Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“ Toplumun ikiyüzlülüğüne bak sen! Namusları adına ciğerparem dedikleri öz kızlarını fütursuzca öldürebilirler, ama öte yandan kısacık bir zevk anı için kızları yaşında bir insana da tecavüz edebilirler.”
Sayfa 21 - Everest YayınlarıKitabı okudu
552 syf.
10/10 puan verdi
·
9 günde okudu
"Davalar acı içinde doğar, refah içinde ölür."
Bu incelemeyi en başta başı kapalı hanımefendilerin okumasını istirham edeceğim. Zira bugün başınız kapalı bir şekilde üniversite okuyorsanız, liseye gidebiliyorsanız ya da başınız kapalı bir şekilde devlet dairelerinde çalışabiliyorsanız ömrü başörtü mücadelesi ile geçmiş,
Necip Fazıl Kısakürek
Necip Fazıl Kısakürek
'in "Ben Fazılsam o Fazıladır" dediği dava kardeşi
Huzur Sokağı
Huzur SokağıŞule Yüksel Şenler · Timaş Yayınları · 202115,8bin okunma
Reklam
72 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Yunancada; Biblion= (kitap) Mania= (hastalık) Evet, kitap hastalığı..Hastalık derecesinde kitap düşkünü olan kimse anlamına gelmektedir. Huysuz , suratsız henüz 30 yaşında ve saçı başı ağarmış bir adam hayal edin ve bu adam Tanrı ‘dan sonra en fazla kıymet verdiği varlığını, parasını kitaplara feda etmiş ve yine yetinmemiş, insanın paradan sonra da en fazla kıymet verdiği varlık olan ruhunu da kitaplara teslim etmişti.O kadar saplantılı ve bir o kadar da takıntılı bir kitap aşığı. İşin en ilginç yanı Kitaptaki baş karakter Giacomonun okuma yazması çok az okumasa da dokunmayı,koklamayı, ellerini kabartmalı el yazmalarında gezdirmeyi çok seviyor.Ve kitap koleksiyonu yapıyor.Bu tıpkı benim küre kolleksiyonuma benziyor çalıştırıp dinlemem müziğini, sadece karları sallayıp izlerim o kadar. Her kitap sever kendinden birşeyler bulacaktır.En basiti çoğumuzda hunharca fütursuzca kitap alma hastalığı vardır. O kitapları elbette okuruz ama henüz bitmeden rafa yenileri konur,bu kısır döngü sürüp gider.Bibliyomaniye yakalanmamamız ümidi ile, keyifli okumalar :)
Bibliyomani
BibliyomaniGustave Flaubert · Sel Yayıncılık · 2017721 okunma
2023'ten 2024'e...
Şimdi ki beni bulmak bir anda olmadı. Uzun bir yoldu, uzun bir yolculuktu. Katkı sağlayan herkese teşekkür ediyorum. Herkes bana birşey öğretti. Kalmayı isteyenler, çaba gösterenler, benim çabamı görenler kaldı. Gidenlere selametlik diliyorum. Ne kalana fütursuzca sevindim, ne de gidene üzüldüm. Aslında üzüldüm de üzülmemeyi de öğrendim. Çünkü kalan da giden de Rabbimin takdiri idi. Değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmem de birden olmadı. Okuduklarımla olmadı, öğrendiklerimle olmadı, uygulamaya çalıştıklarımla olmadı. Rabbim bazı şeyleri değiştirmenin benimle ilgili olmadığını bana bizzat yaşatarak kabul ettirdi. Teoride kalmasın diye pratik yaptırdı diyelim. Ve ben öğrendim. Çünkü öğrenmezsem ben öğrenene kadar ders devam ederdi. Ben değiştiremeyeceğim şeylere üzülmemeyi artık öğrendim. Birşey daha öğrendim ki terbiye edemediği acıyı tahliye etmeli insan. Herşeyi terbiye edemeyiz, düzeltemeyiz. Ne diyordu Franz Kafka "Elinden gelen herşeyi yapıp güzelleştiremediğin yerleri terk etmek seni kötü biri yapmaz Milena." Belki de yöntemimiz değil de yönümüz yanlıştır. Mutluluk bazen düzeltince değil, düzeltmekten vazgeçince gelir. Geçen senelerimiz, günlerimiz nasıl olursa olsun beklenen gün her zaman daha güzeldir. Çünkü geçmiş kayıplarla, gelecek umutlarla doludur. Rabbimden niyazım kalan ömrümüzü, geçen ömrümüzden hayırlı eyleyip, bizlere; okuduklarımızı anlamayı, anladıklarımızı uygulamayı, uyguladıklarımızı da içselleştirebilmeyi nasip etsin. 🦋🦋🦋
Bunlar iyice arsızlığı ele aldılar Atam.Ben bu zamana kadar böyle hayasızca, böyle fütursuzca saldırılar görmemiştim.Şiddeti gün geçtikçe artıyor ama sorsan hâlâ mağdurlar.Sabah gözümü açıyoruz, pazar sabahı, güneş yüzünü gösteriyor, kuşlar cıvıl cıvıl ötüyor, ama bunlardaki nefret eksilmiyor.Bu kadar nefret yüklü olmayı nasıl beceriyorlar, gerçekten aklım almıyor.
172 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
İlk başta acaba ben ne okuyorum böyle diye sorguladım kendimi. Çünkü ilk sayfalar o kadar dehşet dolu ki, yazar da hiç çekinmeden argo sözcüklerle bu çirkinliği ustalıkla kaleme almış. Baş karakterimiz Alex, daha 15 yaşında ama sokaklarda kök söktüren, geceleri soygun, gündüzleri tecavüz ve bir sürü kötülük yapmaktan çekinmeyen bir çete lideri.
Otomatik Portakal
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200991,5bin okunma
Reklam
168 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Bolca sürpriz kaçıran vardır! Kitaplar, özellikle kaliteli kitaplar, denize atılmış bir olta gibi gelir bana bazen. Misinasının ucunda birden farklı yem, hepsi farklı balıkları çekecek şekilde. Her kitap yapmaz/yapamaz bunu ama; bazıları tam da böyle hissettirir. İşte bu kitap da öyle bir kitap. Düşünce denizine atılmış bir olta, ucundaki çeşitli
Otomatik Portakal
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200991,5bin okunma
352 syf.
9/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Kadın!
KADIN! Son zamanlarda modernizm putuna hapsolmuş değeri alçaltılmak, yok edilmek, yalnızlaştırılmak istenen varlık. Dünya ülkelerinin geneli, büyük bir feminizm terörü altında inliyor. Kadını "ilah" ilan eden feminist zihniyet, kadını kullanarak aile kurumunu bitirmeye çalışıyor. Dillerden düşmeyen "güçlü kadın" vurgusu,
Kadına Rüşvet
Kadına RüşvetEbubekir Sofuoğlu · Nesil Yayınları · 201928 okunma
Kadının Fenni/ Feyza Altun
“Başını açana, kapa diyoruz, kapayana aç diyoruz; okuyana, okuma diyoruz, okumayanın psikolojisini bozuyoruz. Öyle kahkaha atma, çocuklu kadınsın, diyoruz; ay hiç kaç çocuk annesine yakışıyor mu, bak türban takmış ama bir ton makyaj, şuna bak kırmızı ruj sürmüş saçı da sarı, o pantolon şimdi hiç olmuş mu, biraz kilo ver bari, diyoruz. Kilo verene, ıyy hasta mısın biraz kilo al, diyoruz. Üniversiteyi bitirene yüksek lisans yap, onu yapana doktora yap, bunları yapana oku oku nereye kadar, diyoruz. Hiçbir şey yapmayana evlen, evlenene çocuk yap, onu yapana ikinciyi yap, hepsini yapana o çocuğa öyle bakılmaz, böyle bakacaksın, diyoruz. E artık çocuğun var, alış bunlara, diyoruz. Bakıcıya çocuk bırakana vicdansız diyor, evde oturup çocuk bakanı hakir görüyoruz. İşte her an herkesi fütursuzca yargılayıp infaz ediyoruz. Bunlara isyan edene ukala, çok bilmiş diyoruz. Kimsenin kendisi olmasına , mutlu olduğu gibi yaşamasına izin verilmeyen bir toplumda yaşıyoruz. Hepimiz mutsuzuz.”
Bay D’nin Bir Günü | Ocak Ayı Hikâye Etkinliği
Hafta içi her zaman olduğu gibi Bay D yine sabahın köründe (daha karga botunu giymeden) dijital saatin klasik müzikli alarmıyla (Mozart’ın Son Zart’ıyla) uyanıp yatağından ivedilikle kalktı. Alelacele yaptığı sağlıksız bir kahvaltı sonrası ışık hızıyla sokağa fırladı. Hava buz gibiydi. Zemheri soğukları hüküm sürmekte, dışarıda bir yerlere
Reklam
Sen say ki yerin dibine geçti geçmeyesi sevdam
Bir adın kaImaIı geriye Bütün kırıImış şeyIerin nihayetinde AynaIarın ardında sır YaInızIığın peşinde kuvvet Evet nihayet bir adın kaImaIı geriye Birde o kahreden gurbet Sen say ki ben hiç ağIamadım Hiç ateşe tutmadım yüreğimi GeceIeri koynuma aImadım ihaneti HeIe nihavend heIe buse hiç geçmedi akIımdan Ve hiç gitmedi bir topak kan gibi
56 syf.
8/10 puan verdi
·
2 saatte okudu
‘56 sayfalık kadın ruhunun buhranlarına doğru bir serüven’
Avusturyalı Yahudi yazar Zweig’in sanıyorum okuduğum 4. Kitabı Bir Çöküşün Öyküsü.Freud’un öğretisine ve psikolojiye duyduğu derin ilgi onu karakter incelemelerine itmiştir. Özellikle kadın karakterlerin iç dünya tahlillerini haklı ve yerinde bulduğum Zweig’in bu kitabındada aynı hissi derinden yaşadığımı belirtmeliyim. Kitap ise 15.Louis döneminde Fransız sarayında etkili olmuş,intiharı yıllar boyunca unutulmayan aristokrat bir kadının gerçek yaşam öyküsünü, onu intihara sürükleyen ruh buhranlarını ele aldığı bir biyografisi Zweig’in. Yahudi olan ve 20.yy başlarında romanları çok okunan hatrı sayılır bir başarıya ulaşan Zweig’ın eserleri 1933 yılında Naziler tarafından yakılır.Nazilerin baskısını ve halkına yapılan zulümleri sindiremeyen yazar Brezilyaya gitmiş ve 1942 de eşi ile intihar etmiştir. Eserilerinde genellikle intihar saplantısı ile yaşayan karakterleri inceleyen yazarın,bu kitabında göze çarpan taraf ise henüz Nazi korkusunun başgöstermediği ve intiharı düşünmediği yıllarda kaleme alınmış olmasıdır. Bir kadın karakterin daha ruhunun en ince ve hassas noktalarının derin bir gerçeklikle kaleme alındığı bir Zweig eserinin daha kapağını kapamış bulunuyorum sayın okur.Bir Zweig kitabında daha, kıyısından köşesinden de olsa karaktere tutunduğum,kadın ruhunun yaralarını okurken bir dostun önümde savaş zırhlarından sıyrılıp kendini bana tüm şeffaflığıyla açtığı hissine kapıldım korkusuz ve fütursuzca... Sevgi ve Muhabbetle...
Bir Çöküşün Öyküsü
Bir Çöküşün ÖyküsüStefan Zweig · İş Bankası Kültür Yayınları · 202176,8bin okunma
391 syf.
10/10 puan verdi
·
13 günde okudu
Gerçek Bir Sanat Eseri
Bir İstanbul romanı: Huzur. Anahtar Kelimeler: İstanbul, Savaş, Buhran, İhtiras, Aşk, Kader, Sanat, Musiki, Din, Mevsim, Ümit, Acı, Hastalık, İsyan, Toplumsal Kalıp, Nesne. Anahtar kelimeleri yavaş yavaş ve üzerine biraz da yoğunlaşarak okuduğunuzda neler düşündünüz ya da düşünüyorsunuz? Huzuru okumuş olanları ayrı tutuyorum elbette. Bu kadar
Huzur
HuzurAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 201916,3bin okunma
My life to live (1962)
-Neden insanlar sürekli konuşmak zorunda? Belki de bu kadar çok konuşmamalı, hayatı sessizce yaşamalıyız. Ne kadar çok konuşursak, kelimeler de anlamlarını o kadar yitiriyor. -Hayatta her insan hatalarıyla yaşar. Önemli olan bunlarla baş edebilmektir. Hayat kimi zaman tesadüfi, kimi zamansa zaruri gerçeklerin bileşkesidir. -Aşkın hayatın tek gerçeği olması gerekmiyor mu? -Bunun için aşkın hep aynı gerçeği işaret etmesi gerekiyor. Bugüne kadar hiç aşık olduğu şeyin ne olduğunu bilen birine rastladın mı? Hayır, 20'li yaşlarda bunu bilemezsin. Yaptığın tek şey keyfi seçimlerde bulunmaktır. "Seviyorum" kelimesi çoğu zaman fütursuzca sarf edilir. Neyi sevdiğinden emin olmak için ihtiyacın olan şey ise, olgunluktur. Doğruyu aramak! İşte yaşamın gerçeği budur.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.