Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
kimi sevsem sensin hayret sevgi hepsini nasıl değiştiriyor gözleri maviyken yaprak yeşili senin sesinle konuşuyor elbet yarım bakışları o kadar tehlikeli senin sigaranı senin gibi içiyor kimi sevsem sensin hayret senden nedense vazgeçilemiyor her şeyi terk ettim ne aşk ne şehvet sarışın başladığım esmer bitiyor anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli dudakları keskin kırmızı jilet bir belaya çattık nasıl bitirmeli gitar kımıldadı mı zaman deliniyor kimi sevsem sensin hayret kapıların kapalı girilemiyor kimi sevsem sensin senden ibaret hepsini senin adınla çağırıyorum arkamdan şımarık gülüşüyorlar getirdikleri yağmur sende unuttuğum hani o sımsıcak iri çekirdekli senin gibi vahşi öpüşüyorlar kimi sevsem sensin hayret in misin cin misin anlamıyorum ATTİLA İLHAN
Günümüzde, yeniliklere en çok karşı koyan ülkeler bile sanayileşmenin ön bilgilerinden vazgeçememektedirler, en azından askeri alanda. Dolayısıyla her yerde teknokratlar vardır, yerine getirdikleri teknik ve yararcı işlevler gereği, mesleklerini entelektüellerden daha işgörür bir şekilde, hatta daha titizlikle yapmaktadırlar.
Sayfa 174
Reklam
"Yaşa, Manon"
"Manon kımıltısız muharebe meydanının bir ucundan diğer ucuna yürürken patlamanın merkezine varana dek durmadı. Patlamanın kalbinde dikilene dek. Kuleden bir tek iz yoktu. Ya da içinde, etrafında olanlardan. Taşlar bile eriyip yok olmuştu. On Üçlerden ve onların cesur, asil ejderhalarından da hiçbir iz kalmamıştı. Manon dizlerinin üzerine çöktü. Küller yükseldi. Kanat çırpar gibi. Manon'ın yüzündeki gözyaşlarına takılırken kar kadar yumuşaktılar. Abraxos, Manon'ın yanına uzandı. Manon dizlerinin üzerine çöküp ağlarken kuyruğunu ona doladı. Manon arkasına baksa orada Glennis'i görecekti. Bronwen'i. Petrah Mavikan'ı. Aedon Ashryver'ı, Lysandra'yı ve Ren Allsbrook'u. Prens Galan'ı, Yüzbaşı Rolfe'u, Briarcliffli Ansel'ı, Ilias'ı ve onların yanındaki Fey asilzadelerini. Arkasına baksa onların ellerindeki küçük, beyaz çiçekleri görecekti. Sonra o çiçekleri kış ortasında nasıl ve nereden bulduklarını merak edecekti. Arkasına baksa onların arkasında toplanan insanları görecekti. Öyle çok insan vardı ki kalabalık şehir kapılarına dek uzanıyordu. Arkasına baksa Crochan'lerle ve Demirdişler'le yan yana dikilen insanları görecekti. Hepsi On Üçleri onurlandırmak için oradaydı. Fakat Manon arkasına bakmadı. Onunla gelen, onunla oraya kadar yürüyen liderler kavrulmuş, kanla kaplanmış toprağa çiçeklerini koyarken bile. Gözyaşları akarken, On Üçleri onurlandırmak için getirdikleri adakları yere bırakırlarken."
Sayfa 731 - ManonKitabı okuyor
“Beklenmedik bir felaket anında, bu felaketin dışında kalan insanlarda hep görülen, dile getirdikleri en içten acıma, acıları paylaşma duygularına rağmen, hiç kimsenin, en yakınlarımızın bile, kapılmaktan kendilerini alamadıkları tuhaf bir sevinç duygusu içindeydiler.”
Biz bu seçime sevi diyoruz. İki sevgili arasındaki artıp duran sevgi, gerçekte gelecekteki bireyin daha şimdiden yaşamak istemesidir. Sevgililer bu yeni bireyi dünyaya getirebilirler, getirmek de isterler. Gözleri özlemle buluştuğu andan başlayarak yeni bir yaşamın ateşi yakılır. O kendisini gelecekteki uyumlu, iyice bütünlüklü bireysellik olarak duyurur. Sevgililer, bundan sonra, yalnızca bu birey olarak yaşamak için gerçek bir birliğe, eriyip birleşmeye özlem duyarlar. Bu özlem, dünyaya getirdikleri çocukta doyurulur. Bu çocukta ana babadan geçenler eriyip bir varlıkta bir olmuşlardır. Onlar böylece yaşamayı sürdürür.
Amerikan özentisi...Meselâ Newyork gibi büyük şehrin sokakları hep numara ile belirtilmektedir. Zîra Amerika'nın şanlı bir geçmişi, bir tarihi yoktur ki, kahramanlarının adı ile anmak mümkün olabilsin. Bir kızılderili katliamı yapan tugay kumandanının ismini iftiharla sokaklarına nasıl koyabilsinler? Ya en müşkül, en ağır ve en zahmetli işlerde kullanılmak üzere gemilerin ambarlarında kamçılanarak getirdikleri Afrika zencilerini onlara revâ gördükleri şiddet ve zulümle çalıştıran toprak ağalarının isimleri bir sokağa nasıl iftiharla verilebilir?
Sayfa 80 - Kubbealtı NeşriyatıKitabı okuyor
Reklam
"Tarihte ilklere haddinden fazla önem verilir: Batı'da yazı için Fenikelilere; kağıt, barut, pusula için Çinlilere; cam ve çelik için Hintlilere... Bu unsurlardan çok, her kültürün bunları ilişkilendirme, muhafaza etme ya da dışlama tarzları önemlidir. Kültürleri özgün kılan şey, sorunlara getirdikleri kendilerine özgü çözümler ve bütün insanlar için genelde ortak olan değerleri farklı perspektiflere yerleştirmeleridir daha çok..."
Orgazm olmamak için KADINA SÜNNET
Somali' de yaygın olan inanca göre kızların bacakları arasında, doğarken getirdikleri, ama temiz olmayan kısımlar vardır. Bunların vücuttan uzaklaştırılması gereklidir. Klitoris, labia minora ve labia majoranin büyük bir kısmı kesilir, sonra yara dikilerek kapatılır, geride sadece genital bölgede bir iz kalır. Fakat bu kesme töreninin gerçek ayrıntıları bir sır olarak kalır ve kızlara asla açıklanmazdı. Tek bildiğiniz, sıranız geldiğin de özel bir şeyler olacağıdır.
Olması gereken ✓
Kimya ilmi gibi, ayrıca bir de izdivaç nazariyesi yapabilmek için böyle yüz binlerce ferdî unsurların vücuda getirdikleri terkipleri tespit ve tasnif etmek, oradan da evlenmenin kanunlarına yükselmek lazımdır ki, bu da,bir izdivaç ilmi karikatürü meydana getirir.
Bir cevherde her ne kadar gerçekten ayrı iki sıfat varsa da yani birini ötekinin yardımı olmaksızın tasarlıyorsak da bunların iki varlık, iki farklı cevher meydana getirdikleri sonucunu çıkarmamalıdır; çünkü bu sıfatlardan her birinin asıl kendisi ile (per se) tasarlanabilmeleri cevherin tabiatındandır.
Reklam
Çocuklarda Dil Gelişimi
Bebekler bir sorun yoksa doğarken konuşma ve dil yeteneği ile doğarlar. Kendisi dili kullanamasa da bebeklerin dil öğrenimi doğumla başlar. Sesleri duyarlar. İsteklerini çeşitli sesler çıkararak bildirirler. Altıncı aydan sonra ba-ba-ba gibi hecelemeler olur. Bebeklerin doğuştan getirdikleri bu yeteneklerini kullanmalarını ve geliştirimelerini etkileyen çeşitli faktörler vardır.
Sayfa 63 - AlfaKitabı okudu
Sorokin'e göre zaman ve mekân şartları içinde farklı görünümler kazansa da aslında her zaman ve mekânda hüküm süren tabakalaşmanın doğal faktörlerini biraz açalım (Başak Avcılar, 1994: 51-54): 1. Birlikte yaşama gerçeği: Sorokin'e göre, sürekli birlikte yaşamak ancak bir grubun üyelerinin ilişki ve davranışlarının düzenlediği bir duşum
Karahıtaylılar
Çin hece sisteminden uyarlanmış özel bir yazıya sahip olan Karahıtaylılar sürekli kendi kültürlerine dayanarak eski Liao İmparatorluğu'ndan getirdikleri gelenekleri ve idare sistemini muhafaza etmişlerdir. Devlet idaresinde Yeh-lü ve Hsiao adlı iki aile büyük rol oynamıştır. Beş hükümdardan ikisinin kadın olması ilgi çekicidir ve kadınların toplumda önemli bir yer işgal ettiğini göstermektedir. İpek yolu güzergahını elinde bulunduran Karahıtaylar doğu ile olan ticari münasebetlerini daha da güçlendirdiler. Karahıtaylar' ın yıkılmasından sonra hanedana mensup Barak Hacib (Kutluğ Han) Kirman'da Kucluğhanlılar adıyla bilinen bir devlet kurmuştur (1222).
Batılı dinin kesin kabulüyle bizim kültürel değerlerimiz de mahvoldu.
Getirdikleri yeni dinle insanların kafalarını karıştıranlar, misyonerlerdi. Cehennem hikâyeleriyle halkımızı korkuttular. Tanrı'larını kendisine ibadet edilmesini bekleyen, aksi takdirde "başınıza şunlar şunlar gelir" diyen talepkâr bir Tanrı olarak resmettiler. İnsanlar bu yeni dinde kabul görmek için giysilerini ve âdetlerini terk etmek zorundaydılar. Afrikalı insanların ne kadar dindar olduklarını bilen misyonerler, sonsuza dek yanma, saçların yolunması ve acıdan dişlerin gıcırdaması gibi ayıntılı hikâyelerle insanların duyguları üzerinde terör kampanyalarını bir adım ileriye taşıdılar. Kimi tuhaf ve çarpık mantıklarla kendi dinlerinin bilimsel bir din, bizimkinin ise bir hurafe olduğunu iddia ettiler -kendi dinlerinin temelinde bariz biyolojik çelişkiler olduğu halde. Bu soğuk ve gaddar din yerli halka yabancaydı ve yeni dine geçenler ile "paganlar" arasında yaygın bir çatışmaya yol açtı çünkü beyaz toplumdan yanlış değerler kapan din değiştirenlere, kendi yerli dinlerinin hakikatini savunanları alaya almaları ve küçümsemeleri öğretilmişti. Batılı dinin kesin kabulüyle bizim kültürel değerlerimiz de mahvoldu.
Savaşı anlamıyorum, .........,tıpkı cepheden geri getirdikleri yüzlerce insan gibi çıldırmak zorundayım. Ve bu beni korkutmuyor. Aklını yitirmek bana saygıdeğer bir şey gibi geliyor tıpkı nöbetçinin görev yerinde can vermesi gibi. Ama beklemek deliliğin yavaş yavaş ve önüne geçilemez biçimde yaklaşması, muazzam ölçülerde bir şeyin uçurumdan aşağı düşmekte olduğu hissi, bin parçaya ayrılan düşüncenin verdiği katlanılmaz acı... Kalbim sağırlaştı ve öldü, yeni bir hayat yok ona, ama düşünce halâ canlı, bir zamanlar Samson gibi kuvvetli ama şimdi çocuk gibi savunmasız ve zayıf olsa da hala mücadeleci...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.