Hakan Karataş ikilisi bu sefer daha cüsseli bir eser ortaya koymak için masa başına oturuyorlar. Bir seri olarak devam edeceğini bildiğimiz Derde Deva Randevu 1 adlı eser o kadar çok beğeniliyor ki kısa olduğu için insanlar bu ikiliye tepki gösteriyorlar, ‘’böyle güzel konseptte hazırlanmış bir eseri neden bu kadar kısa tuttunuz?’’ diye. Bana kalırsa bunun iki sebebi var; Menteş’in bir önceki eseri olan
Antika Titanik ile bekleneni verememesinden dolayı çekingen davranması (önceki eserlerine kıyasla) ve edebi tür anlamında yeni bir şey denemiş olmaları. Gelen yorumlar ve tepkiler üzerine ilk kitabın tam iki katı kalınlığında bir eser ortaya koyuyorlar. DDR1’in basımından sonra gelişen olayları isterseniz gelin bir de
Hakan Karataş’tan dinleyelim:
''Derde Deva Randevu'nun [DDR] ilk kitabının son sayfasına "1. cildin sonu" yazarken, başımıza iş almışız meğer. Murat'la "Küçük, leziz, besleyici bir kitap" hazırlayacaktık. O yazacak, ben çizeceğim. 1-1,5 sene sonra da ikinci cildi çıkaracaktık. DDR okurların da hoşuna gitti, eleştirmenlerin de. Birçok sanatçı dostumuzdan kutlama mesajları geldi. Kitap; Amerikan, Alman, İtalyan yayıncıların ilgisini çekti. 30 yıla yakın zamandır çiziyorum, bu kadar tebrik, alkış ve ödül almadım. Murat da ben de DDR'nin gördüğü ilgi karşısında sevindik. Kim olsa sevinir. Ve daha leziz, daha besleyici bir kitap hazırlama arzusu duyduk. DDR 2, ilkinden daha iyi olsun diye çabaladık.’’
Ve dedikleri gibi de yapmışlar şahsen, ilk kitaba nazaran daha besleyici, daha dolu hatta daha hicivli bir kitap bizleri bekliyor. Göndermelerin oldum olası hastasıyımdır zaten, bu işin altından çok başarılı bir şekilde kalkmış bu Menteş & Karataş ikilisi. Kitabın bekleneni fazlasıyla verdiğini düşünüyorum, şimdiden serinin üçüncü kitabını büyük bir heyecanla bekliyorum. Çok uzatmadan,
Derde Deva Randevu 2’de hangi üstatlarla hayali söyleşiler yapacağımızı paylaşayım.
İlk kitapta tam 11 müteveffa üstatla sohbet etme şerefine nail olmuştuk, bu sefer yanlarına konuk olacağımız üstat sayısı: 13.
1) Şemsiyeni Kaybedersen Üzülme,
Konfüçyüs
İlk olarak 25 asırlık bir öğretmen olan, ‘’Çin’in Sokrates’i’’ olarak bilenen Çinli filozof Konfüçyüs’ün yanına kırlarda sohbet etmeye gidiyoruz. Ülke refahı, öğretileri, adalet kavramı üzerine sorular sorup fikirlerini aldığımız bu bölümde Taoculuk hakkında da bilgi sahibi oluyoruz.
2) Nefsini Tepelemiş Elleri Kan İçinde,
Yunus Emre
Kendinden sonra gelen tüm şairleri şüphesiz etkilemiş dâhi şair Yunus Emre ile bir dere kenarının yanındaki ağaç gölgesinde samimi bir atmosferde aşk, şiir ve ilim hakkında sohbet etme fırsatı buluyoruz.
3) Toplum Bireyin Üvey Annesidir,
Honore de Balzac
Gerçekçi romanın kurucusu ve yarattığı birbirinden farklı 2 bin 504 karakterle bilinen Balzac, bizi evine kahve içmeye davet ediyor. Kendisiyle psikoloji, sosyoloji ve entelektüellik hakkında istişarede bulunuyoruz.
4) Gençlere Kederi Yasaklıyorum,
Ahmet Mithat Efendi
Edebiyatımızın ilk popüler yazarı olan Ahmet Mithat Bey ile eski İstanbul sokaklarında turlarken yazarlık, edebiyat ve mutluluk hakkında sohbet ediyoruz.
5) Dâhi, Önyargısız Kişidir,
Arthur Conan Doyle
Bu sefer 1909 Londra’sına gidip pipolarımızı tüttürüyoruz, tam da koyu muhabbete dalmışken bizi arkamızdan sinsice Doyle’un takip ettiğini fark ediyoruz. Ne de olsa kendisi iz sürmeyi seven birisi! Doyle, bize dedektiflik hakkında bilgiler verdikten sonra İngiliz yazarlarla arkadaşlıklarından da bahsetmekten geri kalmıyor.
6) Bir Ülke Erkeklerden Ziyade Kadınlara Aittir,
Halide Edib Adıvar
Ve benim de en sevdiğim bölümlerden biri olan bu bölümde, Milli Mücadele yıllarına gidiyoruz. O habis ve kanlı zamanlarda nasıl zorluklar yaşandığını bir kez daha gördükten sonra, bize kadınların toplumdaki yeri ve dönem edebiyatı hakkında malumat vermeye başlıyor Halide Hanım. Aynı zamanda başarılı bir akademisyen olan Halide Hanım’ın başından geçenler karşısında duygulanmamak elde değil.
7) Cehennemde Yaşadığımızı Göz Ardı Edemeyiz,
Theodor W. Adorno
Bu sefer de bizi sosyoloji ve felsefe profesörü olan Adorno, kendi çalışma odasında bizi misafir ediyor ve toplum-edebiyat-felsefe üçgeninde karşılıklı soru-cevap şeklinde sohbet ediyoruz.
8) Vicdanımız Defosuz - Pabucumuz Deliktir,
Orhan Kemal
İnandığı doğruların adamı olan büyük üstat Orhan Kemal, Cihangir’e çay-simit keyfi eşliğinde romancılık,
Nazım Hikmet Ran ile aralarındaki dostlukları ve yoksulluk üzerine sohbet etmeye davet ediyor bizleri.
9) Şahane Serseri,
Attila İlhan
1980’lerin başı İstanbul… Mevzu çocukluktan açılıyor, edebiyata kadar gidiyor. Gerek
Simone de Beauvoir ile olan dostlukları gerek sanatçılık mevzuları gerekse de toplumsal yozlaşmalar… birçok konuda tavsiyelerde bulunuyor İlhan.
10) Kimseyi İncitmeden Her Şeyi Altüst Etmek İstiyorum,
Ursula K. Le Guin
İşlediği alternatif toplumsal ve siyasi temalarla birlikte, fantezi ve bilim-kurgu alanlarında tanınmış bir yazar olan Ursula Hanım, bizi yemyeşil bir ormanda kedilerle karşılıyor. Anarşist ütopik romanı
Mülksüzler, felsefe, ejderhalar ve daha birçok konu hakkında güzel bir sohbet ile içimizi ısıtıyor.
11) Türkçeye Toz Kondurmayan Şair,
Cemal Süreya
1982, Kadıköy… Önce Süreya’nın çalışma odası ve
Fyodor Dostoyevski hakkında muhabbet… Daha sonrasında Kadıköy boğanın orada duygular ve şiirin Türkiye’deki önemi üzerine birkaç kelam. Kadıköy sokaklarında dolaşırken kendisi hakkında bilmediğimiz birçok bilgiyi ediniyoruz. Ardından bir meyhaneye giriyoruz ve bize bir bardak içki ikramda bulunup
Edip Cansever ile olan anılarını anlatıyor.
12) Âlim Romancı, Muzip Profesör,
Umberto Eco
4 Nisan 2013, İstanbul… Evet, İstanbul. Eco’nun o tarihte İstanbul gezisi sırasında yanına konuk oluyoruz. Yazmak, romancılık, eleştiri, kurmaca kısaca edebiyat başlığı altında ne varsa tek tek merak ettiklerimizi soruyoruz ve çok cesurca cevaplar alıyoruz karşılığında. Entelektüellik hakkında da bizi aydınlattıktan sonra Türkiye’ye dair düşüncelerini paylaşıyor bizimle.
13) Ejderin Derinliği,
Bruce Lee
1971, Los Angeles… Bruce Lee n’alaka diyenleriniz varsa, hâlâ onun muhteşem bir dövüş ustası olmasının yanı sıra felsefi yönünün de olduğunu bilmiyorsunuz demektir. (Bkz: youtu.be/F0IOIAcu06U?t=946) Derken bir anda Hong Kong’a ışınlanıyoruz ve bize Kung-fu öğretirken aynı zamanda felsefesinden de bahsediyor. ‘’Be water, my friend. Empty your mind!’’
Hakan Karataş’ın çizgileriyle kusursuz bir şekilde hayat buluyor. Yazarların hakkında bilmediğimiz birçok özellikleri ile karşı karşıya kalıyoruz. Zaten Menteş’in de dediği gibi kitabın amacı; Yazarları ve eserlerini genel hatlarıyla tanıtmak; tecrübeli okura hatırlatmalarda bulunmak; yolun başındaki okurlara kılavuzluk etmek…
Ayrıca DDR1'in incelemesi için: #141625268
''Enteresan, matrak ve bilgi dolu!''
Derdi okumak, edebiyat, felsefe, hatta Dünya’nın kendisi olanların mutlaka es geçmemesi gereken bir eser. Derde Deva Randevu №:3’te görüşmek üzere, keyifli okumalar. ^^
Murat Menteş'i çok duyuyordum ve çok da merak ediyordum. Sonunda
Antika Titanik ile başladım. Ama bu kadar mı hayal kırıklığı yaşayabilirim ya :( çok çok üzdü o kitap beni yani beklentilerimin, kitaba dair değil yazara dair, çok altında kaldı. O yüzden artık Murat Menteş'e biraz mesafeli yaklaşıyorum. Bir dahaki okumam hangi kitap ya da ne zaman olur bilmiyorum :(
Antika Titanik'i fakat çok fazla olumsuz yorum gördüğümden başlamamıştım. Diğer kitaplarına göre cidden beklentilerin altındaymış. Her ne kadar o kitabıyla ilgili olumsuz yorum görsem de
Korkma Ben Varım, 
Dublörün Dilemması ve benim sıradaki Menteş kitabım olacak olan 
Ruhi Mücerret hakkında da güzel yorumlar duydum. Belki bir fikir olur sana da. ^^ Gerçekten okunmaya değer bir yazar çünkü.