Hayatın akışı çok nadiren insanın kendi eline geçer. Ve o anları da insan zaten fark etmeden geçirir. Zayıflığını ise insan ancak kaderin kendisini yendiği zaman fark eder. O zamanda yapacak pek bir şey kalmamıştır.
Beklediğim, hayatın durgun akışı değil, hareketti. Coşku, tehlike, duygulanmak için hareket istiyordum. Durgun yaşantımızda harcanmayan enerji fazlalığı vardı içimde..
Ben ki kitaplari bos zaman dilimleri icinde okunmasi gereken seylermis gibi dusunen insanlara kizarken, bu aralar hayat telasi icinde cok sevdigim kitaplarima hic zaman ayiramamaktan son derece muteessirim.Cunku kitaplar hayatin icindedir ve kitap okumayi hayatin akisi icinde gerceklestirdigimiz gunluk islerimiz gibi gormemiz gerektigini dusunurum hep! Allahim Allahim okuyacak kitap cok fakat gel gor ki dunyadaki zamanimiz cok kisitli... Cumlelerim ozellikle devrik, bu defa canim boyle yazmak istedi, huzurlu gecelerimiz olsun ins.
Sophie masalsı bi sonu gerçek hayatta yaşarken bianda dünyası çatırdamaya başlar. Herkesin isteyebileceği iyi bir eş ve güzel bir kız çocuğuna sahipken kızının lösemiye yakalanmasıyla hayatının seyri değişiyo.Cennetin Rengi hayatın nasıl dengelere bağlı olduğunu sorgulatıyor, aslında herkesin cennettinin rengi ona özeldir. Ölümle yaşam arasındaki boşlukta insan acaba neler yaşayabilir sorusuna bi nevi cvp sunuyor kendince..Olayların akışı beklenmedik şekilde sonuçlanıyor enazından benim beklediğim şekilde deildi. Bir de olaylar bi noktadan sonra çok hızlı anlatılmış ki o satırları okurken atlı mı kovalıyor demekten kendimi alamadımm.. Bi solukta okunabilecek türden gelmedi bana kitap, oyzdn uzadı okunma süresi de :)
Cennetin RengiE. V. Mitchell · Arkadya Yayınları · 20131,038 okunma
Hayatın doğal akışı içerisinde olayların geliştiği,abartısız,son bölüme geldiğinizi pek fark edemeden bitiveren keyifli bir kitaptı hatırladığım kadarıyla..Üzerinden çok zaman geçtiği halde sonunun bir yarım kalmışlık hissi uyandırdığını hatırlıyorum. Buna rağmen okuduğum diğer kitapları gibi yalın bir dille yazılmış ve dingin bir havası olan bir kitap.Yolda Üç Kişi kitabının ilk hikayesi olan Yakup'un hikayesi kadar akılda kalan bir hikayesine rastlamamış olsam da diline ısınabildiğim bir yazar Tuna Kiremitçi ve karakterleri okura sevdirmeyi başarabildiğini düşündüğüm yazarlardan.
Gerçekten benim diyebileceğimiz bir hayat mı yoksa öğretilen, dayatılan başkalarına ait bir hayat mı yaşıyoruz? Kendimizi, ne istediğimizi biliyor muyuz? Ben beni anlamadan başkalarının beni anlaması mümkün mü?
Hayatın akışı içinde farkında olmadığımız pek çok konu ile ilgili farkındalık yaratarak yüzleşmemizi sağlıyor. Başarılı ve etkileyici buldum.
Hayatımızı herhangi bir günde nasıl yaşamış, hayatın gündelik akışı içinde ne gibi niteliklerle donanmışsak, özel günlerimize de bunlar yansır. Sıradan günler içinde neyi önceleyip neleri önemsemiş, neyi düşünüp neyi ardımızda bırakmış isek; yüz yüze geldiğimiz özel sınanma günlerinde ona göre şekil alır davranışımız. Özel bir günde dillere destan bir mertlik göstermeyi, herhangi bir günde de mert olabilen biri başarır mesela. Herhangi bir günde kolayca yalan söyleyen birini, o özel sınanma günlerinde dürüst bir insan olarak bulamazsınız. Herhangi bir günde feragati başaramayan, özel güne kahraman yazılamaz. Ancak herhangi bir gününü gereğince, layıkınca yaşayan biri 'özel gün'lerde zirveyi bulur.
Sonunu bir an önce öğrenmek için elinizden birakamayacaginiz, olaylarin akisi ile sizi yüksek beklentilere koyan ancak sıradan bir son ile biten yanliz bir hayatın öyküsü
Serkan Türkün kaleminden çıkan, her birimizin hayatına dokunan ve günlük hayatta görmezden geldiğimiz çoğu şeyi gözlerimizin önüne seren güzel bir öykü kitabı. Kişilerin ruh hallerinin yansıtılışı,betimlemeler ve olayların akışı yönünden okunması gereken bir kitap. İçinde alınacak çok fazla ders var. Ve kitap bittiğinde aklınızda hiç bir olay tam kalmıyor, hayatın kesikliğinde kendinizi arıyorsunuz. Okunması gerekiyor.
Nedir şu koskoca kainatın sırrı? Böylesine mükemmel bir nizamı niçin habire bozmaya çabalıyor insanlar? Bu derece ikiyüzlü, haksız, düşkünün halinden anlamaz oluyorlar? Hayatın akışı içinde, yaşadığım olaylar niçin beni de bu tip bir insan olmaya yöneltiyor? Kötü bir karakter sahibi yapıyor? Olması gereken bu mu yoksa? Ağır bir imtihan mı hayat? Böylesine zor şartlar altında mı dürüstlüğü ölçülüyor insanın? Kim dürüst ki? Her fert, saf mı saf, doğru mu doğru bir vatandaş olarak görüyor kendini, ama aslında, yaşadığı yanlışı doğru olarak gösterebilmenin kavgasını veriyor...