Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"...ancak kullanılmadan körelen ve özenle gizlemek zorunda kaldığım birçok yeteneğin hala içimde bulunduğunu aklıma getirmemem gerekiyor. Ah insanın bütün yüreğini öyle sıkıştırıyor ki bu. - Yine de! Yanlış anlaşılmak bizim gibilerin yazgısı."
Sayfa 8 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Sen hiç sevdalandın mı?
"Sen hiç sevdalandın mı Ahmet oğlum?" diye hiç beklemediğim anda ve beklemediğim yerden bir soru soruvermişti ki öylece kalakaldım. Ne diyeceğimi bilemedim. Nereden çıkmıştı bu soru şimdi? Ne diye durduk yere böyle bir şey sorulurdu ki? Bir zaman konuşamadım, bir şey söylemedim ama derince bir nefes alıp verdim. "Sevdalanmışsın." dedi. Anlamıştı. "Sevdalanmışsın hatta kavuşamamışsın." "Onu nereden anladın amca?" diye şaşkınlıkla ve yine her zamanki gibi patavatsız haliyle lafa atladı birden Selim. "Sen hiç arkadaşının gözüne bakmamışsın. Yüzüne hiç bakmamışsın. Bu yüzde hasret izi var." dedi Selime biraz da kızar gibi. Selim mahcup oldu ama çok da çaktırmamak için bir şey yapmak zorunda kalıp çayından bir yudum içti. "Gözünde, yüzünde, sesinde hasret var bu adamın." Öyle miydi gerçekten? Gerçekten öyle miydim? Ben kendimi saklayabildiğimi, saklanabildiğimi zannediyordum hep.Hâlâ o hasreti taşıdığımı biliyordum ama dışarıdan göründüğünün farkında değildim hiç...
Sayfa 51
Reklam
Dinler Tarihi Meğer Çok Oynakmış Satır aralarına en değerli ilmi sır bilgileri yazmak bu yazın ustasının en değerli hüneridir. Tarihi olan kültürü olan ve sır taşıyıcıları tarafından değiştirilmesine asla izin verilmeyen bir tek Türkler var. Zaman zaman devleti yöneten gafletler yüzünden yaşanır gerilemeler. Dijital peygamberler dinler
Durumun gelişmesine göre sonunda ölebileceğim, ve eğer öyle olursa (aman tahtaya vurayım!) o andan itibaren başkalarına neler olup bittiğinden artık haberim olmayacağı fikrine alışamıyorum. Sanki müthiş bir merakla okuduğum bir kitabı elimden çekip alıyorlarmış gibi. Akla sığar şey değil. Yine de bu kadarla kalsa vahim sayılmaz, işin kötüsü başka kitaplar da olmayacaktı, tek bir kadim elyazması olarak hayat. Hayat hâlâ Ortaçağ.
Beni en fazla şaşırtan şey, şimdilik hastalığın başkalarının işleriyle ilgilenmemi engellememesi. Sanki bana hiçbir şey olmuyormuş gibi davranmaya ve B.'den başka kimseye bir şey söylememeye karar verdim, B.'ye de ancak en kötü olasılığın kesinleşmesi durumunda. Bir kez karar verince, güç olmuyor. Ancak tuhaf olan yanı sır perdesi ardında ve yerli yerince davranmayı başarmam değil, çevremdeki her şeye karşı kendi ilgimin hiç değişmeden sürmesi. Her şey umurumda, her şey beni etkiliyor. Aslında numara yapmam gerekmiyor, çünkü bunun benim başıma gelebileceğine ya da geleceğine kendimi inandıramıyorum. Durumun gelişmesine göre sonunda ölebileceğim, ve eğer öyle olursa (aman tahtaya vurayım!) o andan itibaren başkalarına neler olup bittiğinden artık haberim olmayacağı fikrine alışamıyorum. Sanki müthiş bir merakla okuduğum bir kitabı elimden çekip alıyorlarmış gibi. Akla sığar şey değil. Yine de bu kadarla kalsa vahim sayılmaz, işin kötüsü başka kitaplar da olmayacaktı, tek bir kadim elyazması olarak hayat. Hayat hâlâ Ortaçağ.
Cahillik ayrı, bilgisizlik ayrı ve insanlık ayrı diye biliyordum
Bilgisiz ve cahil bırakılmış bir halkın nasıl kolaylıkla şartlandırılabileceği ve yönlendirilebileceğini gözler önüne sermesi bakımından bu olayın tarihi önemi büyüktür... Ve her toplumun; kuşkusuz bizlerin de bundan çıkartması gereken çok büyük dersler vardır. Suçlu aramaksa mesele bunun ortaya çıkartılması oldukça güçtür... Ne dersiniz, bu kadar
Reklam
" Belki çocukluk yıllarımızdaki kadar mutlu değiliz ama yine de keyfimiz yerinde. Zaten çocuk olsak, sırf o geçidi görmek bile havalara uçmamıza yeterdi. Bence hayata haksızlık etmemek adına, çocukluk yılları böyle durumlarda kategori dışı tutulmalı. Çünkü öyle güzel bir Ömür İklim Demir - Muhtelif Evhamlar Kitabı 49 kafaydı ki çocukluk mereti, bugüne kadar ne içtiysem, ne denediysem, hiçbiri beni tekrar oraya götüremedi. Nasıl götürsün? Tanıdığımız herkesin hayatta olduğu, ölümsüz yıllardı o zamanlar. Herkes çivi gibi, dipdiri ayaktaydı. Teyze, amca dediğimiz insanlar dahi en fazla bizim şimdiki yaşımızdaydı. İnanmıyorsan git bak, bütün o teyzeler hâlâ en vatkalı, en permalı halleriyle ordadırlar. Rüya gibi... Sanırım bu nedenle rüyalarımda çocukluğumu görmüyorum. Bir rüyanın rüyası kolay kolay görülmüyor."
Sayfa 48 - YKYKitabı okudu
İkindiye aşığım yine Sessizliğine ve yüzdeki serin değişine rüzgarın Nisanda yine ıslananız biz Kırk ikindide bozalım bu dünya kadar meseleyi Çözelim Güneşte kavrulmuyorken tenimiz İçimizde ateş taşıyoruz sönmüş aşklara Onlar yine öyle bilsinler Hiç ayrılmadık biliyorum Bir çığlık atkimsenin bilmediği bilmeceyi Ah ne güzelsin Yoluna çiçekler
KYK yurduna geç kalınca beni soru yağmuruna tuttun arkadaşım :)))
Yine geç kaldım işte! Sen şimdiye kadar nerelerdeydin! Her şeyi bana anlatacaksın! Doğrusu artık geri döneceğini sanmıyordum. Mektubumu buldun mu? Öyle mi? Hâlâ orada mıymış?
Sayfa 171 - Kaynak Yayınları 2. BaskıKitabı okudu
öyle gizliyiz, öyle kimsesiz bu yüzden yazıp yaktığın günlüklerinde bile geçmedi adım ama yine de şu tuvale çizdiğin portremin altına tedirgin bir imza devirmiştin ne cesaret, adın okunuyor hâlâ
Sayfa 30 - pdf.Kitabı okuyor
Reklam
Olanların hiçbiri benim suçum değildi fakat... yine de incinmiş hissediyorum. Hâlâ. İçim her zaman yanacak Biliyorum. Öyle olması gerek. Çünkü sevdiğin birisini kaybedince, hayatının sonuna kadar kendini bütün hissederek yaşayamıyorsun.
Bir rüyanın rüyası kolay kolay görülmüyor.
Belki çocukluk yıllarımızdaki kadar mutlu değiliz ama yine de keyfimiz yerinde. Zaten çocuk olsak, sırf o geçidi görmek bile havalara uç­mamıza yeterdi. Bence hayata haksızlık etmemek adına, çocukluk yılları böyle durumlarda kategori dışı tutulmalı. Çünkü öyle güzel bir kafaydı ki çocukluk mereti, bugüne kadar ne içtiysem, ne denediysem, hiçbiri beni tekrar oraya götüremedi. Nasıl götürsün? Tanıdığımız herkesin hayatta olduğu, ölümsüz yıllardı o zamanlar. Herkes çivi gibi, dipdiri ayaktaydı. Teyze, amca dediğimiz insanlar dahi en fazla bizim şimdiki yaşımızdaydı. İnanmıyorsan git bak, bütün o teyzeler hala en vatkalı, en permalı halleriyle ordadırlar. Rüya gibi... Sanırım bu nedenle rüyalarımda çocukluğumu görmü­yorum. Bir rüyanın rüyası kolay kolay görülmüyor.
' Ene-l Hak ' demiş Hallac-ı Mansur Haktan gayrı değilim ! Doğruları söylüyor diye halkın aklını bulandırıyor olmuş, Fırsat bulup Şirk koştu demişler ve 8 yıl hapis hayatı öyle başlamış.
Yunus'un, Vilâyetnâme'de Hacı Bektaş-ı Velî'nin huzuruna gidişi anlatılırken şöyle deniliyor: "Hacı Bektaşi Veli, Horasan diyârından Rûm'a gelip yerleştikten sonra veliliği ve kerâmetleri etrâfa yayıldı. Her taraftan mürid ve muhibler gelmeye, büyük meclisler kurulmaya başlandı. Fakir halli kimseler gelir, nasib alır
İçinizdeki aydınlığı arttırdıkça çöken karanlık yarılıp yok olacak
"Bir cinneti yaşıyoruz ama bunu yüksek sesle söyleyemiyoruz. Basın teslim alındı. Üniversite teslim alındı. Adalet teslim alındı. Eğitim teslim alındı. Siyaset teslim alındı. Sermaye teslim alındı... Her gün bir evden gencecik bir çocuğun cenazesi kalkıyor. Her gün bir evden bir kişi hapishaneye gidiyor. içeride öldürdüklerimiz yetmedi,
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.