Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Dr. Adnan Bütün kabine toplantılarında bulunmaya mecbur oluyor, bundan başka da Mustafa Kemal Paşa’nın çağırdığı hususî toplantılara gidiyordu. Bu günlerde, nadiren gece yarısından önce gelir, bazan da sabahın beşlerine kadar dışarıda kalırdı. Mustafa Kemal Paşa’nın anormal denilecek bir enerjisi olduğu için, sabahleyin uyurdu. Fakat, Dr. Adnan
Uykusuz Geceler (Yazdıklarımdan)
Gece sessiz, yıldızlar parlak, Uykusuz gözlerde arar huzuru bakışlar. Ay ışığı düşer yavaşça odanın bir köşesine, Gecenin koynunda, düşlerin peşine. Saatler tıkır tıkır, zaman akıp gider, Uykusuz ruhlar, düşüncelerle dolup taşar. Bir yandan yorgunluk, bir öte yandan huzursuzluk, Gecenin kollarında, arar gözler uykuyu bir umut. Yastığa düşen her düşünce, bir yıldız kayar gökyüzünde, Her biri bir dilek, bir umut, belki de bir özlemde. Gecenin sükuneti, kalbin ritmini dinlercesine, Uykusuz beden, sabahın aydınlığını beklercesine. Ve nihayet, ilk ışıklar süzülür perdeden, Uykusuz gecenin ardından, yeni bir gün merhaba derken. Gözler yavaşça kapanır, rüyalar başlar yeniden, Uykusuz geceler son bulur, huzurla dolanırken içten.
Reklam
Özgürlük üzerine daha güzelini okumadım
"Ey özgürlük! Seni seviyorum. Sana muhtacım. Sana aşığım. Sensiz yaşam zordur. Sensiz bende yokum. Varım, ama ben yokum. Yani o var olan ben değilim. Ben, sensiz boş, anlamsız, şaşkın, avare, ümitsiz, kalpsiz, ışıksız, tatsız, beklentisiz, intizarsız, beyhude yani bir hiç olacağım. Ey özgürlük! Senin sevgi, dostluk ve şefkatinle
Hikayeye göre adam kadını çok seviyor,sevdikçe ruhu büyüyor, ruh eve sığmıyor, sabahları kadından önce uyanıp evden tüyerek,şehrin uzak bir köşesine gidiyor, elleri kıçında oraya buraya takılıyor, birileri ile tuhaf muhabbetlere giriyor ve her akşam kadından önce eve dönüp ,günün hikayesini yazıp,görülebilecek bir yere iliştirip, yine arazi olup, ta ki gece yarısı, uyumakta olan kadının yanına sokulup, birbirlerini bir güzel sevip ve adam, sabahın kör vakitlerinde, yine sevişmelerle bitecek bir gece için erkenden sokaklara süzülüp…
Sayfa 18 - İletişimKitabı okudu
Mustafa Kemal Paşa, lâmbasının ışığı altında kâğıtları karıştırır. Miralay İsmet Bey mütemadiyen dolaşır. Cami Bey dizinde kâğıtlarla konuşmak fırsatını beklerdi. İç işlerinde meseleler gittikçe çoğalıyordu. Her yarım saatte bir Hayati Bey gelir, telgraflar getirirdi. Bunların arasında şöyleleri vardı: “Ben Hilâfet Ordusu’nun yaklaştığını görüyorum. Halkın onlara iltihakından endişe ediyorum. Onlar girip telgraf tellerini kesmeden evvel emirlerinizi bekliyorum.” Bunlardan biri okunduktan sonra, Hayati Bey askerî selâm vererek: — Teller kesilmiştir, dedi. İşte, ihtilâlin manzaralarından biri. Diğer bir telgraf: “Ben kasabanın dışında muhabere merkezi tesis ettim. Kaymakam, Hilâfetçiler ile anlaşmak üzeredir. O, bir vatan hainidir.” Her gece, etrafımızdaki merkezler ve kasabalardan böyle telgraflar alırdık. Bu ihtilâl günlerinde zavallı ve fakir telgrafçıların cesaret ve vatanseverliklerini, yaptıkları hizmeti takdir etmemek imkân dışındadır. Bu durum, her gece şafak sökünceye kadar devam eder, hepimiz yorgunluktan bitkin bir hâle gelirdik. Mustafa Kemal Paşa’nın o günlerdeki kadar yorgun ve bazen de ümitsiz olduğunu görmüş değildim. Umumiyetle birkaç saat uyuyabilmek için sabahın erken saatlerinde aşağıya inerdik. Fakat, rahat uyumak da pek mümkün olmazdı. Çünkü, Hilâfet Ordusu mensuplarının ne zaman bizim yerimizi de basıp yatağımızda bizi boğazlayacaklarını tahmin edemiyorduk. Bu günlerde, bu vatan hainleri Bolu hastahanesinde yatan bazı subayları da yataklarından sürükleyip hastahanenin önünde kafalarını taşla ezmişlerdi.
Gece sabaha vaatler verdi sevmediği halde. Tek derdi ışığını oluşturmaktı. Başka şansı yoktu zaten çünkü ondan başkası aydınlatamazdı onu. Tüm umutlarını söndürsede birer birer sabahın...
Reklam
Seni aradım bir rüyanın içinde.. Belki de çok uzaktan sevdim, Yada çok yakın... Kısa dedim bu cennetin sonu, Dalından kopardım elmayı.. Attım aç kalanların önüne! Bir rüyanın tonunu bozdum bu gece, En ağır komanın parçalayamadığı kalbi.. Seni arayarak kopardım bu gece! Tükenmiş gözyaşlarım yatağımda, Kimseyi aldatmamış.. Küsmemiş kan ter içindeki bedenime! Rüya dedim, rüyanın içinde.. Eksildi nefesimden sabahın heyecanı, Henüz bulamadan seni, Uyanmaktan korktum, uyandırılmaktan! Ve kısık bir ıslık kondu kulaklarıma, İşte hasretin orada dedi.. Her adımda bir sis kalktı gözlerimden, Aramak dedim.. Sen kadar güzel. İbrahim ÇEKİN
Dönüşüm
Dönüşüm
kitabı sy. 28: "orada bütün gece kalan Gregor geceyi kâh açlığın verdiği ürküntüyle uyuyup uyanarak, kâh endişeye ya da anlamsız umutlara kapılarak geçirirken, her halükârda şimdilik sessiz kalmaya, şu anki durumu nedeniyle ailesinin başına açtığı sıkıntılı durumu onlara sabır ve saygı göstererek katlanılır hale getirmeye karar verdi." "sabahın çok erken saatlerinde, neredeyse henüz ortalık aydınlanmamışken, Gregor biraz önce verdiği kararların gücünü sınama fırsatı buldu, çünkü neredeyse tepeden tırnağa giyinip kuşanmış olan kız kardeşi kapıyı açtı ve merakla içeriye baktı. Gregor'u hemen göremedi, fakat kanepenin altında olduğunu fark edince -Tanrım, buralarda bir yerde olmalı uçmadı ya- o kadar çok korktu ki kendini tutamayıp kapıyı dışardan kapattı. fakat davranışından pişmanlık duymuş gibi kapıyı tekrar açtı ve sanki ağır bir hastanın ya da yabancı birinin yanına giriyormuş gibi parmak uçlarına basa basa içeri süzüldü."
Franz Kafka
Franz Kafka
ailenin davranışlarını bize aktararak sorgulatmaya devam ediyor. bu evde kim daha böcek? böcek gibi hisseden Gregor ve ona destek çıkan kız kardeşi mi? yoksa ötekiler mi?
Çalışma Hayatının ve Umumiyetle Muvaffak Olmanın Kanunları 5
- Çalıştığın bir dersin, bir kitabın fasıl ve bahislerini bitirdikçe kitabı kapayıp okuduğunu ezberden hülasa halinde not et. Bir dersi,bir kitabı en iyi anlayıp öğrenmenin yolu onu bu suretle yazmaktır. - Bir dersten öğrendiğin,bir kitaptan okuduğun fasıl ve bahisleri arkadaşlarınla ezberden müzakere ve münakaşa et. Bu suretle hem zekan işler ve öğrendiğin hazmolur hem hafızan kuvvetlenir hem de düzgün konuşma ve fikirlerini vuzuf ile ifade etme melekesi elde edersin. - Dikkat et! Sözlerin ve yazıların kısa açık ve manalı olsun. - Fikri çalışmanın herkesin mizacına göre değişen verimli ve aziz saatleri vardır. Bunlar bazı kimseler için sabahın erken saatleri, bazıları için de öğleye doğru,öğleden sonra ve gece saatleridir. Kendini yokla ve senin aziz saatlerin hangileri ise bunları hiçbir eğlenceye feda edip kaçırma. - Okuduğun bir kitapta rastladığın güzel bir parçayı veya orijinal bir fikri yerini ve sahifesini işaret ederek not et. Bu suretle biriktirdiğin notları bir dosyaya veya bir fiş kutusuna sırası ile yerleştir. Bir yazı yazmak veya bir eser yapmak istediğin zaman bu notlar senin için zengin bir malzeme hazinesi olur.
Dr bu ne?
Çift tedavisi uygulamanız olmadığı halde, bireysel hikâyelerden zamanla bazı çıkarsamalarda bulunuyor- sunuz. Biri size eşi ya da partneriyle yaşadıkları sorunlar üzerine bir gece sabahın dördüne kadar konuştuklarını ve meselelerini hallettiklerini anlatır, ama bir süre sonra aynı sorunlar yeniden başlar. Buna karşılık, duygusal tepkilerin sergilendiği, hatta bağ- rış çağrış bir tartışmanın ardından, ilişkide bazı değişiklikler ola- bilir. İngilizlerin de vurguladığı hususlardan biri buydu. İlişki so- runlarının müzakere yoluyla çözümlenebileceğine ben de inan- mıyorum.
Sayfa 120 - MetisKitabı okudu
Reklam
EFELYA'dan... ........ Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp: “Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?” “Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı. “Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
"Ey ruhumun oğlu! Her yerde dalgalanıyorsun, Gece fırtınalarının dalgalarını Şafakla yatıştırıyorsun. Fakat acı günlerin köpüğü Bulanık ve ağır Fırlatıyor seni yeniden Gecelerimin diplerine...
Sayfa 37 - Kavram Yayınları, Çeviren: Ataol Behramoğlu, Birinci Basım - Eylül 1995 "Ruhumun Oğlu"Kitabı okuyor
"Sabahın gecelere ne kadar uzak olduğunu o gece öğrendim " (ENSEST)
Çadırın aralığından süzülen sabahın serinliği sıvazlayacak yüzünü -günün ilk jesti. Gecenin ayazı sırtında, dönüyorsun yorgana sarılı, bilmem kaçıncı kez. Dışarıda ayazla serinliğin arbedesi. Mahmursun, gidiyorsun uykuyla uyanıklık arasında: kopuşun ilk çıtırtıları. Yorganın altındasın; kendi nefesin kulaklarında. Dışarıda uğultu, dışarıda rüzgâr. Gidip geliyorsun. Yorgan seni bırakmıyor, dışarıda münakaşa: yeni günle gece artıkları arasında. Günün ilk ışıkları süpürüyor karanlıktan artakalanları ve loşlukları bir bir boğuyor. Münakaşa sonlanıyor bu fasıl da.
Sabahın erken saatinde, Hilâl-i Ahmer’in hademelerinden Halis gelmiş, İstanbul’un gece yarısından sonra saat ikide askerî işgal altına alındığını söylemiş. Hilâl-i Ahmer’i otuz kişilik bir askerî müfreze işgal etmiş. Türk veya Ermeni tercüman olmadığından, sadece İngilizce konuşmuşlar. Telefonlar koparılmış, kâğıtlar paramparça edilmiş, uyuyan hademelerin başına tabanca dayayarak Dr. Adnan’ın nerede olduğunu sormuşlar. Dolaplar, hatta kâğıt sepetleri bile aranmış. Dr. Adnan’ın orada olmadığını öğrenince, evini sormuşlar. Bunların birer işaretle sorulduğunu zannediyorum. Yalnız, içlerinden biri birkaç kelime Türkçe biliyormuş. Nihayet, Balkan göçmenlerinden Hamid adlı ve Dr. Adnan’ın himaye ettiği öksüz oğlanı yakalayarak sorguya çekmişler. O da bilmediğini söyleyince, askerler çocuğu dipçikle dövmeye başlamışlar. Çocuk, Hilâl-i Ahmer’den ayrıldığı zaman, yüzü kan içindeymiş. Bununla beraber, hademe Halis’e ne yapsalar evi haber vermeyeceğini ve Halis’in gidip ablama bunu haber vermesini rica etmiş. Bu, güzel muhabbet nişanesi Dr. Adnan’ı ağlatmaya başladı. Benim gözümden bir tek yaş akmadı. Çünkü, daha iyi günlere kavuşmadan önce, bir damla gözyaşı dökmemeye karar vermiştim.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.