"Günümüz insanları bıkkınlar. Seyahat
ediyorlar; hafta sonu tatili için başka
yerlere gidiyorlar. Televizyon onlara
dünyayı bir tabak içinde sunuyor..."
... günümüzde insanları düşünmekten alıkoyan bir seri faaliyet ve meşgalelerin müşrik düzenler tarafından niçin teşvik edildiğini daha iyi anlıyoruz. Franco'nun yıllarca halkını yüz binlik beşiklerde arena ve stadyumlarda uyutmasına fırsat veren boğa güreşleri ve futbolun işlevini günümüz Türkiye'sinde başta TV kanalları( aptal kutuları) olmak üzere pek çok vasıta pekala icra etmektedir. Gençliği peşinden sürükleyen moda meşguliyetler(müzik, eğlence,futbolizm, uyuşturucu vb...)beyinleri tefekkürden, okumak, araştırmak, gerçeği bulmaktan alıkoyduğu gibi Kur'an'a muhatap olmaktan da uzaklaştırmaktadır.
İnsanlar Tanrı üzerine yemin ettikleri gibi daha düşük seviyedeki ilahların adına ve babaları ile atalarının adına da yemin ediyorlardı. Bu günümüz insanının kulağına biraz garip gelebilir ancak en azından filmlerde duyduğunuz "Annemin mezarı üzerine yemin ederim." türünden yemin eden insanları hatırlayın.
"Nakledilmiş ki: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Mekke'den hicret ettiği ve küffarlar takibe çıktıkları vakit, Sebîr namındaki dağa çıktılar. Sebîr dedi ki:
Ya Resûlallah, benden ininiz! Korkarım, benim üstümde sizi vururlarsa, Allah beni tâzib (azap) eder. Onun için korkarım." Cebel-i Hıra çağırdı: Ya Resülallahi ileyye
MÖ Beş Milyon: Bilinen en eski insan benzeri maymun cinsi olan Australopithe- cus Afrika'da ortaya çıktı.
MÖ İki Milyon: Homo habilis ve dişisi ellerini kullanarak yonttukları taşlarla aletler yapıyordu ve hâlâ Afrika'dan çıkmamışlardı.
MÖ 1,5 Milyon: Meşaleyi homo erectus ve femina erecta devraldı. Gerçekten de ateşi keşfeden ilk
Günümüz insanları, yaşamlarımızdaki saçmalıkları ve zulümleri,bir avuç kişinin gülünç zenginliğini ve çoğunluğun hüzün veren fakirliğini,silahları ve savaşları,bunların hiçbirisini kimsenin görmediğine inanırlar ve böyle bir hayatı devam ettirmelerine hiçbir şey engel olmaz.
Ebu’l-Vefa Bin Akil (rahimehullah) şöyle der:
“Eğer günümüz insanları içinde Müslümanların konumunu tespit etmek isterseniz, cami kapılarındaki kalabalıklara ve 'Lebbeyk' diye haykıran yığınlara bakmayın. Asıl olarak, şeriat düşmanlarının peşinden giden ayak izlerine bakın! Asıl sığınma Allah'ın kalesine olan sığınma ve O'nun sağlam ipine sarılmadır. Bu dinin dostlarına bağlılıktır. Bu dine muhalif olan düşmanlara karşı çok dikkatli ol. Kişiyi Allah (Subhanehu ve Tealâ)’ya yaklaştıran en faziletli amel, Allah ve Rasülü’ne karşı çıkmış olanlardan nefret etmek ve onlara karşı el, dil ve kalp ile mümkün olduğunca cihad etmektir.”(9)
Sayfa 17 - Beyaz Minare Kitap (9) Ed-Düreru’s-Seniyye, Cihad Bölümü, 238.
Yetişkin İnsanları Yeniden Büyütme Olanağı Yok
Günümüz insanının üç ayrı donanıma sahip olması gerekirdi;
✓ Aldanmamak için akla,
✓ Sevmek için yürekli bir duyunca,
✓ İnsanlığa ihanet etmemek ve kimsenin önünde sürünmemek için dik duruşlu bir omurgaya ihtiyaç var.
Yaşadığımız toplumun ne kadarı bu donanıma sahip insanlar tarafından oluşmaktadır?
Her insan bu donanıma sahip olabilecek kapasitede temiz bir şekilde dünyaya gelir.
Sömürgeci dünya düzeni insanların bu donanıma sahip olmamaları için her türlü hileye başvurmaktadır.
Ailelere, öğretmenlere ve yetişkin her insana böyle bir düzen karşısında yeni nesilleri bu donanım ile yetiştirmek adına çok büyük bir çaba göstermeleri gerekir.
Devletin de toplumun bu duyarlılığına uygun şekilde bir aygıta dönüştürülmesi ve bunu destekleyen bir yönetim anlayışı ile yönetilmesi sağlanmalıdır.
Önder Karaçay
Tüm insanlar aynıdır. Kendileri bir başkasının cebinden alırken yüzleri aydınlanır, gülümserler, ama kaybetme sırası onlara geldiğinde yastaymış gibi ağlarlar.
Günümüz Türkiye'sinin güneybatısında yer alan Milet şehrinde, 7. yüzyılın sonunda ilk büyük Yunan matematikçi dünyaya gelecek: Thales. Kendisinden bahseden sayısız kaynağa rağmen bugün Thales'in hayatı ve çalışmalarıyla ilgili güvenilir bilgi bulmak güç. Bu dönemdeki birçok bilgin için olduğu gibi, ölümünden sonra birkaç hevesli talebe çeşitli efsaneler uydurup doğruyu yanlıştan ayırmayı güçleştirecek. Bu dönemin bilim insanları çok sıkıcı bir etik anlayışı ile kendilerini bunaltmazlardı ve hoşlarına gitmediğinde gerçek üzerinde birtakım oynamalar yapmaları çok nadir görünen bir durum değildi.
Gaybı Allah bilir ama Nur Risaleleri'nden yaptığımız bu alıntılardan, evliyanın gaybı bildiği sonucu çıkmaktadır.(Hâşâ) Nitekim bu kanaat Nur Risaleleri'nde açık olarak belirtilmiştir:
Madem Hz. Ali (R.A.) "ene medînetu'l-'ilmi ve 'aliyyun babuha" hadisine mazhardır. Hem madem Şah-ı Velayet ünvanını alarak