Ön Asya'da Moğol hakimiyetini ilk kuran Çormakan Noyan Müslümanlarla harp ettiği için, şamani olduğu halde, Hristiyanlara karşı himaye göstermiş, Tebriz'de ve Nahçıvan'da kilise binasına müsaade etmişti. Halefi olan Baycu Noyan, Papa 4.Innocentus ile siyasi münasebetler tesis ederek, Aybek isminde birisini elçi olarak gönderdiyse de, kendisi daha çok Müslümanlara mütemayildi. Baycu'nun generalleri Papa'nın elçilerine, Hristiyan olmak ve Fransız kralıy ile dost geçinmek istediklerini, fakat Frenklerin "Türkiye'ye ve Halep'e" girmelerinde mani olacaklarını anlattılar.
Gemi suvarisi, bolşevikler yüzünden çok dertliydi. Bir suvari ile bir miçonun nasıl olup da eşit yaşayabileceklerine akıl erdiremiyor, hele dine saldırılmasının nedenini gerçekten anlayamıyordu. "Zenginlikler baldırı çıplaklarla paylaşılacakmış... Zengin olmak imkanı kalmazsa kim çalışır? Nereden bulmalı böyle alıkları?" Kendisinden paha biçerek" İlerde sırtüstü yatıp gelirimle geçinmek mümkün olmazsa çalışır mıyım?" diye soruyor, tarafsız konuştuğunu ispatlamak için de "Benim bu dünyada, gömleklerimden başka kaybedecek bir şeyim yok!" diye ya kasına dokunuyordu.
Dünyada rahat yaşamak için, aptal olmalı. Bunu bilseydim, daha ilk gençliğimde aptallar arasına katılır da şimdi akıllı olurdum. Halbuki pek erkenden akıllı geçinmek istediğim için, şimdi işte koca bir ahmak oldum çıktım.
"Üzülme Çalıkuşu, hiçbir şey kazanamadınsa, geçinmek, yaşamak ve tahammül etmek ne olduğunu da mı öğrenmedin? Bu az kazanç mı? Bundan sonra artık çocukluğu bırakır, kadın kadıncık olursun kızım!"
Rıfat Ilgaz
Türk Edebiyatının önemli isimlerini okumaya devam ediyorum. Rıfat Ilgaz, ortaokul ve lise dönemlerimizde bize sık sık tavsiye edilen yazarların başında gelir. Ancak liseden sonra okuyanına pek rastlamadım. Bu gruplandırmaya neden olan şeyi hep merak etmişimdir! Ne yani liseden sonra okunamaz mı Rıfat Ilgaz? Neden bu küçümseme?
Efsaneye göre Parmeniscus", Trophonius'un mağarasında gülme yetisini kaybetmiş, ama Delos adasında tanrıça Letto'nun biçimsiz heykelini görünce yeniden kazanmış gülme yetisini, aynısı benim de başıma geldi. Gençken, Trophonius'un mağarasında gülmeyi unuttum; yaşlanınca gözlerimi açtım gerçeği gördüm ve o an gülmeye başladım ve o zamandan bu yana da gülüyorum. Hayatın anlamının geçinmek olduğunu gördüm ve hedefi de yüksek bir mevki edinmekti; aşkın rüyası mirasyedi bir kadınla evlenmekti; dostluğun nimeti dar günde yardım almaktı; bilgelik çoğunluğun olmasını istediği şeydi; coşku nutuk atmaktaydı; cesaret on dolar kaybetme riskini göze almaktı; şefkat sofra başındayken, "Masaya buyurun," demekti; dindarlık senede bir komünyona katılmaktı. Bunu gördüm ve kahkahalarla güldüm.
Eğer insanlarla iyi geçinmek istiyorsan, gerek dostuna gerekse düşmanına karşı güler yüzlü ol! İnsanlara karşı zillete düşmeyen bir tevazu ve kibir olmayan bir vakar içinde ol. Bütün işlerinde orta yolda olmaya dikkat et. Zira işlerin ifratı da, tefriti de kötüdür.
İsa tapınaktaki bağış kutusunun karşısında oturmuş, kutuya para atan halkı seyrediyordu. Birçok zengin kişi kutuya büyük paralar attı. Yoksul bir dul kadın da geldi, birkaç kuruş değerinde iki bakır para attı.
Öğrencilerini yanına çağıran İsa onlara şöyle dedi: "Size doğrusunu söyleyeyim, bu yoksul dul kadın kutuya herkesten çok para attı. Çünkü diğerlerinin hepsi, zenginliklerinden artanı attılar. Bu kadın ise yoksulluğuna rağmen, varını yoğunu, geçinmek için elinde bulunanın tümünü verdi."
Kadın mümkün olduğu kadar çok yer görmek istiyor, hayat kısa. Tabii yaşlılık hastalık gibi problemler gündemde yok daha. Erkek kadın gibi dışa dönük değil o kadar. Gittiği yerlere bir daha gittiğinde özellikle değişmediğini gördüğünde mutlu oluyor. Kafa, hormon yapısı, duygu rejimi farklı. Aslında geçinmek için özel birbiri için yaratılmıştan ziyade hayat sürükleyip bırakmış bu dünyaya gibi bir durum var. Tatil yerindeki su elektrik kesintileri en çok kadınların problemi gibi görünsede orman yangınlarını kimin söndüreceği belli değil. Kadın erkeğin değişeceğini umarak evleniyor, erkekler ise değişmeyeceğini düşünerek. Ama kadınlar değişiyor, erkekler olduğu gibi kalıyor oturduğu yerde..