BİR GÜN ANLARSIN
Uykuların kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar
Herşeyin hayali, insanı o şeye çeker.
Bağ-bahçe hayali, insanı bağa-bahçeye çeker, dükkân hayali dükkâna.
Fakat bu hayallerde düzenler de gizlidir.
Görmüyor musun ki filân yere gidersin, pişman olursun, hayır sanmıştım amma dersin, değilmiş.
Bu hayaller, örtüdür, âdeta; örtü ardında birisi gizli.
Hayaller ortadan kalktı da gerçekler hayal örtüsü olmadan yüz gösterdi mi kıyamet kopar orda.
Hal böyle olunca da pişmanlık kalmaz. Seni çeken her gerçek odur, başka şey de ondan başka değildir, seni çeken gerçeğin ta kendisidir. “O gün, gizli şeyler meydana vurulur.”
Sevmek Neymis Bir Gun Anlarsın
Uykuların kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine
Saat, seni vaz’geçiyor..
Parçalayıp,araya ayrılığı soktuğun tüm zamanlar düşman sana artık
Bensiz attığın her adımda daha da yaklaşıyorsun yalanlara
Bensiz aldığın her nefeste soluyorsun tüm sahtelikleri içine..
Tüm gerçekler senden vazgeçiyor..
Git değil,kal demişti gözlerim kalbine.Öl demişti benle..
İhanetinin cezası,alabildiğine
Başımdan inanılmaz, acayip olaylar geçti. Size danışabilir miyim?
SCOTT ECCLES, Charing Cross Postanesi
"Erkek mi kadın mı?" diye sordum.
"Elbette erkek. Hiçbir kadın ödemeli telgraf göndermez. Kendisi bizzat çıkıp gelir."
Bilmiyorum ki Ahmet Ümit sana ne desem? Tarihten nefret eden bana bile her bir satırı atlattırmadan okutturdun ya! Bu bir polisiye değil; bu sadece karmakarışıklık ve gerçekler. Daha fazla söze gerek var mı bilmem.
İstanbul HatırasıAhmet Ümit · Everest Yayınları · 201935,2bin okunma
Sinan Akyüz'ün de bütün kitaplarını zevkle okuyorum .Hemen hemen hepsi bitti .Bir kitabı kaldı onu da en kısa zamanda okuyacağım .Ben hayata her zaman tarafsız bakmaktan yana olduğum için kadın erkek ilişkilerine de insani boyuttan bakıyorum.
Yazar erkeklerin hakkını savunmak için yazmış. Ben bir bayan olarak hak verdim. Şunu hiç
Tarihi Değiştiren Diktatörler, Ali Çimen’in ‘Tarihi Değiştirenler’ serisinin bir kitabı. Nisan 2010’da ilk baskısı yapılmış. Dünya tarihine, tabii ki menfi manada damgasını vurmuş olan belli başlı diktatörleri anlatıyor kitap.
Kimler mi var? Stalin, Hitler, Mussolini, Mao, Pol Pot, Salazar, Franco, Bokassa, İdi Amin, Pinochet, II. Leopold,
Bazen kelimeler kifayetsiz kalabiliyor. Açıklamak istediklerini tam manasıyla anlatamıyor olabiliyor insan. Bu nedenle arkadaşlarımdan şimdiden özür diliyorum, eksiklerim için.
Okuduğum ve etkisinde kaldığım kitaplardan biri daha. Germinal. O köstebek yuvası dehlizlerde ki mücadele. Bir tarafta siyah diğer tarafta beyaz gibi duran gerçekler. İki yüzlü hayat ve kişileri nereye koymalı? Nerede aramalı düş kırıklarını? Kime sormalı payandaların mukavemetini? Dilenmek daha mı zordur alın terinden? Kimden ve neden? Onurlu yaşamak değil midir tüm çaba? Öyleyse herkesin hakkı değil midir bu?
Okunması gereken kitaplardan. Sıkılmadan okunacağını düşünüyorum. Kitabın bitiminde, eminim ki bir çok okuyan arkadaşımın hayata bakışı, değer yargıları ve hayallerinde de yenilikler, değişiklikler olacak.
Stalin' den sonraki Sovyet Rusya lideri Kruscev' in, Türkiye' de 1971 yılında yayınlanan anılarında s.44 " Emile Zola' nın «Germinal»ini okurken onun Fransa'yı değil de babamla benim çalıştığım madeni anlattığını sandım. Fransa’da da, Rusya'da da işçinin kaderi aynıydı" diye bahsettiği yaşamın, dönemin koşullarında ki bir nevi aynası gibi.
Not: Kruscev, 1917 devrim öncesi koşulları kastediyor.
İyi okumalar, hoşça zaman geçirmeniz dileğimle.
GerminalEmile Zola · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201910,8bin okunma
İKİ ZOR SORU
Soru 1:
Bir kadın tanıyorsunuz ve hamile. Sekiz çocuk sahibi, üçü sağır, ikisi kör, biri zihinsel engelli ve kadın da Frengili. Bu kadına kürtaj önerir miydiniz?
Bu sorunun cevabına bakmadan önce şu soruyu yanıtlayın.
Soru 2:
Yeni bir lider seçme zamanı ve öyle bir an geliyor ki lideri sizin oyunuz tayin edecek.Üç aday var ve
Okul yıllarımda en sevmediğim dersti tarih... Ne kadar önemli olduğunu anlamak ve okumaya başlamak için 30'lu yaşları beklemem gerekiyormuş ama. Tarih okumaya başladığımda daha da eskilere Homeros'a kadar gitmem gerektiğini gördüm. Oradan felsefeye, oradan mitolojiye derken iş sarpa sardı. O kadar çok şey vardı ki okunacak sıraya sokmak bile aylar sürebilirdi. Biraz oradan biraz buradan derken ilerleme başladı. Başladı ama dünya tarihinde değişen bir şey olmadığını görmek çok ilginçti. Hep derler tarih tekerrür eder diye de okuyunca anlıyor insan, bu derece mi ders çıkartmaz insanoğlu diye. Çıkarmıyor işte.
Ne alakası var derseniz, hep entrika, hep cinayet, hep hırs, kıyıda köşede aşk, kullanılan ve atılan insanlar, herkesten saklanan gerçekler, göz boyamalar.
Emre Kongar, bir sosyolog olarak bu konuyu güzelce deşmiş. Sultan Mehmet zamanındaki bir gizli oluşumun peşine düştüğü sandukanın macerası bu roman. Sandukayı ele geçirmeye çalışırken kaçırılan gerçeklerin kitabı. Kuvvetli bir metafor sanduka. Bir bilinmez, içinde ne var, belge, zehir, vs derken kopup giden gerçekler olduğunu görmek ironik.
Kanımca tek sıkıntısı var kitabın o da dil. Her ne kadar Türkçe yazılmaya çalışılmış ise de eski Türkçe kelimeler hayli fazla kitapta. Molla Hayrettin ile Ebu Cafer'in Gazali özelinde materyalizm tartışması bu sebeple zor anlaşılır ama kısacık bir bölüm.
Beklenmeyen ve keyifli bir Emre Kongar romanı diyebilirim rahatlıkla. Sn. Kongar'ın giriş kısmındaki açıklamalarından sonra "Beyaz Kale"yi aldım (kısa ama Orhan Pamuk diyeyim). Sonraki adım ise "Gülün Adı".
İyi okumalar.
"Peki kuşkularını giderebildiniz mi bari?" diyorum.
"Kısmen... Kısmen çünkü inanç, yalnızca mantıkla kavranamaz. înanç evreninde yolculuğa çıkan biri için mantık, kötü bir kılavuzdur, inanmak için içgörünüzün gelişmesi gerekir. Beş duyunuzun algılayamayacağı gerçekler vardır. Yusuf bunu anlamıyordu. Gerçeği sadece mantığıyla arıyordu, duyularıyla... Gerçeğe ulaşmanın tek yolunun, görmek, işitmek, dokunmak, tatmak, koklamak olduğunu sanıyordu. Yani kullandığı yol yanlıştı. Onlarla gerçeğe asla ulaşılamaz. Ben, bunu anlatmaya çalıştım..."