Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Babasının plakları içinde en çok sevdiğim Liszt’in piyano konçertolarından biriydi: her yüzde birer konçerto. Onu iki sebepten seviyordum. Öncelikle plağın kabı güzeldi. İkincisi, tanıdığım hiç kimse –Şimamoto hariç tabii ki– Liszt’in piyano konçertolarını dinlemiyordu. Bu düşünce beni heyecanlandırıyordu. Etrafımdaki kimsenin bilmediği bir dünya bulmuştum –sadece benim girmeme izin verilen gizli bir bahçe. Başka bir boyuta geçiş yapmış, yükselmiştim. Müzik tek başına harikaydı. İlk seferde bana abartılı, yapay hatta anlaşılmaz gelmişti. Yavaş yavaş, tekrar tekrar dinledikçe, beynimde belli belirsiz bir imge oluşmuştu –anlamlı bir imge. Gözlerimi kapatıp konsantre olduğumda, müzik bir dizi girdaba dönüşüyordu sanki. Bir girdap oluşuyor, onun içinden bir diğeri şekilleniyordu. Ve ikinci girdap bir üçüncüsüyle birleşiyordu. Bu girdaplar, şimdi anlıyorum, kavramsal, soyut şeylerdi. Her şeyin ötesinde, Şimamoto’ya onlardan bahsetmek istiyordum. Ama onlar sıradan dilin ötesindeydi. Tamamen farklı kelime dizilerine ihtiyaç vardı ama onlara dair hiçbir fikrim yoktu. Dahası, hissettiklerimin kelimelere dökmeye değip değmeyeceğini bilmiyordum. Maalesef, piyanistin adını şu an hatırlayamıyorum. Hatırladığım tek şey renkli, parlak plak kılıfı ve plağın ağırlığıydı. Plak, gizemli bir şekilde ağır ve iriydi.
Doğan Kitap
Bu yer, insana bildiklerini unutturan, hatırladıklarını içinde acıya dönüştüren kocaman bir girdap.
Reklam
Kapkaranlık bir gece... dalga korkusu ve bu derece dehşetli bir girdap. Sahilde rahat rahat yolculuk edenler, halimizi nerden bilecekler?
Sevdiğin birini kaybetmek, dişini çektirmek gibiymiş; zamanla acısı geçiyor fakat yokluğu her an hissediliyor..
sonra kendi yarattığımız saydam ağaçlarda gizleniyorduk. dönüyorduk şiddetle az zaman geçince girdap acımasızlığı aşağı hızla orada olana çekiyordu. neşe olmayanı biriktiren o alanın bir yerine endişeli adımlarla iliştik.
Kendimi bir nokta kadar hiç olarak gördüm. Bu durmadan akan, yürüyüp kaybolup giden girdap içinde, bu korkunç çağıltıda bir damla su gibi. Yalnız kendimi değil, yaptıklarımı da, yapmayı tasarladıklarımı da.
Reklam
Yalnız başına, çıplak, bir sokaktan bile geçemez iken İstanbul'a, satıldığı eve gidemezdi. Böyle bir seyahate hissi-i nazar-rübasıyla masumiyet-i şarkiyesi mâni idi. Yine bu eve avdet etmek! Bütün o büyük kapıların mesdud olması imkân-ı avdeti izale etmekle beraber kendi arzusuyla bir âguş-ı şehvete düşmek... Bunu hiç hatırına getiremezdi. Beş on
Sayfa 128 - AKÇAĞKitabı okudu
"Ey Rabbimiz bizi, hakikati inkâr edenler için bir oyun ve eğlence aracı (fitne) yapma." (Mümtahine, 60/5) .... Boğuyor âlem-i İslâmî bir azgın fitne Kıt'alar kaynayarak gitti o girdap içinde Mahvolan aileler bir sürü ma'sumdur Kalan avarelerin hâli de ma'lumdur Nasıl olmaz ki tezelzül veriyor arşa enin Dinsin artık bu hazin velvele ya Rab! - Amin.
Mehmet Akif ErsoyKitabı okudu
Bence en zararlı adaletsizlik savaştır. Binlerce insan birbirleriyle dövüşüyor, en öldürücü silahlar icat ediliyor, ötekilerden daha çok canilik yapanlara madalya veriliyor.
Sayfa 122 - Bilge Kültür Sanat Yayınları, Kasım 2011Kitabı okudu
Bir diğer mektup: Falandan falana... Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun. İmdi. Ey kardeşim! Ne çok "eğer", "eğer olmasaydı", "şayet" ve "ne zaman ki..." edatlarıyla bana hitap ediyorsun?! Bunlar perdelerdir, hem de en kalın perdeler. Bunların olduğu yerde marifet de olmaz, aynen kavramak
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.