Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
264 syf.
7/10 puan verdi
Duyarlı (reaktif, rasyonel) nefretin sıklığı göründüğünden daha da fazladır, çünkü çoğu zaman kişi bütünlüğüne ve özgürlüğüne yönelik tehditlere, açık ve net olmayan ama üstü kapalı, hatta sevgi ve koruma kisvesine bürünmüş tehditlere karşı nefretle tepki verir. Ancak yine de karakter nefreti o kadar büyük bir olgu olmaya devam etmektedir ki, iki
Kendini Savunan İnsan
Kendini Savunan İnsanErich Fromm · Say Yayınları · 2017638 okunma
Hayaller, insanın kendini aldattığı bir ayna gibidir. İnanırız! Orada mutluluk vardır diye kandırırız kendimizi ama orada sadece karanlık bir yalnızlık vardır. Hayallerimiz için uğraşırken gerçek hayatımızı unuturuz. Geleceği süsleyen hayallerimiz, birer kandırmacadan ibarettir. Her seferinde düşmekten korkarız ama sonunda hayal kırıklığına uğramaktan kurtulamayız. İnsanın kendi kendini aldatması, içinde taşıdığı ne acımasız bir düşman öyle değil mi?
Sayfa 98 - Odessa Yayınları & 1. Baskı & 13 İnsan Ne Garip!Kitabı okuyor
Reklam
160 syf.
5/10 puan verdi
·
Beğendi
Selam arkadaşlar uzun bir süredir aranızda yoktum yaşadığım bir takım sıkıntı ve problemlerden dolayı buralara pek bakamadım artık yavaştan okuduğum bir kaç kitabın yorumunu paylaşacağım. Onu görmek zorlaşıyor, bedeninin, birlikte diktiğimiz bedenin dışına çıkıyor, o bedenin düşüncelerini bırakıyor, düşünceler üzerinden dökülüyor, benden uzaklaşıyor, yeni bir giysi dikiyor içinde benim olmadığım. Kayboluyor. Hem o, hem de ben. Beni duyumsamakta zorlanıyor. Sözcükler belleğinden siliniyor. Kayboluyor. Düşüncelerimizin hepsi kayboluyor. Aramıza başka düşünceler siniyor. Benim değil bunlar, onun da değil. Onu görmek zorlaşıyor, o kadar uzaklaşıyor ki bundan sonrasını duyamıyor. (ARKA KAPAK) Kitabın arka kapağını yazdım çünkü kitabı tam olarak nasıl ifade edeceğimi bilemedim.İçerik olarak gerçeküstü olaylar anlatılıyor.Bazı olaylar gerçekken bazıları hayal tabi benim kafamı karıştıran tarafıda bu oldu tam olarak neyin gerçek veya hayal olduğunu anlayamadım.Çok nadir bu tarz kitap okuduğum için mi bilmiyorum ama açıkçası okurken biraz zorlandım.
Can
CanAslı Tirali · Öteki Yayınevi · 20221 okunma
“Sevgili Bilge, işte bu yüzden hayal ve gerçek benim onlara verdiğim anlamları kaybetmek üzere. Sen, yaşadığım bir gerçek misin? Yoksa, bir zamanlar yaşamış olduğum bir rüya mısın? Yoksa ikisi de değil misin? … Oysa bizim bütün güzelliğimiz, yaşantılarımızla düşündüklerimiz arasındaki acıklı çelişkinin yansımalarından ibaretti.”
İletişim yayınlarıKitabı okuyor
franz kafka,dönüşüm üzerine ve övgüler
Dönüşüm
Dönüşüm
Modern dünya edebiyatında çok tartışılan, çok yorumlanan ve edebiyat akımlarına yerleştirilmesi zor eserler bırakan Franz Kafka, 3 Temmuz 1883'te Almanca konuşan Çek asıllı Yahudi bir tüccar ailenin oğlu olarak Prag'da doğdu. Kafka'nın babası, yoksul koşullardan zengin bir tüccar durumuna yükselmiştir. Annesi ise varlıklı,
1. BÖLÜM SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM 1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde (...)10 Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine ve ledünniyat ve
Reklam
Hayali diyaloglar vol2
James Joyce: Ah, güzel bir gün, değil mi? Kelimelerin dansıyla dolu dünya... Sade: Ah, James, ne kadar naifsin. Kelimelerle dans ederken, ben onları yatağa atmayı tercih ederim. James Joyce: Ah, cinselliğin sıradışı dansıyla ilgili yazabilirdiniz belki de. Ancak sanatın yatağı, sayfalar arasında gizlenen gizemlerle
"Her yaşam formu doğduğunda sıfırdan başlıyordu. En temiz haliyle. Güçlü ve çok kıymetli aurası ile. Çocuklar bu yüzden her zaman güçlüdür. Eğilip bükülebilirler. Düşüp kalkabilirler. İçten kahkahalar atabilirler. Büyürken sahip olduğumuz o enerji bariyeri yaşanılanlarla birlikte darbeler alır. Karanlık yanlarımız, üzüntülerimiz, öfkelerimiz, hayal kırıklıklarımız, gerginliklerimiz üst üste binen darbelerle güçlü bariyerimizi aşmaya başlar. Mutsuz bir yaşam sürdürdüğümüz müddetçe bariyerimiz hasar görmeye devam eder. Kötü beslendikçe, düzensiz bir hayat sürdükçe. Yorgun uykularla. Yetersiz uykularla. Emanet değil de bir kum torbasıymış gibi davrandığımız bedenimizle. Yaşam boyu bütün bu yanlışlar sebep olduklarımız veya olmadıklarımız, barıyerimizi yormaya ve yıkmaya devam eder. Akıl, beden, ruh, kalp ve zihin birdir. Ve o darbeleri hepsi birlikte alır. Kalbimiz kırıldığında sadece hissettiğimizi biliriz ama bedenimizi nasıl etkilediğini düşünmeyiz. Kötü uyandığımız bir sabah yaşadığımız kas ağrılarının gün boyu zihnimize neler yaptığının farkında olmayız. Bilseydik yapmazdık. Fark etseydik engel olmaya çalışırdık. Zaman bir aldatmacaydı. Saatler de öyle. İhtiyacımız olan her şeyi doğa bize söylüyordu. Güneşle birlikte uyanmak, gece sağlıklı ve kaliteli uyku çekmek. Doğada yaşayan besinleri tüketmek. Bedeninle tıpkı görünen yüzünle ilgilendiğin gibi ilgilenmek. Kafanın içinde nelerin dolaştığına dikkat etmek...Bunlar iyileştiğinde su berraklaşır ve gerçek görüye sahip olursun."
533 syf.
·
Puan vermedi
·
29 günde okudu
Psikolog masraflarımı karşıla Hakan Günday!
"Zamanla kabuk tutar yaralarım. Ara sıra da herkesten gizli bir köşe bulurum. Sessizce ağlarım." Ekşi Elmalar, (Yerli Film) "Kabuğunu koruyan kaplumbağa, dışarıda tüm tehlikelere rağmen huzur içinde yaşar, ama insanlar kendi kabuklarına çekilerek gerçek mutluluğu kaçırabilirler." İnsan doğası gereği güvende olmak ister. Bu
Kinyas ve Kayra
Kinyas ve KayraHakan Günday · Doğan Kitap · 202226,8bin okunma
104 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Ucuza mal edilmiş her cennet gibi cehennemi andırırlardı.
Çilekli dondurmadan bir kaşık alıyor çocuk, korkunç buluyor. Hemen her şeye, bebek mamalarına, sebzelere, suya sızan, kimi pençesine alacağı belli olmayan bir siyanür sızıntısı var ülkede. Çocuğuna aldığı ilk dondurmanın siyanürlü olduğunu bilmeyen baba, şımarıklık etme diyor, ye şunu! Çocuk tadı berbat dese de zorla ağzına sokuyor dondurmayı. Ta
Nasıl Rahibe Oldum
Nasıl Rahibe OldumCesar Aira · Can Yayınları · 2015155 okunma
Reklam
Topluluk Problemi
Eğer gerçek topluluklar karman çorman ilişkilerden oluşuyorsa ideal olanlar -Benedict Anderson'un tanımıyla 'hayali topluluklar'- net sınırlara sahiptirler. Hayal edilen topluluklar, hayal gücünün diğer unsurları gibi gerçek etkilere sahiptirler. Belirli bir dili ya da bir dilin çeşitlemelerini dayatarak bir topluluk oluşturma girişiminin önemli sonuçları bulunmaktadır ve bunlar her zaman planlanan sonuçlar değildir. Bundan dolayı dillerin rolünü yalnızca bir topluluğun Birlik bağı hissinin yansımaları ya da ifadeleri olarak değil, aynı zamanda onların yapılanma ve bozulmalarının aracı olarak incelemek zorundayız.
Cami Bey, en eski ve en gerçek Türk liberallerinden biriydi. Abdülhamid devrinde genç bir zabitken, Fizan çöllerine sürülmüş, bir hayli sergüzeşt [macera] geçirmişti. Nihayet, memleketin en büyük vatanseverlerinden olan Trablusgarp Valisi Recep Paşa onu yâver olarak almıştı. Cami Bey ilk önce, Abdülhamid’in tahtından indirilmesinde rol
167 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
“Kuşkusuz hepimiz geçmişimizle, kendimizin bulduğu ya da bizim için bulunan öykülerimizle varız, her şeyi bugün kadar yarın da yanımızda taşıyacağımızı biliyoruz, belki bizim arkamızdan ‘onun bir öyküsü yoktu' diye konuşamayacaklar, gün doldurur gibi yaşayıp çekip gitmeyeceğiz bu dünyadan, ama hep aynı acıyı da sürekli bir yük gibi omuzumuzda taşıyamayız, gücümüz yok, kaldıramayız.” Herkese merhaba Daha önce Radyo Şarampol kitabını bayılarak okuduğum Şükran Yiğit’in Ankara, Mon Amour! kitabıyla geldim. Kitabımızın kahramanı, Suna, Emel ve Ömer’in dilinden hem kendilerinin ve ailelerinin hikayesini, hem de Türkiye tarihini okuyoruz. Karakterlerimizle 1969’da tanışıyor , sırayla 1980’lere gidip 2002’de vedalaşıyoruz. Suna, ele avuca sığmayan, fırlama, hayal dünyası sınırsız bir çocuk. Bir gün mahalleye annesiyle Emel taşınır ve hem Suna’nın hem Emel’in hem de Emel’in dayısı Ömer’in hayatında artık eskisi gibi olmayacak süreç başlamış olur. Hikayenin beni en etkileyen kısmı Suna’nın dayısı ile Emel’in annesi arasında yaşanan ilişki ve bunların faturasını ödeyen masum Emel oldu. Ankaralı olduğumdan; Ankara’da geçen kitapları, hikayenin geçtiği yerden geçtiğim, adım adım takip edebildiğim için bir tık daha sevdiğim bir gerçek. Ama bu kitabı sevişimin tek sebebi bu değil. Yazarın dilini çok seviyorum, alelade bir anı öyle güzel anlatıyor ki kitap göz açıp kapayıncaya kadar bitiyor. Ne yazsa okurum, başka diyeceğim yok Keyifle okuyun
Ankara, Mon Amour!
Ankara, Mon Amour!Şükran Yiğit · İletişim Yayınları · 20221,105 okunma
Kendilik'imiz yani "orta nokta"mız, iki dünya ve onların güçleri arasındaki, sadece hayal meyal bildiğimiz, ama çok güçlü bir şekilde hissettiğimiz gerilimin merkezidir. Bize hem çok yabancı hem de çok yakındır. Bütünüyle ta kendimizdir ama bilinmezdir. Gizemli bir yapının gerçek merkezidir. Kendilik, belirgin biyolojik amaçlarının yanında, ruhun manevi yaşamında ve dinin ruhsal başarılarında kendini gerçekleştirme eğilimindedir. Bu yüzden Kendilik, çok gizli bir sır, gizemli bir kaynak ya da tanrısal bir yansıma olarak görülebilir. Kendilik, sadece toplumsal çevreye değil, Tanrı'ya, evrene ve ruhun yaşamına kişisel bir intibak vasıtasıdır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.