Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hemen her yakınlık kibir ya da minnet hissine kurulu, öyle ki hiçbirini kendi haline bırakmaya gelmez. Başta hepimiz özgür davranabiliriz, bir kişiyi başkasına yeğlemek nedir ki; ama bir şekilde teşvik edilmeden gerçekten aşık olma yürekliliğini göstereceksek az kişi vardır.
Gurur sanırım çok yaygın bir zaaf. Okuduklarıma göre gerçekten çok yaygın olduğuna kanaat getirdim, insanın doğası gururlu olmaya özellikle meyilli, gerçek ya da hayali bir özelliği yüzünden kendini beğenmişlik hissine kapılmayan çok az kişi var. Kelimeler genelde eş anlamlı kullanılsa da kibir ile gurur farklı şeyler. İnsan kibirli olmadan gururlu olabilir. Gurur kendimizle ilgili düşüncelerimizi yansıtıyor, kibir ise başkalarının bizim hakkımızda ne düşündüğü ile ilgili.
Reklam
biz ona dindar değil dinci diyoruz
Kesin inançlı kişinin, özellikle de dindar bireyin görünürde alçak gönüllü biri olduğu izlenimi bir şekilde hüküm sürer. Fakat gerçek şudur ki, benliğini teslim etmek ve nefsini itaatkâr kılmak, gurur ve kibir doğurur. Hal böyle olunca kesin inançlı kişi kendini ayrıcalıklı, dünyaya nur saçmaya gelmiş bir kişi, uysal görünüşlü bir prens ve bu dünyanın ve cennetin mirasçısı olarak görmeye meyilli olur. Onun inancında olmayan kişiler kötüdür ve söylediklerine kulak asmayanlar kahrolacaklardır.
Steve Jobs, kendisine kanser teşhisi konduktan iki sene sonra onu dinlemek için toplanmış öğrencilere şöyle diyordu: "Yakında öleceğimi hatırlamak, hayatta karşıma çıkan meselelerle ilgili tercihler arasında seçim yapma konusunda bana yardımcı olan en önemli araç oldu çünkü neredeyse her şey tüm harici beklentiler, gurur, kibir, rezil ya da başarısız olma korkusu ve diğer tüm dertler hepsi ölüm karşısında geri çekiliyor."
7.cilt
1593.Iyâz İbni Hımâr radıyallâhu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Allah Teâlâ bana: Birbirinize karşı öylesine alçak gönüllü olun ki, hiç bir kişi diğerine karşı haddi aşıp zulmetmesin. Yine hiç bir kimse, bir başkasına karşı böbürlenip üstünlük taslamasın diye
Köprüden Önce On Çıkış!
Allah'a ulaşmanın önünde dört engel vardır: Şehvet ve heves. Çok yemek içmek. Mal ve makam. Gurur ve kibir. (Şems-i Tebrizi)
Reklam
Yeniden var olabilmek için önce yok olmayı öğrenmeliyiz. Ama öyle kendimizi beğeniyoruz ki bizler! İşin püf noktası bu. Kibirden yanımıza varılmıyor da gururumuz yok. Gurur fukarasıyız ama tepeden tırnağa kibir kesilmişiz. Öyle bir kurumlanıyoruz ki kartondan yapılma kişiliklerimizle! Bu hep kendini haklı gören, kendini beğenmiş, kendi dediği dedik olan ufacık benliklerimizden vazgeçmektrnse ölmek bize yeğ geliyor.
Nefret
Kesin inançlı kişinin, özellikle de dindar bireyin görünürde alçakgönüllü biri olduğu izlenimi bir şekilde hüküm sürer. Fakat gerçek şudur ki, benliğini teslim etmek ve nefsini itaatkâr kılmak, gurur ve kibir doğurur. Hal böyle olunca kesin inançlı kişi kendini ayrıcalıklı, dünyaya nur saçmaya gelmiş bir kişi, uysal görünüşlü bir prens ve bu dünyanın ve cennetin mirasçısı olarak görmeye meyilli olur. Onun inancında olmayan kişiler kötüdür ve söylediklerine kulak asmayanlar kahrolacaklardır.
kibir, gurur, bencillik ve sair kötü niyetlerle güzelliğin biraraya gelemeyeceğidir. Bir zalimin çok şık giyinmesi, etrafına gülümser pozlar vermesi, yakınlarına menfaat sağlaması, onun güzel olduğu anlamına gelmez.
Sen sen ol gafillerden olma
Ey nefsinden gafil ve nefsini bilmeyen cahil! O halde, başkasının marifetine nasıl tama- karlık yapıyorsun? Halbuki Cenâb-ı Hak sana, aziz kitabında nefsini dü- şünmeyi emrederek buyurmuştur: "Nefsinizde de birçok alâmetler var! Hâlâ görmeyecek misiniz?" (Zariyat: 21) Cenab-ı Hak senin necis bir damla meniden yaratıldığını zikrederek buyurdu: "(Kahr olası kâfir) insan! Ne nankör şey! (Bu kibir ve gurur nereden? Düşünmez mi?) Onu ya- ratan hangi şeyden yarattı? Bir nutfeden (meniden) onu yarattı da (insan) biçimine koydu. Sonra (ana rahminden çıkmak için) ona yolu kolaylaştırdı.. Sonra onu öldürdü de kabre gömdürdü. Sonra dilediği vakit onu tekrar di- riltecek..." (Abese: 18-22) Yine buyurdu: "Onun alâmetlerindendir ki, sizi top- raktan yarattı. Sonra da siz bir insan olunca çoğalıp ya- yılıyorsunuz." (Rûm: 20) "Sanır mı insan başıboş bırakılacak? Dökülen meni- den bir nutfe değil miydi? Sonra meniden bir kan pıh- tısı olmuş da Allah onu yarattı. Derken (insan biçimine) koydu." (Kıyamet: 37-38)
Reklam
“Padişaha söyle, rızkımız muayyendir.” Onun bu mesajında zımnen yer alan gurur ve izzetinefis, şairin kibir ve büyüklenmeye padişahtan da gelse tahammül edemeyeceğini göstermektedir.
Gösteriş ihtiyacı ile tatmin olan bu kibir çok düşük kalitelidir. Çalışmadan kaynaklanan başarılardan duyulan gururla, hatta mütevazı sanat hazinelerini göstermekten veya yolculuklarını anlatmaktan gurur duyan öğrencinin mazur görülebilecek bin bir türlü farklı kibriyle katiyen boy ölçüşemez. Demek ki, sözüm ona "eğlenen" öğrencinin yaşamı, içler acısı bir tekdüzelikte, içler acısı kısırlıkta bir yaşamdır; en önemlisi de aptalcadır, mide bulandırıcı bir aptallıktır.
Başkalarını küçük görüp kendini üstün sayma diye tarif edebileceğimiz kibir ve gurur, dinimizin uzak durulması noktasında üzerinde önemle durduğu manevi hastalıklardır. Tevazu ve alçak gönüllük ise bu hastalıkların çaresi olarak gösterilmiştir.
Sayfa 70
Yeryüzünde Kibir ve gurur taslayarak yürümeyiniz.
Sayfa 363 - Diyanet YayınlarıKitabı okuyor
Verdin ellerin ile, En yakınlarını kabre; Bu kibir gurur ne diye?
Sayfa 71 - Tilki KitapKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.