Elden Gider
1. Sâkîyâ mey vir ki bir gün lâle-zâr elden gider
Çün irer fasl-ı hazân bâğ ü behår elden gider
2. Her niçe zühd ü salâha mâil olur hâtırum
Gördügümce ol nigârı ihtiyâr elden gider
Bütün arzumuz ve düşünceniz vatanımızın mutluluğudur
Şu bedenimiz sınırlarımıza kaledir
Osmanlılarız, süsümüz kanlı kefendir
Savaşta şehitlikle bütün tat alırız biz
Osmanlılarız, can veririz, nam alırız biz
Kan ile kılıçtır görünen bayrağımızda
Can korkusu gezmez ovamızda dağımızda
Her köşede bir aslan yatar toprağımızda
Kavgada şahadetle bütün kam alırız biz
Osmanlılarız, can veririz, nam alırız biz
Osmanlı adını her duyan ürperir
Atalarımızın heybetini bütün dünya bilir
Yaradılış değişir sanma, bu kan yine o kandır
Kavgada şahadetle bütün kam alırız biz
Osmanlılarız, can veririz, nam alırız biz
Top patlasın, ateşleri etrafa saçılsın
Cennet kapısı can veren dostlara açılsın
Dünyada ne bulduk ki ölümden de kaçılsın
Kavgada şahadetle bütün kam alırız biz
Osmanlılarız, can veririz, nam alırız biz
1) Bahr-i mevvac-ı kerem Hazreti Sultan Mahmud
2) Lütfüna nisbet ile katre (damla) değildir derya
.....(1153)
Fatih Camii avlusunun kütüphane tarafındaki hazire kapısının solunda bulunan ve sadrazam Hacı Ahmed Paşa'nın hayır eserlerinden olan bu çeşmenin şair Nimetullah a ait kitabesinin günümüz Türkçesi ile yazılışından iki satır.
Timur'un adı değişen alfabeler ve telaffuz yetisinden dolayı birçok şekilde tasvir edilir. Çağatay Türkçesi ile Temur, günümüz Türkiye Türkçesi ile Timur olarak evrilir. Aynı şekilde Göktürkçe ise Temür olarak telaffuz edilir. Timur adının anlamı ise Demir, Demirci manası taşımaktadır. Yine eski Türkçe'de Demir'in telaffuzu Temir olduğundan, Nihal Atsız, Mustafa Kemal Atatürk gibi Türkçü kimliğe sahip isimler, onu adının anlamıyla Temir ya da Demir diyerek anarlardı. "Atatürk Timur'a ayrı bir hayranlık duyardı. Soyadı kanununda onun soy ismi vermesini isteyenlerin çoğuna Timurlenk soyadını verdi. Sık sık tiyatro yapan öğrencilerle birlikte olur, 'Erkeğin adı Timur, kızınki Ayşe olsun' derdi. Onun zekâsına, askerî disiplin ve dehasına büyük saygı duyardı. Timur'dan daha çok, adının anlamı olan 'Demir' diyerek bahsederdi." (Arif Nihat Asya)
‘Işk bir ulu nazar durur ‘âşık cânı dîdâr durur
Işkı olmayan gönüller vîrânedür şâr olmadı
Günümüz Türkçesi ile:
Aşk bir ulu nazar olur, aşık canı didar olur,
Aşkı olmayan gönüller, viranedir şar olmadı…
Yaratıklar âlemi dikkatle bir incelense şöyle:
Bulunmaz çalışmaktan uzak bir zerre bile.
Gökteki, yerdeki bütün varlıklar için
Kurtuluş yok sürekli çalışmaktan, ilerlemekten bugün.
Yer çalışsın, gök çalışsın, sen sıkılmazsan otur!
Bunlar hakkında bilmem bir bahanen var mı? Dur!
Yaratılmışlar bir şey midir, boş durmuyor Yaradan bile:
Bak tecelli ediyor çeşit çeşit binlerce olay ile.
Ey, bütün dünya ve içindekiler ayaktayken, yatan!
Leş misin, davranmıyorsun? Bari Allah'tan utan!
Gel gel berû kim savm u salatın kazâsı var sensiz geçen zâman-ı hâyatın kazâsı yok.
Günümüz Türkçesi:
Benim yanima gel,yaklaş,benle bir ol
Çünkü oruç ile namazın bile kazası var ama sensiz geçen zamanların kazâsı yok.
Nesimi
Yıkılıpdır bu cihan sanma ki bizde düzele
Şimdi ebvâb-ı saadette gezen hep hazele
Devlet-i çerh-i denî verdi kamu mübtezele
İşimiz kaldı hemen merhamet-i lemyezele
Günümüz Türkçesi ile anlamı şu şekildedir: (Bu dünya yıkılıp gitmektedir, bizim zamanımızda düzeleceğini zannetme. Bir de alçak felek devleti büsbütün aşağılık kimselerin eline verdi. Nitekim şimdi saadet kapılarında (devlette) bulunanlar bozguncu ve soysuz kişiler. Artık işimiz Allah’ın merhametine kaldı.)
Yani ruh insanı terk edince, bütün insan hakları bildirgeleri filan hükümsüz hale geliyor. Onlarca yıl yaşadığı evde bir gece daha kalmasına müsaade etmiyorlar adamın, acilen kabristanın yolunu tutuyor. İhmal etseniz belediye devreye giriyor. Hani çok kıymetliydi insan? Ruhu ile kıymetli, insan ruh demek çünkü... Ama biz ruhun ihtiyacını konuşmaya, varlığını idrakten sonra önce O'nun varlığını bir hatırlamak lazım. Günümüzde insanın maddesi ile ruhunu ayrı ayrı anlayabilene varlığına idrak edebilene evliya dense yeridir. Şeyh Galip şöyle diyor:
Gıdâ-yı rûhu ver kim rehber-i mirâc-ı ulvîdir
Hemîşe fikr-i ta'mîr-i beden pâ-der-gil olmaktır
Günümüz Türkçesi ile, "Ruhunu besle, yola o çıkacak; beden boş kapsül, bırakıp gideceksin\ Bütün mesaini bedenine harcarsan ayağa çamura çakılıp yürüyemeden eşek gibi olursun."
Günümüz Türkçesi ile Evliya Çelebi'nin Tokat hakkında söyledikleri şöyledir: “Bu havası hoş şehrin dört tarafından bahçe ve bostanlar içinde sular akar, bahçelerde bülbüllerin sesi insan ruhuna rahatlık verir. Meyveleri lezzetli ve latif olup, her tarafa hediye olarak gönderilir. Her bağında birer köşk, havuz, fıskiyeler ve çeşitli meyveler bulunur. Halkı zevk ehlidir. Gariplerle dostturlar, kin tutmaz, hile bilmez, deryadil, haluk, selim ve halim insanlardırlar. Herkese iyi zanda bulunurlar. İyi geçinirler, hayırlı yapılar yapmaya hevesleri çoktur. Camii, saray, köşk ve imaretleri o kadar metin ve güzel olur ki, bunlara girenler hayrandır. Şehir genişlik ve ucuzluklu bir yer olup dünya yüzünde eşi yok gibidir. Yılın her zamanında halkın nimetleri boldur. Hacı Bektaş Veli'nin hayırlı ve bereketli dualarıyla bu eski tarihî şehir: "Âlimler konağı, fazıllar yurdu ve şairler yatağıdır."
>Nice vakt oldu Tâib, biz ki mehcûr-1 Stanbûluz Hayal-i dîdede ab u hevâsı artar eksilmez.
>Günümüz Türkçesi ile;Tâib, epey oldu ki biz İstanbul’dan uzaklardayız, oranın hava ve suyunun hayali gözümde artar eksilmez.
Osmanzade Tâib