Sır. 1990 ilk basım. 90 sayfa. Sır ismi sırrolan bir dervişten geliyor. Kitaptaki sekiz hikayenin her biri bu sırrolan dervişe uzaktan da olsa dokunuyor. Kitap, bir köylünün postu devralmasıyla -yani bir tarikatın yeni şeyhi olmasıyla- başlıyor. Bu köylü kendini hiç de bu sorumluluğu taşıyacak nitelikte görmese de, karar kesin. Bu heyecanlı şeyhin etrafında şekillenen tarikat; bir süre sonra şehirdekilerin işin içine girmesiyle sadelikten uzaklaşıyor. Misafirlere verilen basit ikramlar ve pek rahat olmayan döşeklerin yerini güzel yemekler ve rahat döşekler alıyor. Tekke şehre taşınınca iyice bozulmaya başlıyor; yani daha doğrusu bozulmaktan ziyade sadeliğini kaybediyor. Kitaptaki diğer hikayeler dediğimiz gibi bu şeyhe ucundan dokunuyor. Mesela bir hikaye siyasi amaçlarla şeyhi ziyarete giden bir siyasetçiyi, bir başkası şeyhi arayan bir müridi, bir başkası şeyhin tarikatına girmek için bütün yazdıklarını arkasında bırakması gereken bir akademisyeni anlatıyor. Bu sayede şeyhin endişe duyduğu bu bozulmayı çeşitli açılardan izleme şansı buluyoruz. Aynı zamanda farklı farklı insanların gözünden tekkenin, şeyhin değerini ve anlamını da görüyoruz. Mustafa Kutlu’nun ikinci okuduğum kitabı olarak, birbirine bağlı ama aynı zamanda bağımsız hikayeler fikri çok hoşuma gitti. İçindeki dini ögeler vesilesiyle ve aynı zamanda içerdiği muhafazakar toplum eleştirileriyle kayda değer küçük bir kitap Sır. Mustafa Kutlu sadeliğinin en çok yakıştığını düşündüğüm eser aynı zamanda.