğrencilerime de okutmuştum. Bunlardan bir tanesi Uzun Hikaye’ydi. Hızımı alamamış