Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alparslan: "Askerler! Sizin gibi şecâatlı bir askerin hükümdarı olduğum için iftihar ediyorum. Tahta çıktığım zaman memleket ufuklarını kaplayan ihtilal bulutlarını kılıncınızla dağıtarak vatanı korudunuz. Bugün de İslâm âlemi karşımızdaki düşmana büyük cihadınızı göstermenizi bekliyor. O halde hem hakkıyla vatanı korumak, hem de Kelimetullah bayrağını yükseltmek gibi iki mukaddes hizmeti yerine getirmiş olacaksınız. Düşmanınız çok ise de ilk hücumunuza dahi dayanamayacağını bilirim. Zira onlar düşmani değil, hayatlarını kurtarmaktan başka bir şey düşünmeyen bir takım korkak adamlardır. Siz ise hayatın geçici olduğunu ve cihad uğrunda can vermek şerefinden ibaret bulunduğunu bilen arslanlarsınız. İşte kumandanınız bundan sonraki adımını gaza meydanina atıyor. Şu kılınç tutan elimde kuvvet kalmayıncaya kadar uğraşacağım... Dinini, vatanını, kumandanını seven arkamdan gelsin."
Sayfa 413 - Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2023Kitabı okudu
Fatih Sultan Mehmed
1453'te Memlük Sultanına gönderdiği İstanbul Fetihnamesinde "gaza ve Cihad yolundan ayrılmayacağını" vurgulayan Fatih, kendisini Doğu'da İslamiyetin, batı'da Hristiyanlığın tek ve meşru otoritesi görüyor, İstanbulu da Akdeniz dünyasının biricik merkezi sayıyordu. Ortadoks patrikliğinin yanı sıra, Ermeni patrikliğinin ve Yahudi Hahambaşılığı' nın kurulmasına izin vermesi de İstanbulu "cihanın payitahtı ve semavi dinlerin merkezi" yapma düşüncesinin somut adımlarıydı.
Sayfa 108Kitabı okudu
Reklam
Sadık Sabri Bey şöyle derdi: "Arkadaşlar, sizler nöbet bekleyen nöbetçilersiniz; meydanlarda gaza eden askerlersiniz. Asker, milletin vatanını bekler, korur. Sizler, milletimizin, dinini, imanını, irfanını bekleyen, müdafaa eden mücahidlersiniz. "Cihad demek, tecavüz ve taarruza uğrayan ülkelerin, maddî, manevi varlığını korumak demektir. Sizlerden beklenen, bu vazifeyi ihlâsla yapmak, milletin dinini, imanını, ahlâkını ve irfanını korumaktır. Bunu gayretle, aşkla, her şeyin başı olan Allah rızası için yapmaya çalışın. Sizlere özeniyorum..."
Anadolu'daki Türk beylerinin ve Türkmenlerin düşüncesi, tamamen başkaydı; Gaza esprisi, cihad arzusuyla yüceltilmiş iktisadi ihtiyaç ve aynı zamanda ne kadar zıt gözükürse gözüksün, sığınacak bir toprağa kavuşabilme arzusu. Bu düşüncelerle Türkler, Anadolu'da karar kılmaktadırlar ve XII. yüzyılın ilk çeyreğinden sonra, onların Bizans'a karşı gazvesi artık sadece yer yer cereyan eden bir olay olmaktan çıkacaktır.
Hormek aşireti reislerinden, Halil, Veli ve Haydar ağalara; Esselamü Aleyküm ve Rahmelullahi ve Berekatuhi vele-hülhamd. Velminne hidayeti Rabbani ile dini mübini Ahmediyi kafir olan Mustafa Kemal'in yed-i zulmünden tahlis etmek gazası niyetiyle Suşara hareket edildi. Bu gaza ve Cihad'ın mezhep ve tarikat tefrik edilmeden, Lâ İlahe İllallah Muhammeden Rasulullah diyen bütün İslam Muvahhidleri üzerine farz olduğundan minelkadim memleketimizde büyük bir gayret ve şecaat sahibi olan müslüman aşiretinizin de Şeriat-ı Garrayı Ahmediyyeye ve bu Cihad-ı Ekbere ittiba edeceğinize itimadım berkemâldir. Ya Eyyühelenser, dinimizi ve namusumuzu bu mülhitlerin elinden kurtaralım. Size istediğiniz yerleri verelim. Bu dinsiz hükümet bizi de kendisi gibi dinsiz yapacaktır. Bunlarla cihad farzdır. 4 Kanuisani 1341 (4 Ocak 1925) Emirelmücahidin Esseyyid Muhammed Said-i Nakşibendi.
Kültürümüze en yakın iki olayı alalım. İslam toplumunda Mekke'nin Tefeci-Bezirgan kodamanları, ilkin Ebu-Süfyanlar, sonra oğulları Muaviyeler idi. Bunlar ülkücü "MUŞTULANMIŞ HALİFELER" (Hülefa'i Raşidin) iktidarını ele geçirmek istedikleri zaman ne yaptılar? Biliyoruz, Mekke kodamanları- nın çoğu "GÖNÜLLERİ
Reklam
Dinini, vatanını, kumandanını seven arkamdan gelsin.
"... Siz ise hayatın geçici olduğunu ve cihâd uğrunda can vermek şerefinden ibaret bulunduğunu bilen arslanlarsınız. İşte kumandanınız bundan sonraki adımını gaza meydanına atıyor. Şu kılınç tutan elimde kuvvet kalmayıncaya kadar uğraşacağım... Dinini, vatanını, kumandanını seven arkamdan gelsin."
Sayfa 413 - AlparslanKitabı okudu
. Cihada çıkacak olan ordu, Camiden hareket ederdi. Sancak, bayrak ve askeri nişanlar camide verilirdi. Silâh ve mühimmât orada dağıtılırdı. Bir tehlike belirdiğinde, ashab mescidde toplanır; mücahidler gazâ veya seriyyeden dönünce mescide gelirlerdi. Yaralıların yaraları mescidde sarılır, cihâd hükümleri mescidde öğrenilirdi. Çünkü onların kışlası camiydi. Peygamber mescidiydi... .
Sayfa 39 - Beyan YayınlarıKitabı okudu
44 Yol'dan Birincisi
1-Halis Bir Niyete Sahip Olma Mücâhidlerin saflarına katılabilmek için halis bir niyete sahip olmalısınız. Allah Rasulü (aleyhisselam): "Kim gazve yapmadan ve gaza yapmayı temenni etmeden ölürse nifaktan bir şube üzerine ölmüş olur" buyurmuştur. Cihad için hazırlık yapmak veya yapmamak niyetlerin birer göstergesidir. Yüce Allah: "Onlar eğer savaşa çıkmak isteselerdi, elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat Allah, onların harekete geçmelerini istemedi de onları geri bıraktı ve onlara, "Oturun, oturan acizlerle beraber" denildi." buyurmuştur. Savunma cihadının koşulları âlimler tarafından 5 koşul olarak bildirilmiştir ki bu âlimlerden biri olan Ebu Kudame, bu koşulları şöyle listeler: İslam, ergenlik çağına ulaşma, akıl sağlığı, mali yeterlilik, fiziki (bedensel) yeterlilik. Eğer bir kişi mali yetersizlik içinde olup kendisini mali anlamda destekleyecek kimseyi bulamazsa ve bu illetten veya yetersizlikten dolayı eziyet duyarsa bu durum kendisi için cihaddan geri kalmak adına mazeret oluşturur. O vakit; bu durum, cihaddan geri kalma nedeniyle üzüntü içerisinde olan kişilerin halis niyetlerinin birer alametidir. Allahu Teâlâ, Tebük gazvesine katılım için gerekli giderlerli karşılamaya güç yetiremeyenler için: "Kendilerini bindirip (cepheye) sevk edesin diye sana geldikleri zaman, senin, "Sizi bindirebileceğim bir şey bulamıyorum" dediğin; bu uğurda harcayacakları bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş döke döke geri dönen kimselere bir sorumluluk yoktur" buyurmuştur.
Sayfa 16 - Küresel KitapKitabı okudu
İSLÂM'IN İLK ZAMANLARINDA Arap kavmi henüz vaziyete hâkimken «Inzâr âyetlerinde bahsi geçen mübeşşer millet hakkında muhtelif tahminler yürütülmesi bir dereceye kadar tabii sayılabilir; fakat bütün bu tahminlerle iddiaların Emeviler devrindeki Orta-Asya vukuâtiyle Abbasiler devrindeki Türk-Arap münâsebâtından nihayet İslâm tarihine Türk ırkının girip hâkim bir vaziyet almasından ve bilhassa Selçuki devletinin teşekkülü üzerine sünni İslâmiyyet en büyük tehlikeden kurtulup yeni bir gazâ ve cihad devrinin muhteşem zaferlerle başlamasından sonra da devâm etmesi, ARAB'IN TÜRK'E KARŞI Emeviler devrinden beri beslediği MİLLÎ KİNİN sönmez bir tecelli ve tezâhüründen başka bir şey değildir.
Sayfa 170 - Millî Ülkü Yayınevi
Reklam
Malazgirt Meydan Muharebesi
"...Bu cengâver Türkmenlere Selçukluların şuurlu sevk ve idarelerini, İslamiyet'in gaza ve cihad umdelerini de ilave ederseniz bunların neler yapabileceğini artık siz düşünün."
Vatan için toprak için egemenlik için can verilmez. Bunlar şehitlikte değildir
Abdurrahman bin Avf’ın ordusu itikat ve ilkeler ordusuydu. Cihada çıkmışlardı. Cihad Muhammed (sav) in adına yapılmıyordu. O Allah’ın kulu ve Resulü idi. Şu dalgalanan bayrak ne bir lider, ne bir millet, ne bir vatan, ne bir ordu, ne bir toplum için taşınıyordu. O Allah teala’nın bayrağı idi. Allah’ın adıyla gaza et, Allah teala’nın hizbi bu susuz çölü halis itikat yağmuru ile, tevhid inancı ile diriltir. Onlar sadece ve Allah için yola çıkmışlardı. Nitekim Allah teala şöyle buyurmakta’dır. “Deki: Muhakkak benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbı olan Allah içindir. Onun hiçbir ortağı yoktur. Böyle emrolundum ve müslümanlardan ilkiyim
“Gaza ve cihad ülküsü, Osmanlı Devleti’nin gerek kuruluşunda gerek çok hızlı bir şekilde güç ve kuvvet kazanmasında en önemli dinamiklerinden biri olmuştur.”
113 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.