Üstünlük belirten tutum: Konuştuğu kimseden daha üstün olduğunu
ima eden kimse, sorunun çözümüne ortaklaşa eğilmeyi sağlayamaz.
Gönderdiği mesajların üstünlük ifade eden yanları öyle bir
duygusal ağırlık kazanır ki, mesajın içeriği algılanmamaya başlar.
Ebu Talha:
-Sana ne oldu: Rumeysa ?
- Ne olmuş bana ?
- Sarı ve kırmızıdan ne haber ?
- Ben altın ve gümüş aramıyorum. Sen bir adamsın işitmeyen, görmeyen, sana hiç faydası dokunmayan şeylere tapıyorsun. Falanların siyah kölesinin dağdan sürükleyip getirdiği yerden biten bir odun parçasına tapmaktan hiç sıkılmıyor musun ? Eğer sen Müslüman olursan, işte o benim mehrim olsun, evlenelim, başka bir şey talep etmeyeceğim!
Resulallah Rumeysa için şöyle buyurmuştur:
Gördüm ki cennete girmişim, önümde bir ayak sesi. Bir de baktım ki Rumeysa
Gitme dedim.
Balkona yaz gelir özlersin,
Yollara gölgem düşer,
Güneşi sırtıma alırım,
Ay doğmadan severim seni,
Ben seni gündüzlerime yazarım,
Gecelerim zaten hep sen dedim.
Kesin tutum: Hangi konuda konuşulursa konuşulsun, kimi insanlar
kesin bir ifade kullanmayı yeğlerler. Sanki kendileri o konuda
bilinebilecek her şeyi öğrenmiş ve bildikleri arasında bir karşılaştırma
yaparak kendileriyle karşılarındakiler için neyin iyi olduğunu
bulmuşlardır. Bu kimseler genellikle bir sorunu çözmek değil, her ne
pahasına olursa olsun tartışmayı kazanmak amacındadırlar. Mutlaka
haklı olmak gereksinimini duyarlar. Onlarca her şeyin kesin sonuçlara
bağlı olma ihtiyacı vardır.
Bazen hayat bizi öyle kişilerle karşılaştırır ki , hiç tanımadığımız insanlar ilk görüşte dikkatimizi çeker. Kanımız kaynar, bir şeyler mıknatıs gibi bizi çeker onlara.