Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tepeye tırmandığımı sanırken tepe aşağı iniyormuşum meğerse! Gerçek bu. Herkesin gözünde ben yükselmekteydim, oysa gerçekte bütün bir zaman yaşamım ayaklarımın altından kayıp gidiyormuş...
''Onlara cisim veriyorum diyelim. Çünkü gerçek kelime yüksek sesle söylenen ve birilerine bir anlam ifade edendir. Ama hepsi kendilerine kâğıt üstünde bir yer bulamayabilirler. Hayatım boyunca duyduğum ama basılmamış o kadar çok kelime var ki.''
Sayfa 112
Reklam
" Gerçek tehlike insanların hayatlarını kaybediyor olmaları, tam şu anda. Nereye bakarsan bak, bir sürü insan ölüyor. Görmüyor musun? Burada olma fırsatını kaçırıyorlar. Var olma fırsatını. Bu en berbat kayıp. Çünkü asıl trajedi Filipo, ki bu zaten bildiğin bir şey, hayattayken ölmek . Kaderin sana sunduğu yol haritasının farkına varmamak. "
Sayfa 172 - Epsilon yayıneviKitabı okudu
Düşle gerçek, onun o yarım sözcüklerinde öylesine iç içe geçerdi ki, dünyanın çirkinlikleri bir bulut gibi kayıp giderdi yarım göğümüzden.
Uzun olabilir okumanızı tavsiye ederim.
Ve her geçen gün kendini daha mutsuz hissediyor kendini. Geriye hayatında tek mutluluk kalıyor: Annesi Ama tam annesini keşfetmeye başladığı tam annesine en çok ihtiyaç duyduğu sırada annesini sonsuza dek kaybediyor. Daha doğrusu kaybettiğini düşünüyor. Aslında. bu öykü bir gül hakkında değil .anneciğim. Bu öykü bir anne hakkında. Gerçek güllerin hiç bir zaman ölmediğini, solduktan sonra dahi etrafına koku vermeye devam ettiklerini kanıtlaya bir anne hakkında. ''Hatırlaması'' için gülün saksını şöyle bir sarsmak zorunda kalan bir anne
Dünya, parmaklarının arasında akan kum misali, kayıp giden gerçek gibi güneş ışığında un ufak oluyordu...
Sayfa 538Kitabı okudu
Reklam
“Günün birinde Albertine’i artık sevmeyeceğimi daha önce pekala tahmin edebilirdim aslında. Albertine’in şahsının ve eylemlerinin benim için taşıdıkları önemle, başkalarının gözündeki önemi arasındaki farktan yola çıkarak, aşkımın ona yönelik olmaktan ziyade, benim içimde olduğunu anladığımda, aşkımın bu öznelliğinden çeşitli sonuçlar çıkarabilirdim; özellikle de, zihinsel bir durum olduğuna göre, şahıstan epey daha uzun ömürlü olabileceğini, ama bir yandan da, o şahısla gerçek hiçbir bağlantısı ve kendi dışında hiçbir dayanağı bulunmadığı için, en kalıcı olanlar dahil, bütün zihinsel durumlar gibi günün birinde mecburen kullanım dışı kalacağını, ‘ikame’ edileceğini ve o gün beni Albertine‘in hatırasına sevgiyle, hiç kopmamacasına bağlayan şeylerin hepsinin yok olacağını düşünebilirdim.”
Sayfa 130 - Albertine’e vedayı kabullenişim
"Gerçekten de gerçek bir insan olmanın çok zor olduğu bir çağdayız. Sonsuz sayıdaki otomat karakterlerin arasından seçilmiş kişilik özelliklerinin toplamından ibaretiz."
Sayfa 104Kitabı okudu
Ancak bir yerden ayrılmakla ilgili öğrendiğim bir şey vardı, o da asla gerçek anlamda geri dönemeyeceğindi.
Bu öykü bir anne hakkında. Gerçek güllerin hiçbir zaman ölmediĝini, solduktan sonra dahi etraflarına koku vermeye devam ettiklerini kanıtlayan bir anne hakkında.
Sayfa 186Kitabı okudu
Reklam
Büyük kayıp
“Yakma eylemi benim vücudumda değil beynimde gerçekleşiyor. Yangın benim beynimde… Orada her dakika bin kuruntu cehennemi tutuşur. Kafa değil sürekli kaynayan bir işkence ateşgedesi… Böyle servet ve zenginlik, türlü türlü nimetler içinde aç oturan bir paşa olmaktansa, somununu, soğanını doymadan sindiren bir hamal olması bin kere iyidir. Bilmem yaratılış hangi tarafı yüceltmiş, hangi tarafı aşağılamış; gerçek mutluluk ve sefalet hangi tarafta kalıyor?”
Sayfa 18 - Hasan Ferruh EfendiKitabı okuyor
Offf offf.....
Ki evlilikten beklenenler ile ilişki arasındaki en büyük fark budur. Benim ilişki deneyimim, iki kişinin nispeten zorlantılı bir şekilde birbirlerinin seçilmiş içsel arketipleriyle sandalye kapmaca oynamalarıdır. Benim sert sokak çocuğum, senin gece kulübü meleğinle aşk yaşıyor. Ben senin evsiz berduşunum, sen benim sevgi dolu annemsin. Ben senin
Sayfa 149Kitabı okudu
"Neymiş gerçek?" "Boş ver, seni üzmek istemiyorum." "Sen mi?! Sen mi üzecekmişsin beni ? Hah hah ha!... Bir çiçek Artemis'i üzecekmiş! Hadi ne olur durma, üz beni."
Sayfa 146Kitabı okudu
Aşk acısı çeken bir insanın zihni:
Ama gerçek bir acı çekmeyen insanlar tarafından yazılmış makaleleri okumaya tahammülüm yoktu. Bir makalede, sıradan bir şarkıyla ilgili olarak, "İnsanı ağlatan bir şarkı" deniyordu, oysa ben, Albertine hayatta olsa, sevinç içinde dinlerdim o şarkıyı. Bir başka makalenin yazarı, büyük bir yazar olmasına rağmen, bir trenden indiğinde alkışlarla karşılandığı için, orada unutulmaz bir ilgiyle karşılaştığını yazıyordu, oysa aynı ilgi o esnada bana gösterilse, bir an bile üzerinde durmazdım. Üçüncü bir makalede ise, can sıkıcı siyaset olmasa, Paris'te hayatın "harikulade" olacağı iddia ediliyordu; oysa ben gayet iyi biliyordum ki, siyaset olmasa bile, bu hayat benim için ancak korkunç olabilirdi ve Albertine'e kavuşabilsem, siyasetle bile, harikulade olurdu.
Dünyayı ve Cenneti aynı anda bir arada bulunduran bir zihinde, ikisinin de uzlaştığı bir buluşma noktası nasıl olabilir? Onlar düşünsel seviyede gerçek gibi görünseler de hakiki değildirler çünkü onları düşünen zihin, düşüncelerinin Tanrı’dan ayrı olduğuna inanmaktadır. Bölünmüş olan zihin ile sonsuza kadar Bir olan Zihin nasıl birleşir? Nasıl bir plan hakikati bozmadan muhafaza eder, illüzyonların yarattığı ihtiyaçları fark eder ve saldırı veya acı olmadan hepsini yok eder? Tanrı’nın Düşüncesi’nden başka hangi plan hiç olmamış suçları ve illüzyonları unutabilir? Kutsal Ruh bu planı, Tanrı’nın yarattığı şekliyle Sizin de bir olduğunuz Zihin’de korudu. Kaynağı sonsuzluk olduğu için, Tanrı’nın planı zamanın etkilerinden muaftır. Fakat işlevini zaman içerisinde gösterir; çünkü siz zamanın gerçek olduğuna inanırsınız. Kutsal Ruh, sarsılmaz bir şekilde suç, acı, ölüm, ağıt ve kayıp görüntülerinize bakar. Fakat O, tek bir şeyin hakiki olduğunu bilir; Tanrı her zaman Sevgi’dir ve bu görünen, O’nun Niyeti değil.
Sayfa 99
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.