Neden, neden alnındaki yıkkınlık,
Bakışlarındaki öldüren buğu?
Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri…
Nasıl da almış aklımı,
Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan,
Dost, düşman söz eder kendi kavlince,
Kınanmak, yiğit başına.
Bu, ne ayıp, ne de yasak,
Öylece bir gerçek, kendi halinde,
Belki, yaşamama sebep...
|Ahmed Arif
Bir kelimeden yola çıkarak belki de yüzlerce sayfa yazabilecek bir durumla karşı karşıyayız. Birilerin doğru ve yanlışlarına göre bizim de onları o şekilde kabul etmemiz istenir. Eğer kabul etmezsek sürünün dışına çıkmış oluruz, el oluruz, yabancı oluruz, düşman oluruz ve ötekileştiriliriz. Peki bu ne kadar doğru ?
Tabi ki yazar Ödön Von Horvath
Savaşın pek çok yüzü var bu bilinen bir gerçek. Bu yüzler o kadar çeşitli mekanizmaların hem sonucu hem sebebi ki ne neydi, kim kimdi karıştırmak bir yana; neden sonuç ilişkisini çözmek de çok olanaklı olmuyor elbette. Savaş bir tarafta Benito Mussolini’nin dediği gibi -“milletin enerjisin en iyi alan savaştır.”- itici bir güçtür. Sanayi ve tüm
Duygu kepenklerini indirmiş olan erkek, incinebilirliğinden ve ihtiyaçlarından derin bir biçimde utanç duyan kişidir. Gerçek bir ilişki kuramayan, insanlardan uzak, ruhuna dokunamadığımız, kalplerini hissedemediğimiz adamlar. Adeta yaşadıklarından utanır gibidirler, bu yüzden dışarıdan bakıldığında ceset gibi görünürler. Bu tür erkekler, evlilikte eşlerini çok yıpratırlar. İşe gider, dost canlısı görünür, sorumluluklarını harfiyen yerine getirirler. Ancak eşleri, duygusal temas yokluğundan, daha derin, kalbi ve ruhu olan bir şeylerin açlığından yakınmaya başlar. Ve ilişki, erkeğin şaşkın bakışları altında (Ona kalırsa her şey ne kadar da normaldir!) yıkılıp bozulabilir. O, gerçek bir erkek olmanın kadınlardan tamamen azade olmayı gerektirdiğini düşünür, oysa gerçek bunun tam tersidir; erkek olmak, dişiyi kabullenmek, onunla rahat olabilmek ve ona duyduğu ihtiyacı kabullenebilmek demektir.
Dışarıda öyle güzel bir hayat var ki akıp giden ve bir daha geri gelmeyecek; haberin var mı acaba?
Sadece tek bir dost ya da ilişkiye saplanmaktan bambaşka bir hayat ...
Farabi iki çeşit dostluktan bahseder. Bunlarda ilki, samimi ve çıkara dayanmayan dostluktur. Diğeri ise dost gibi görünenlerdir. Özellikle Farabi bu ikinci kısmı anlatırken şöyle der: "Dost gibi görünüp, dostunuz olmayanlara güvenmeyin. Ancak onlarla ilişkinizi de koparmayın. Onlara iyi davranın, zirâ ileride gerçek bir dosta dönüşebilirler." Gördüğümüz üzere Farabi temel olarak insandan hiçbir zaman vazgeçme taraftarı değildir. Her insanın bir erdemli tarafı olabileceğini bizlere bu şekilde anlatmaktadır.
Gelmiş geçmiş okuduğum seriler arasında ilk sıraya yerleşen çöl gezegeni Arrakis nam-ı diğer Dune severlere selâm olsun!
En iyi dedim çünkü ilk kez bir evrenin içine giriş yaptığınızda "gelecek bölümde ne bekliyor beni" demeden duramıyorsunuz. Boş övgüden ziyada gerçek bir hayalperest kalemle tanışmış olmak ayrı bir keyif!
Hem insan psikolojisini hem de bilincini etkisi altına alırken galaksiler arası yolculuk yapmanızı sağlayan Melanj adındaki bu baharat Arrakis gezegeninde bulunmakta ve oldukça kıymetlidir. İki büyük haneden olan Harkonnen ve Atreides imparatorun emriyle baharat çıkarmasını Atreides'lere verir. İşte tam olarak bu beklenmeyen kızışma kitapta büyük sürprizlere tuz eker.
Atreides Hanedanının Dükü Leto ve Bene Gesserit kardeşliğinden olan Leydi Jessica'nın oğulları Paul hikayenin bu kısmında devreye giriyor.
Paul kim? Okur, o herkes için bir anlam taşıyor aslına bakıldığında... Leydi Jessica'nın yetiştirmesi ile "erkek Bene Gesserit" olarak bilinen lakin ileride çölde yaşam süren özgür kabile Fremenler'in lideri, yol göstereni kısacası kehanette söz edilen "o" kurtarıcı (imparator) olacaktır.
Kitapta okuyacağınız her ipucu bir sonrakine bir basamak oluşturacak. Bu yüzdendir ki dikkatli ve kafanızı vererek özümsemenizi tavsiye ederim. Adım adım ve yavaş yavaş bir doğuşu izlemek olağanüstü bir tecrübeyken serinin devam kitaplarını okumak için büyük bir heyecan duyduğumu söylersem yalan olmaz.
Önümüzdeki ay için şimdiden neler olacağını kafamda az çok kurgulamaya çalıştım. Lakin nafile, sanırım sürprizlerle dolu bir sezon beni bekliyor olacak.
#dune #frankherbert #ithakiyayınları
DuneFrank Herbert · İthaki Yayınları · 202111,6bin okunma
Kitabın kapağında “Bu hikayede kim haklı?” Diye bir soru mevcut. Daha önce ön kapakta yazan bir sorunun bu kadar yerinde olduğu bir kitap görmemiştim ben. Kitabı bitirdiğimde “Ee ne oldu şimdi? Kim haklı kim haksız?” Diye sorgulamaya başladım.
Kitabımız Carrie Allsop ve David Mayer ikilisinin mektuplarından oluşuyor. Tamam mektup. Birbirinden farklı hayatlar süren ikiliyi acı bir gerçek birleştirir ve bu ortak acı ikisinin dost olmasına, dertleşmelerine, birbirlerine sığınmalarına neden olur. Fazla ayrıntı veremem, çünkü mektuplardan oluşan kısa bir kitap için ne söylersem spoiler olur. O yüzden düşüncelerime geçiyorum.
David’e inanılmaz sinirleniyim! Benim haklı tarafım kesinlikle Carrie oldu ve bence onun dışındaki herkes haksız. Bu karara varmam pek uzun sürmese de üzerinde epey düşündüm. Kitabın böyle bir etkisi mevcut. Kısa olsa da sonradan düşünmeye başlıyorsunuz. Hemen öyle bir kenara bırakamıyorsunuz, üzerinde mutlaka düşündürüyor.
Ee Taylor yazdı sonuçta. Okuduktan sonra hemen kaldırmak olmaz zaten kısa bir kitap olduğu için okumanızı öneririm, her şeye rağmen beğendim
Yasak Aşkın KanıtıTaylor Jenkins Reid · Yabancı Yayınları · 2021711 okunma