Ömer Gezen' e ve tüm dostlara teşekkür ederim.Sizler de bu anlamlı harekete katılmak isterseniz #51007323
{Liste Güncellenecektir. Yoruma Siz de Sevdiğiniz İncelemeleri İliştirebilirsiniz.}
*Gülnaz Eliaçık
Dorian göreni kendine hayran bırakan yüz güzelliğine sahip bir mirasyedi. Tabi bu yüz güzelliği ilerde Dorian'ın başına olur olmadık işler açıyor orası ayrı..
Basil adında bir ressam Dorian'ın, yüz güzelliğinden etkilenip; potresini çiziyor. Dorian potreyi öyle çok begeniyor ki "Keşke benim yaşlanmam yerine tablo yaşlansa, bunun için elimden gelen her seyi yaparım," diyor.
Gel görelim yüz güzelliği için Dorian ruhunu şeytana satıyor. Bundan sonra çirkin bir hayat tarzı sürmesiyle Dorian, yaşlanmıyor artık potresi yaşlanıyor.
Eser fantastik kategoride.. Ahlaki çöküntü bir tabloyla stabilize edilmiş. Bazen okurken kendime kesin Sbilvey intihar edince Dorian'ın psikolojisi bozuldu, Ondan böyle kötü davranıyor, demiştim. Ama perde arkası çok farklı.
Ne güzellikmiş be.. Sanki peynir ekmek niyetine sofraya koyup yiyebileceğin bir şey güzellik. Al işte sana güzellik başına bela oldu. Sanki değermiş gibi güzelliğin için cinayet bile işledin Dorian. Yazık.. Bundan sonra ise okuyucuya "Keşke Basil, potreni hiç çizmeseydi" demek kaldı.
“Bir hüznün resmi gibi
Kalpsiz bir yüz.”
(W. Shakespeare “Hamlet" )
Portre tam öyleydi. Der Dorian Gray...
Derin analizler isteyen bir kitap okudum. Nerden başlayıp, nasıl toparlayıp, nerede bitireceğimle ilgili hiçbir fikrim yok açıkçası. Çünkü konu sadece romanın kendisi değil. Ancak kitabın dışına çok çıkmadan ve kitabı da özet
Martin Eden, alt tabakadan yirmisinde bir genç sıfırdan başladığı bir yazma sürecinde, çok kısa bir sürede döneminin en popüler yazarına dönüşüverir. Nasıl mı?
“Mucizeydi. Bu denli ulvi düşünceleri, hiç bu kadar azametli halleriyle dile getirdiği olmamıştı. Çünkü hiç böyle bir çaba içinde olmamıştı. Açıklaması buydu işte. Daha önce hiç
Uzun zaman sonra ilk kez inceleme yazıyorum. İnceleme yazmama orucumu ancak Martin Eden gibi bir başyapıt bozabilirdi. Kitabı okumadan hakkında yapılan yorumları ve incelemeleri bildiğim için okuduğumda benim için en iyi Jack London eseri olacağına dair şüphem yoktu. Daha okumadan büyüsüne kapılmıştım. Öncesinde ise favorim
Madam Prie, herkesi küçümseyen, egolu, kibirli aynı zamanda ünün ve güzelliğin timsali Paris Prensesi’dir. Lüksüne düşkün olan Madam Prie, devletin parasını çok harcadığı gerekçesiyle Kral tarafından Normandiya’ya sürülür.
Yalnızlık psikolojisi ve iktidarı kaybedişi onu intihara iter. Saraya yazdığı mektuplardan cevap alamayan Madam ölümünü 7 Ekim olarak kararlaştırmıştır. Son kez görkemli bir davette herkese ölümünü bildirir. Ölümü yıllarca tüm Paris’te yankılanacak ve istediği itibarına kavuşacaktı.
7 Ekim sabahı hayalini kurduğu ölümü için hazırdı. Zehri içti ve ölüme kavuştu ama haber Paris’e iletildiğinde durum çok farklıdır. Kentte bir Hokkabazın gösterisi vardır ve daha ilgi çekici gelir. İktidar aşkı onun hem ölümü hem de bir çöküşü olur. Okuyunca kendiniz yaşıyormuşçasına hissettiren bir kitap. İyi okumalar
Bir Çöküşün ÖyküsüStefan Zweig · İş Bankası Kültür Yayınları · 202177bin okunma
Birinci Dünya Savaşı’nın tarihsel arka planda gezindiği, erkeğin cephede, kadınınsa çocuklarıyla evde açlık sınırında yaşadığı, toplum normlarının ev etrafında şekillendiği, üstelik savaş, aile ve yuva üçgeninin çocuk psikolojisi üzerindeki etkisini de güçlendirdiğine değinen aynı zamanda güzelliğin bir kadının hayatını mahvetmeye kadar götürebileceğini gösteren sürükleyici bir roman.
İnsan bedeni, ekonomik değer açısından yorumlanmış ve metalaştırılmış, tüketimin konusu haline gelmiştir. Bu noktada da iki husus kendisini göstermiştir:
Birincisi, güzelliğin doğallıkta arandığı zihniyet dünyası insan elinin müdahalesine doğru evrilmiş, bu alanda hem çok güçlü bir ekonomik sektör doğmuş hem de kızların psikolojisi evrime uğramıştır. Özellikle kadın güzelliği ve görüntüsü üzerindeki kışkırtıcı pazarlama tekniklerinin oluşturduğu manipülasyon, kadını doğal olan bedenine yabancılaştırmış... bedenin tüketime sunulabilmesi ve ekonomik değer kazanması için de beden yeni baştan tasarlanarak gözlerin beğenisine sunulmuştur.
İkincisi, cinsellik serbest piyasa ekonomisinin ürününe dönüşmüştür. Bu noktada hamileliği önleyici tedbirlerin cinselliğ daha serbest hâle gelmesinde etkili olduğunu belirtmeliyiz.
Sonuçta bu yöndeki kapitalist ekonomik zihniyet ve cinsellikteki muhafazakâr yapının kırılması aileyi ayakta tutan değerlerde bir sarsıntının yaşanmasına sebep olmuştur.
Kâinat, güzelliğin ve ahengin âlemidir. Her bir ritim, güzellik ve âhenk bu alemin bir cilvesidir. Güzel bir ses ve hoş bir şarkı bu âlemin harikalağının bir aksidir.
Burada, bir başka dile ve kültüre neden saldırılır; o dili, kültürü ve insanını, kendi dilimiz ve kültürümüzün, doğrudan kendimizin bir zenginliği, tamamlayanı, yücelteni olarak görmeyiz de şiddetli bir öfkeyle yok etmeye çalışırız? Bu nasıl bir yönetim anlayışı, nasıl bir insan psikolojisidir ki, sahip olmadığı ne varsa, ya da yok ettiği ne
Güzelliğin en büyük özelliği, sergilenmek istemesidir. Kendini göstermek arzusu, beraberinde onay beklentisini getirir. Bu da güzellik duygusunun, insanın kabul görme ihtiyacı ile ne kadar yakın olduğunu gösterir.
Güzelliğin en büyük özelliği, sergilenmek istemesidir. Kendini göstermek arzusu, beraberinde onay beklentisini getirir. Abartılı giyinen, dikkat çekici davranışlarda bulunan insanlar, aslında sevgi ve ilgi ihtiyacında olan kişilerdir.