Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Her öğrenci kendini anadilinde ifade etme hakkı istiyor. Neden olmasın? Elbette, Ava’nın Volof dilinde konuşma hakkı olursa, Daniel’in Fransızca, Kemal’in Arapça, Boris’in Rusça, Li-Cong’un Çince, David’in İbranice, Toni’nin İngilizce, Talin’in de Ermenice konuşma hakkı olmalı. Normal. Herkese eşit davranılmak; bir hak, ancak herkes aynısına sahipse gerçek bir haktır. Yoksa bunun adı hak değil, iyilik, ayrıcalık ya da kayırma olur. Eğer herkese anadilinde konuşma hakkı tanınırsa, sınıfın ne hale geleceğini tahmin edebiliriz: Kimse kimseyi anlamaz. Bu durumda, likte okuyabilmek için herkesi bağlayan bir kural bulmak gerekecek; herkes için geçerli haklan ve ödevleri belirlemek gerekecek. Kuşkusuz, birçok öğrenci hayal kırıklığına uğrayacak. Ama eğer Ava, Daniel, Kemal, Boris, Li-Cong, David, Toni ve Talin haklarından birinden vazgeçerlerse, başka bir hak kazanacaklar -birlikte okuyabilme hakkını.
Sayfa 38 - Günışığı Kitaplığı
Atsız'ın Dostları ve Ziyaretçileri: Türk milliyetçiliğinin "uyutulma dönemi"nde Atsız'ın da faaliyetleri sınırlıdır. Günleri, yollarda ve Süleymaniye Kütüphanesi'nde geçmektedir. Tanıdıkların, kendisini merak eden Türkçülerin ziyaretlerinin de ardı arkası kesilmemektedir. Ya bilhassa öğle tatillerinde kütüphanede, ya da
Reklam
Bir gün Don Kişot, hüzünlü kişiliğin bu ünlü şövalyesi, dünyanın gelmiş geçmiş şövalyelerinin en saf, en yüce gönüllü, en kalbi temiz olanı Don Kişot, sadık seyisi Sancho'yla serüven peşinde yolculuklara çıkarken birdenbire onu uzun süre düşündüren kuşku ve şaşkınlığın içine gömülüyor. Olay şu: Yaşamöykülerini şövalye romanları adı verilen ve
Sayfa 950 - 951, 952, 953, 954, 955 Yapı Kredi Yayınları
Gerçek duyguları hiçbir şey hayal kırıklığına uğratamaz. Bu daha ziyade ilgili nesneye değil, kişinin kendisine bağlıdır.
Sayfa 41 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Hayır, kadın gerçek­ten de korkar, hakikaten dehşete kapılır. Buna rağmen attığı çığlık yapaydır, çünkü kadın asla hakiki bir çığlık atamaz, gerçekten korktuğunda bile. Herhangi bir olayın neden ol­duğu korkma halinin sonucunda gerçek bir çığlık değil, ak­sine, kadının böyle anlarda atılması gerektiğine inandığı çığlık atılır. Bu alışkanlığı nereden edindiğini bilmiyorsun, ileride de öğrenemeyeceksin. Sonradan kadının, insanların belli durumlar karşısında nasıl çığlık atacaklarının tüm ay­rıntılarıyla tasvir edildiğini tahmin ettiğin korku romanları­na düşkün olduğunu ya da katillerin ne kadar korkunç gülebildiğinin, kurbanlarınsa ne büyük bir dehşet içinde bağırdı­ğının gösterildiği polisiye filmler izlemeyi sevdiğini, belki de korkunç olaylarla dolu bir dönemde yetiştiğini ve o za­manlar atılan ve ölüm çığlığı olmayan her çığlığın ister iste­mez yapay kaldığını, zira nasıl sahte bir hayatın içinde haki­ki bir hayat olamazsa bu kadar çok dehşetin vuku bulduğu yerde de hakiki çığlıkların olamayacağını, dolayısıyla kadı­nın genç kızlığından bu yana yanlış çığlıklar atmayı alışkanlık edindiğini düşüneceksin.
Doğa kendi halindeydi, duyarsız değil, kendi halinde… Mezarların üzerinde arılar vızıldıyordu. Güllerin kırmızısını ve gökyüzünün mavisini hayranlıkla seyrederken, sonsuz bir hayal kırıklığı içini daraltıyordu. Bir mezarlıkta niye bu kadar güzellik vardı? Gerçeklik bunca farklıyken, bu huzur görüntüsü, bu vızıldama, dallardaki kuşların şakıması niyeydi? Gerçek olan ölüm ve evde onu bekleyen kederdi.
Sayfa 39 - YkyKitabı okuyor
Reklam
Bu arada çevrende insan kalabalığının canlı girdabının nasıl kükreyip dönendiğini duyarsın, duyarsın, görürsün nasıl yaşıyor insanlar – gerçeklikte yaşıyorlar, görürsün, yaşam onlar için ödünç alınmış değil, yaşamları uyku gibi, hayal gibi uçup gitmiyor, yaşamları sonsuza dek yenileniyor, sonsuzca gençler ve bir saatleri diğerine benzemiyor; o zaman nasıl da neşesiz ve sıradanlık ölçüsünde tekdüze oluyor korkak fantezi, gölgenin, krin kölesi oluyor, beklenmedik biçimde güneşi örten ve böylece güneşine çok değer veren, gerçek bir Petersburglunun kalbini sıkıntıya boğan ilk bulutun kölesi oluyor – o sıkıntıyla da nasıl bir fantezi doğuyor artık! Hissedersin sonunda yorulduğunu, sonsuz çabada yorulduğunu bu yorulmaz fantezinin, çünkü sonuçta olgunlaşırsın, önceki ideallerini geride bırakırsın: Küle. kalıntıya dönüşürler; eğer başka bir hayat yoksa, onu bu kalıntılardan inşa etmek gerekecektir. Bu arada ruh hep başka bir şey diler ve ister! Ve hayalperest boş yere, külleri karıştırır gibi eski hayallerini karıştırır, o küllerde bir kıvılcım olsun bulmaya çabalar; onu üemek, soğuyan kalbini canlanan ateşle ısıtmak ve ondaki daha önceden tatlı tatlı gelmiş, ruhu huzursuz etmiş, kanı kaynatmış, gözlerden yaşlar akıtmış ve kendisini görkemli biçimde kandırmış olan şeyi tekrar diriltmek için!
Can YayınlarıKitabı okudu
Sevgili Bilge, işte bu yüzden hayal ve gerçek, benim onlara verdiğim anlamları kaybetmek üzere. Sen yaşadığım bir gerçek misin? Yoksa bir zamanlar yaşamış olduğum bir rüya mısın? Yoksa ikisi de değil misin? İlk gençlik günlerimin bir efsanesi misin, ey esrarlı kadın? Belki ben, efsanenin heyecanı içinde, ıssız bir adaya düşmüş zavallı bir ruh gibi, karaya çıkacak ilk canlıyı beklerken seninle karşılaştım.
Her hedefin arkasındaki üstü örtülü varsayım şudur; "Hedefime ulaştığım zaman mutlu olacağım" Hedefi öne koyan zihniyetin sorunu, mutluluğu sürekli bir sonraki kilometre taşına kadar erteliyor olmamızdır. Ben bu tuzağa sayısını hatırlayamadığım kadar çok düştüm. Mutluluk yıllarca gelecekteki halimini keyfini süreceği bir şey oldu. Kendime on kilo kas yaptığım ya da çalışmalarım New York Times'ta yer aldığı zaman gevşeyebileceğime söz verdim. Dahası, hedefler bir "ya şunu yaparım ya da başarısız olurum" çatışması yaratır: Ya hedefinize ulaşır ve başarılı olursunuz ya da çuvallar ve bir hayal kırıklığı olursunuz. Kendinizi zihinsel olarak mutluluğun dar bir versiyonuna hapsedersiniz. Bu yanlıştır. Hayattaki gerçek yolunuzun, yola ilk çıktığınızda aklınızda olan yolculukla birebir örtüşmesi çok olası değildir. Başarıya giden pek çok yol varken tatmininizi tek bir senaryoyla kısıtlamanın hiçbir anlamı yok. Panzehir, sistemlere öncelik veren zihniyettir. Sonuçtan ziyade sürece aşık olduğunuzda kendinize mutlu olma izni vermek için beklemeniz gerekmez. Sisteminizin işlediği her an tatminkar hissedebilirsiniz. Ve bir sistem sadece zihninizdeki ilk canlandırdığınız haliyle değil, pek çok farklı şekilde başarılı olabilir.
Sayfa 29 - Pegasus YayınlarıKitabı okuyor
İnsan büyük tutkuları olan bir varlıktır, "hem önceye hem sonraya bakar," “düşünceleri tüm ebediyeti dolaşır," faniliğine ve çürümeye isyan eder. Yok olduğunu hayal edemez; hem gelecekte hem geçmişte yaşar; o anda neyse o değil, olageldiği ve olacağı şeydir. Gerçek ve nihai durağı neresi olursa olsun, içinde hiçlikle ve yoklukla husumet içinde olan bir ruh vardır. Tüm yaşamın ve varoluşun özelliği budur.
Reklam
"...Bu arada çevrende insan kalabalığının canlı girdabının nasıl kükreyip dönendiğini duyarsın, duyarsın, görürsün nasıl yaşıyor insanlar – gerçeklikte yaşıyorlar, görürsün, yaşam onlar için ödünç alınmış değil, yaşamları uyku gibi, hayal gibi uçup gitmiyor, yaşamları sonsuza dek yenileniyor, sonsuzca gençler ve bir saatleri diğerine benzemiyor; o zaman nasıl da neşesiz ve sıradanlık ölçüsünde tekdüze oluyor korkak fantezi, gölgenin, fikrin kölesi oluyor, beklenmedik biçimde güneşi örten ve böylece güneşine çok değer veren, gerçek bir Petersburg'lunun kalbini sıkıntıya boğan ilk bulutun kölesi oluyor – o sıkıntıyla da nasıl bir fantezi doğuyor artık! Hissedersin sonunda yorulduğunu, sonsuz çabada yorulduğunu bu yorulmaz fantezinin, çünkü sonuçta olgunlaşırsın, önceki ideallerini geride bırakırsın: Küle kalıntıya dönüşürler; eğer başka bir hayat yoksa, onu bu kalıntılardan inşa etmek gerekecektir. Bu arada ruh hep başka bir şey diler ve ister! Ve hayalperest boş yere, külleri karıştırır gibi eski hayallerini karıştırır, o küllerde bir kıvılcım olsun bulmaya çabalar; onu üflemek, soğuyan kalbini canlanan ateşle ısıtmak ve ondan daha önceden tatlı tatlı gelmiş, ruhu huzursuz etmiş, kanı kaynatmış, gözlerinden yaşlar akıtmış ve kendisini görkemli biçimde kandırmış olan şeyi tekrar diriltmek için! Biliyor musunuz, Nastenka, nereye vardım? Biliyor musunuz artık kendi duygularımın yıldönümünü kutlamaya, daha önce hoş gelmiş, aslında hiç olmamamış bir şeyin yıldönümünü kutlamaya kadar varırdım – çünkü bu yıldönümü bütün o boş, amaçsız hayaller için kutlanıyor..."
Yalnızlık,hayal ürünü bir kaygı değil,son derece gerçek bir tehlikedir.
"...Doğrusu, her an inanmaya hazırdır, bütün bu yaşamın duyguların uyaranı olmadığına, serap olmadığına, hayal gücünün yalanı değil de aslında gerçek, sahici, var olan bir şey olduğuna! Neden o zaman, söylesenize Nastenka, neden o zaman böyle zamanlarda sıkışıyor ruh? Neden o zaman büyülü bir şekilde, beklenmedik bir hırsla nabız hızlanıyor, hayalperestin gözünden yaşlar boşanıyor, solgun, ıslak yanakları yanıyor ve dile gelmez bir sevinçle doluyor bütün varlığı? Neden o zaman uykusuz geceler bir an gibi, sebepsiz bir neşe ve mutlulukla geçiyor ve şafağın pembe ışığı pencereye vurduğunda ve loş odayı bizde, Petersburg'da olan türden, kararsız fantastik bir ışıkla aydınlattığından tan vakti, hayalperestimiz neden yorulmuş, tükenmiş bir halde kendini yatağa atıyor ve kendi hastalıklı, mahvolmuş ruhunun coşkularından yorulmuş ve kalbinde acı verici, tatlı bir sızıyla uykuya dalıyor? Evet, Nastenka, insan yanılır ve gerçek, hakiki bir tutkunun onun ruhunu heyecanlandırdığına inanır bilinçsizce, işe yaramaz hayallerinde canlı, ele gelir bir şeyler olduğuna inanır istemeden!.."
Varoluş sancıları herkeste varolmuş
XIX İLKGENÇLİK İlkgençlik yıllarımda sürekli düşünmekten, hayal etmekten hoşlandığım şeylerin neler olduğunu söylesem, sanırım kimse inanmaz bana. Çünkü bunlar ne yaşıma ne de toplumsal durumuma uygun şeylerdi. Ama kanımca insanın toplumsal konumuyla ahlaki konumu arasındaki birbirini tutmazlık, gerçekliğin en şaşmaz belirtisidir. Kendi içime
Cyrus bana baktı, gözleri yeşilden daha yeşildi; sanki daha önce dilediği bir yıldızmışım gibi bakıyordu. Hayal ettiği bir kıza aşıktı; buzdan değil, altından bir kalbi olan bir kıza... Cesaretli biriydi, hilekâr değil. Göğsündeki delik asla onun istediği kişi olmayacağımın kanıtı olmalıydı. Ama yine de beni seviyordu. Bu onun gerçek lanetiydi.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.