Bir çocuğun hayal gücünün en yüksek olduğu yaşlarda, ezberlediklerini hatırlayıp hatırlamadığını ölçmeye çalışmayı “eğitim vermek “ zannetmek nasıl da büyük bir kayıp değil mi?’
“Elinden kayip gidenler için de üzülme.
Zira hayirlsi olsaydi hiçbir sey elinden kayip gitmezdi.
Ve hiçbir seyi de kayip olarak görme.
Kayip gidenler belki de senin kurtulusundur. Bilemezsin.”
Köyün birinde yaşlı bir adam yaşarmış. Oldukça fakir. Ama kral bile onu kıskanırmış. Beyaz bir atı varmış herkesin dilinde olan. Kral atını alabilmek için koca bir hazine teklif etse de yaşlı adam satmaya yanaşmamış.
“Bu at, bir at değil benim için. O benim kıymetli dostum. İnsan dostunu satar mı hiç?” dermiş hep.
Bir sabah bakmışlar ki, atın
"Kaybetme maceramız daha ana karnından çıktığımızda başlar. Hiç emek harcamadan hüküm sürdüğünüz, dünyanın en güvenli, en yumuşak korunağını, ana rahmini kaybederiz önce. Bizden intikam almak için bekleyen dünya, sanki niye çıktın oradan dercesine, gözlerimizi yakan ışıkları, kulaklarımızı tırmalayan gürültüsü, sıcağı, soğuğu, açlığı, kiri,
Örneğin okulda, Atatürk'ün karga kovaladığını bilirdik ama 5000'e yakın kitap okuduğunu bilmezdik. Laikliğini az çok bilirdik, ama Kurtuluş Savaşı sırasında işgalci Yunanlılarca yıkılan, ahır yapılan yüzlerce camiyi tamir ettirdiğini bilmezdik. İçki içtiğini duyardık da. Kur’an’ın ilk gerçek tefsir ve tercümesini yaptırmak için verdiği mücadeleyi