Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ÜNAL YALTIRIK Diyarbakır'da İlkokul 8 yaşında herhalde Diyarbakır'a geliyorsunuz, 1940-41 arası... Kabaca 8-12 yaş arasında Diyarbakır'dasınız diyebilir miyiz? Evet. İlkokula orada başladığım için o hesaba geliyor. 8 yaşında ilkokula Diyarbakır'da başladım. Diyarbakır'daki evinizi hatırlıyor musunuz? Nasıl bir evdi?
İçip içip yine mest-i şaråb-ı nâb olalım Düşüp de yerlere ålûde-i türåb olalım Cihanda olmadı bir lahza gönlümüz âbâd Bu bağ-ı köhne harâb olmadan harab olalım Beka-yı âlemi bildim efsanedir âhir Olursa Cem gibi bir hoş hayâl ü hâb olalım Kadeh kadeh içerek ab-ı âteş-efrûzu Sonunda içmek için bî-tüvân ü tâb olalım Bakıp harab hâlimize gamze-i harab ile O şûhdan ne olur layık-ı itáb olalım Hicab mâni-i vasl-1 nigår imiş Asaf Çekip piyâle-i serşânı bi-hicâb olalım
PDF YKY
Reklam
_Gazeller_ _Keşke uyuyabilseydim de, rüyada yüzünü gösterseydin. _Ey bütün maddî varlığından kurtulup, sadece baştan ayağa nür olan azîz varlık, yıldızlar bile seni görüp kendilerinden utanıyorlar. Senin cevherin kuyumcuda müşterilerce pek beğenildi. Yani asaletine, rühî güzelliğine, Hakk aşıkları hayran oldular. _Avareliği, bir bir şerbet gibi
Rüzgar çanları
Malikânelerin girişlerinde genellikle rüzgâr estikçe sallanıp ses çıkartan çıngıraklar vardır. Şimdilerde metal, ağaç alçı vb. malzemeden üretilip evlerimizin verandaladına, balkonlarımıza kadar gelip güzel sesler çıkartan bu çıngıraklara "rüzgâr çanı" denilmiş. Kalplerimiz de, asılı durdukları rüzgârın esişine göre yerli yersiz salınıp
#omerhayyam
bir sır daha var, çözdüklerimizden başka! bir ışık daha var, bu ışıklardan başka. hiçbir yaptığınla yetinme, geç öteye: bir şey daha var bütün yaptıklarından başka niceleri geldi , neler istediler, sonunda dunyayi bırakip gittiler. sen hic gitmeyecek gibisin, degil mi? o gidenler de hep senin gibiydiler.. geçmis günü beyhude yere yâd etme, bir
Bir panayır bu. Başkalarına bakıp halimize şükrettiğimiz bir ayin bu.
Sayfa 31 - Kolektif Kitap, 1.Basım, Mayıs 2013
Reklam
Beyin ve alkol ilişkisi
İnsanlar alkolü sever. O kadar ki, alkolle ilişkili meseleler birçok toplum için sürekli bir sorun oluşturur. Bunlar o kadar yaygın ve devamlı şekilde ortaya çıkabilir ki, onlarla uğraşmak milyarlara mâl olabilir. Öyleyse bu kadar zararlı bir şey nasıl bu kadar popüler olabiliyor? Muhtemelen alkol eğlenceli olduğundan. Bunun yanında, ödül ve
Kategori: ÇıkarımlarımKitabı okuyor
Hasan'a Mektup - 16
Hasan bir mektup da sen gönder bana Gerçeklerden, yalanlardan haber ver. Varsın bulunmasın içinde mânâ Falanlardan-filanlardan haber ver. Olaylar dikkatle izleniyor mu? Olanlar milletten gizleniyor mu? Kıbrıs'ta katliam hızlanıyor mu? İşkenceyle ölenlerden haber ver. Ve hâlâ azimli kararlı mıyız? Kârlı mıyız, yoksa zararlı
Empati kurmak pek öyle kolay değil, o sırada objektifliği yitirmemek, karşımızdaki kişinin duygusal yoğunluğu içinde boğulmamak da şart. Bu objektifliğin muhafaza edilmesi meselesi, empatiyle sempatinin birbirinden ayrıldığı ya da en çok karıştırıldığı husus. Sempati, o insana karşı objektifliği ortadan kaldıran bir benimseme hali ve empatiye engel. Aslında bizim istediğimiz de her halimizi onaylayan sempatik bir anlayıştan ziyade empati. Zira sadece empatik bir tavır, insanlar arasında gerçeğe dayanan sevgi gelişimini ve sağlıklı bir ilişkiyi sağlayabiliyor. Empati için kendisini karşısındaki insanın yerine koymanın, onun gibi bakmaya, anlamaya çalışmanın yanı sıra, zihinde oluşan izdüşümün, bir biçimde karşıdaki kişiye iletilmesi de çok önemli. Empati kurmak, karşımızdaki kişinin söylediği duygu ve düşüncelerin aynısını ona tekrar etmek değil. Empati yapabilen insan, “papağan gibi tepki vermez”. Sürecin sonunda ne söyleyeceğimiz, karşımızdakine nasıl geri-bildirimde bulunacağımız, ifade edilen duygunun şiddetiyle çok alakalıdır. Bunun için de karşımızdaki kişinin sadece sözel tepkilerine değil, duruşuna, jest ve mimiklerine, ses tonuna, konuşma temposuna dikkat kesilmek icap ediyor.
Eski zamanların bizimkileri hal ehli olmayı önemserlerdi; Peki şimdilerde biz ne haldeyiz? Giydiğimiz elbiselerin, bindiğimiz araçların, oturduğumuz evlerin yakışıp yakışmadığıyla ilgiliyiz daha çok. İletişim kurabilmek için beden dili adı altında bakışlar, tavırlar, jest ve mimiklere dair sözüm ona bir sürü eğitimden geçiyoruz ancak hâl ehli olamıyoruz. Halimizi gizlemek için gösterdiklerimiz örtmüyor bizi. Hâl dilinden uzaklaştığımız için konuşmalarımız gürültüden öte bir şey ifade etmiyor. Halden hale giriyoruz ama hâl diline geçemiyoruz bir türlü. Hâl ile konuşmak, hâl ile söylemek, hâl ile yürümek, hâl ile hâllenmek. . . Lisanı hâlimiz ne söyler, lisanı kâlimiz lisanı hâlimize ne kadar uygun, sözlerimizle eylemlerimiz arasında ne kadar fark var'? Söylemle eylemin arasındaki farkın açıldığı zamanları yaşıyoruz. Modern zamanlar söz ile eylemin, kâl ile hâlin arasını açıyor. Sözün etkisini yitinnesi, kalıcı olamaması, gönülden gönüle ulaşamaması, gönülleri inşa edememesi, birleştirici olamaması sözümüzle hâlimiz arasındaki uçurumdan kaynaklanıyor.
Reklam
Derin sularda yalnız bir mümin: Garaudy 1
Yıldız Ramazanoğlu son aylarda Roger Garaudy okumaları yapmakta idi. Okumalarının sonucunda Garaudy’nin Türkçedeki mütercimi Cemal Aydın ile uzun, dolu dolu bir söyleşi gerçekleştirdi. Garaudy üzerine yapılmış bu derinlikli ve ne yazık ki bir “ilk” olan önemli söyleşiyi sizlere sunuyoruz. Cemal Aydın, 1948 Isparta, Şarkikaraağaç doğumlu. İstanbul
Allah rızası amacı ile iş yapanlar, Asr suresini çalışma ilkesi olarak öne çıkarıp kendilerini oradaki ilkeler üzerinden test etmelidirler. Birbirimizi tenkit ederken veya överken de Asr suresi kaynaklı ölçüler kullanmalıyız.
16 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.