Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tahta kiremitlere ismini verdim Üzerine gölgesini seren rüya kuşları adına Kanatlarına yaralı bir çiy tanesi bıraktım Düşlerin kanıyor, rüzgarı delen yankıların Giderken kesik gözleriyle sonsuzluğa Ulu dağlarına minnet dualarımı fısıldadım Her bir dalda incelirken bileklerim Ruhuna umarsızca toprak atıyorum Sargısında kayıtsız jiletli
Bir akşamüstü telefon çaldı… Antalya'dan arıyorlar… "Biz Antalya'da oturuyoruz. Çocuğumuz çok hasta… Şaban gelirse yemek yerim, ilaç içerim diyor… Nasıl görüşebiliriz?…" Telefon numarasını aldım… Akşam O'na anlattım. Dizi çekimleri olduğu için gitmesi imkânsızdı… Çok üzülmüştü… Hemen telefon etti… Çocuk O'nun sesini tanıdı… Konuşurken yüzünde derin bir acı gördüm… Gözleri doldu, çocuğun annesine her akşam arayacağına söz verdi… Bir ay kadar her akşam aradı… "Aç ağzını." "Köfteni al" "Bir kaşık da yoğurt ye." "ilacını yuttun mu?" Annesinin söylediğine göre akşamı sabırsızlıkla bekliyor, yemeğini yiyor, ilacını alıyordu çocuk… Bu telefon konuşmaları için çalışma odasına giriyor, sanırım kapattıktan sonra bir müddet yalnız kalmak istiyordu… Odadan çıkınca yüzü kıpkırmızı, gözleri yaşlı oluyordu… Bir sabah çocuğun annesi aradı… "Gül Hanım, Kemal Bey'e söyleyin, artık aramasına gerek kalmadı." Nasıl bir duyguydu bu?… Bir anda ne söyleyeceğimi şaşırdım… Sanki bir şeyler yapmalıydım… Ama ne?… Akşam O geldi… Biraz gecikmişti… Çalışma odasına doğru giderken, "Arama" dedim. "Neden, geç mi oldu?" "Yok, artık arama." Gözleri doldu… Oturma odasına gitti, kanepeye uzandı… Belli ki canı konuşmak istemiyordu… Akşam yemeği yemeden uyudu… Bu konu bir daha hiç açılmadı… Eminim her köfte gördüğünde telefon arkadaşını hatırlıyordu… Hiç görmediği çocuğa bağlanmıştı… Unutmadı son günlerine kadar…
Sayfa 185 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
'ne yaptın yıllar uçup giderken? en güzel zamanlarını nereye gömdün? yaşadın mı, öyle mi sanıyorsun? baksana, yeryüzü nasıl da soğuyor. yıllar geçmeye devam edecek, arkalarından karanlık bir yalnızlık, bastonuyla titrek bir yaşlılık ve onun ardından da ıstırap ve keder gelecek. hayali dünyan kararacak, hayallerin ise ağaçtan düşen sarı yapraklar gibi toprak altında kalacak.'
Yaşarken onu fark eden çok az kişi vardı ve dünyadan giderken de herhalde kimse fark etmeyecekti.
Her şeyi kullan ama hiçbir şeyi sahiplenme, ve insanlarla bağlantı kur fakat herhangi bir ilişkinin parçası haline gelme. Bağlantı kurmak ile ilişkiye girmek farklı şeyler. Bağlantı kurmak seni herhangi bir zoraki birlikteliğe sokmuyor; ilişki ise esaret. İnsanları sev, ama kıskanç olma, sahiplenme. Mümkün olduğunca çok insanla bağlantı kur, ama özgür kal ve bırak onlar da özgür olsun. Baskı altına almaya çalışma ve kimsenin seni baskı altına almasına izin verme. Eşyaları kullan, ama unutma: bu dünyaya ellerin boş gelirsin ve giderken de ellerin boş olacak, o nedenle hiçbir şeye sahip olamazsın. Eğer bu iki anlayış sana apaçık geliyorsa ve aldırmamaya başlarsan tüm geçici düşünceler aklından uçup gidecek. Ve tüm düşünceler geçicidir, hiçbir düşünce temelde önemli değildir. Temel olan sessizliktir; düşünceler gelip geçicidir. Düşünceler yokolduğunda temelde önemli olan su yüzüne çıkar. Müthiş bir melodiye sahip büyük bir sessizlik gümbürder. Bu deneyim özgürleştirir, hatta kutsaldır.
336 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
#neokudum #novellaneokuyor Hikaye Hırsızı “İyi yazarlar ödünç alır, büyük yazarlar çalar.” Jake ilk kitabıyla ses getirmiş iyi bir yazardır. Ancak devam eden birkaç kitabında aynı başarıyı gösterememiştir ve artık nereden bakarsanız bakın unutulmaya başlamıştır. Aynı zamanda da yaratıcı yazarlık atölyesinde dersler vermektedir. Bu nedenle
Hikaye Hırsızı
Hikaye HırsızıJean Hanff Korelitz · Altın Kitaplar · 2024293 okunma
Reklam
“Giderken yanında biraz çiçek götürmek istemez misin?”
Sen giderken, aramadım ama elim gitti telefona
Her an kendimizle çatışma halindeyiz.Eylem bir yönde giderken düşünce diğerinde gider,hisler ise bambaşka bir yere.Sürekli bölünüyoruz ve giderek daha çok parçalara ayrılıyoruz.Sefalet budur;bütünlüğümüzü,birlikteliğimizi yitiriyoruz.
Sayfa 28
Yaşam, bütün kayıtsızlığı ve alaycılığıyla akıp giderken, o yalnızca, gerçeğin korkunç çölünde kişisel bir gözlem kulesi yapmıştır. Çatlak tahtalarından rüzgarlar dolan, sallantılı, uğultulu bir kule ... Sonuçta, eline kalem alan herkes şu soruyla fazlasıyla boğuşmak zorundadır: Gerçeğin ne kadarına DAYANABİLİRİM?
Reklam
Gidenlere hep öyle gelir; bir şeyi unutmuşlar gibi. Oysa zaten bir şeyi unutmak için gider insan. Giderken bir şeyi unutmak sorun değil; insan çok daha büyük bir şeyi unutmak için gider.
bir sey koparir bizden, yillar gecip giderken.
Herkes bir parçamı alıyor hatıra diye.Çöpçü çöpümü, dünya vaktimi, ve ölüm beni…
~Keşke öldürseydinde bana bunu yaşatmasaydın~
Anladım ki senin gözünde benim zerre kadar değerim yokmuş. İyimiyim, kötümüyüm, ölümüyüm, dirimiyim benden hiçbir haberin yok. Bir kere olsun sormadın herkese vaktin olduda bir bana vaktin olmadı. Herkesi kalbine sığdırdında bir beni sığdıramadın. Herkes için o kadar yolu giderken bana bir adım bile gelmedin. Var olmama rağmen hep yokmuşum gibi davrandın. Ben seni canımdan çok severken sen hep başkalarına gittin. Ben seni çok ama çok sevdim ama sevgime değmedin. keşke öldürseydinde bana bunları yaşatmasaydın. Yüreğimde öyle bir yara açtınki hiçbir zaman kapanmayacak yıllarda geçse hep izi kalacak... canımı bu kadar yakmak seni mutlumu ediyor?
herkes güzeldir sustuğu kadar sen de güzelsin...
Sayfa 30 - Profil YayıncılıkKitabı okuyor
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.