"Bütün yasa evlerinde olurmuş, herkes gider, geriye çekirdek aile kalırmış. Ölenin ardından konuşmanın vakti imiş artık başlayan. Kimi zaman komik bir anı, kimi zaman öğlenin anlattığı bir fıkra, bazı bazı yaptığı şakalar, en sevdiği film, hep unuttuğu o şarkı, beleş tepede izlenen o maç, olur olmaz sizde uyku ve daha neler neler anlatıldıkça yas evinde kahkaha tufanı koparmış. Kahkahalar gitgide kolaylanır, bir sese, bir işarete bakarmış herkes katıla katıla gülmek için. Evin önünden biri geçse o ara, yemin billah edebilirmiş o evin yas evi olmadığına. Herkes ölüsünün ardından kahkaha atar, işte bu krizin, işte bu kahkahanın adıymış Sarı Kahkaha." (S.87)
.
İsmi sizi yanıltmasın, mizahi bir kitap okumayacaksınız. Aksine duygulanacak, çokça düşünecek, epeyce de dil zevkine varacaksınız. Eser, Uluslararası Balkanika Ödülü sahibi. İçerisinde on öykü barındırıyor. Öykülerde, yer yer yazarın yaşadığı coğrafyanın, doğup büyüdüğü toprakların öykü kahramanları üzerinde bıraktığı tesiri de görüyoruz. Bazı öykülerde siyasi söylem ya da toplumsal meseleler göze çarpsa da yazar bunları bir propaganda aracı yapmadan ifade ediyor. Aslında öykülerin derdi insan.
.
Akıcı ancak yoğun bir dili var diyebiliriz kitabın. Ancak bu yoğunluk insanı yormuyor. Cümleler hatta tek tek kelimeler üzerine düşünülmüş, onlar üzerinde ciddi çalışılmış. Öykülere serpiştirilmiş imgeler de gözden kaçmıyor.
.
Yazar, "Tuhaf gelecek ama yazmayı çok sevmiyorum. Konuşarak derdimi anlatabiliyorsam yazmama gerek yok." dese de biz okur olarak onun yazacağı öyküleri merakla bekliyor olacağız.